Hocanın ölüm ilanında göremediğim iki isim
Mümtaz Soysal Hoca’nın dün Hürriyet’teki ölüm ilanına uzun uzun baktım.
Mütevazı, hocaya yakışan bir ilandı...
*
Sonra isimlere tek tek baktım...
İlk eşi Sevgi Soysal’ın adı var...
Ondan olan iki kızı Defne ve Funda’nın isimleri...
İkinci eşi Sevinç Karasapan Soysal’ın da adı var...
*
Nedense gözüm iki ismi daha aradı.
Sevinç Karasapan’ın ilk eşinden olan iki oğlu...
Murat ve Orhan Kışlalı...
*
Gözüm bu iki ismi niye aradı onu da anlatayım.
Çünkü Mümtaz Hoca her ikisine de öz oğlu gibi ihtimam gösterirdi.
Ama hatırlamamın asıl nedeni, Hürriyet’in genel yayın yönetmeni olarak benden ricasıydı...
*
Dışişleri Bakanı olduğu yıllardı... Bir istihbarat almıştık.
“Mümtaz Soysal’ın oğlu Orhan askerliğini Van Çatak’ta jandarma komandosu olarak yapıyordu.”
Üstelik öyle kışla görevi değildi...
Arazide PKK’nın karşısındaydı.
*
Torpil arayanların gırla gittiği bir dönemde ülkenin Dışişleri Bakanı’nın oğlu arazide PKK ile savaşıyordu.
Mümtaz Hoca Hürriyet yazarlığı yapmıştı ama bize bundan hiç söz etmemişti...
*
Benden bir tek ricası oldu.
“Ne olur görev yaptığı yeri yazmayın, çocuğu özel bir hedef yapmayalım” dedi...
Ama hikâye burada bitmedi...
Daha sonra ikinci oğlu Murat Kışlalı da askerliğini yine Van’da piyade komando olarak yaptı.
O da Tendürek’de dağda...
*
İşte böyle bir insandı Mümtaz Hoca...
Öz olmasa da öz gibi sevdiği iki oğluna gelince...
Öz babaları Mehmet Ali Kışlalı’ydı...
Amcası bu ülkede Kültür Bakanlığı yapmış Ahmet Taner Kışlalı’ydı...
*
Demek ki ne bakan baba torpil yapmış...
Ne bakan çocukları torpil istemiş...
*
İşte o nedenle ölüm ilanında göremediğim o iki ismi siz de bilin istedim.
YOUTUBE'DAYIM
KEMAL DÜNÜ SORDU, BEN DE ONA BUGÜNÜN 10 MANŞETİNİ
Bugün Kemal Öztürk’ün yeni açtığı YouTube kanalında benimle yaptığı söyleşi yayınlanıyor.
O bana Türk medyasının dününe ait eleştirel sorular sordu. Ben de ona bir süre önce Osman Gökçek’in önünde bıraktığım 10 adet gazete manşetini sordum.
İzleyin...
İlginç bir söyleşi oldu.
BÜYÜK MUTLULUKLA YAYINLADIĞIM TEKZİP
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, dün Abdulkadir Selvi’nin yazısından aktardığım “Barış Pınarı ile iyi bir ivme yakaladık” sözleriyle ilgili tekzip göndermiş.
Bu cümleler Abdulkadir Selvi’nin köşesinde pazartesi günü yayınlandı. Tekzip ertesi gün benim yazım yayınlandıktan sonra geldi.
Acaba bu 24 saat gecikme neden kaynaklandı?
Bu sözleri Abdulkadir Selvi’nin köşesinde görünce hoşuna gitti de, benimkinde görünce mi sevmedi?
Yoksa, Abdulkadir’i hiç ciddiye almadı, beni de haddinden fazla mı ciddiye aldı...
Hiç önemi yok... “Söylemedim” diyorsa bize de “ne söylediğini” yazmak kalır...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı “Şahsımın söylediğine ilişkin ifadeler gerçekdışıdır” diyor...
Ben de bunu büyük mutlulukla yayınlıyorum.
Çünkü bütün Türk milletinin desteklediği haklı bir harekâtı bir “siyasi kazançla” ilişkilendirmek güzel bir hareket olmazdı.
AK PARTİ VAR DA NİYE ‘KAPKARA PARTİ’ YOK
ARTIK şunu çok iyi biliyoruz... O “delikten” içeri giren hiçbir şey bir daha dışarı çıkamıyor... Buna ışık da dahil..
Ve deliğin adı bütün dillerde “karadelik”...
*
Siyah rengin ışığı da absorbe ettiği, yani yuttuğu bilinen bir şey... Ancak bilim dünyası bir süredir “daha da siyah” kavramını tartışıyor.
Yani “kapkara”yı...
New York Times gazetesi dün bu konuda çok ilginç bir yazı yayınladı.
*
Bilim insanları şimdi “daha siyah madde”yi bulmaya çalışıyormuş.
Bu kapkara madde, bir “nanotüp ormanı”nda ışığın yüzde 99.9’unu yutuyormuş.
Ancak MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) geçen eylül ayında ışığın yüzde 99.995’ini yutan bir karbon nanotüp bulduklarını açıkladı.
Yani laboratuvar ortamında neredeyse suni bir “karadelik” yarattılar.
*
Peki bu kapkara madde sadece suni ortamda mı yaratılabiliyor?
Aynı günlerde biyologlar da ilginç bir buluşu açıkladılar.
Hayır tabiatta da kapkara madde var.
Nerede?
Bazı kuşlarda, örümceklerde, zehirli yılanlarda ve özellikle karganın kanatlarında bizim bildiğimiz melanin temelli pigmentlerin dışında oluşmuş siyah renkler bulunuyor.
Bu renk, laboratuvarda yaratılan karbon nanotüp temelli maddeyle aşağı yukarı aynıydı.
Yani kapkara madde...
*
Ve kapkara ile ilgili son soru:
Bu buluşlar, insanoğlunun “siyah”, özellikle de “kara” dediğimiz renkle ilgili algısını değiştirecek mi?
*
Siyasette “beyaz” ve “ak” temizliği ifade ediyor.
Peki bir gün “kara parti” veya “kapkara parti” de kurulacak mı?
*
Şimdi gelin yine bu yıl psikologların “siyah” renkle ilgili ne bulduğuna bakalım.
KUDRETLİ BİR LİDER KOYU RENK TAKIM ELBİSE Mİ GİYMELİ
Bu yıl yayınlanan bir araştırmanın(*) sonuçları:
Beş ile 10 yaşları arasında 104 çocuk ile üniversitede okuyan 100 çocuğa aynı renk testi uygulandı.
Araştırılan konu şuydu: Hangi renk imaj oradaki hangi çocuğun karakterini yansıtıyordu?
Yani hangi çocuk test sırasında hile yapıyor, en akıllı hangisi, en çalışkan kim gibi...
Bu araştırma sonucunda “siyah” rengin özellikleri şöyle çıkmış:
Siyah, “hile”nin rengi...
Ama aynı zamanda, “kurnazlığın”, “kudretin” ve “kazanmanın” rengi...
Ama aynı zamanda “öfke”nin rengi...
Siyah smokin “patronluğun” simgesi...
Siyah tasma “pitbull köpeği” çağrıştırıyor.
..............................
(*) İngiltere’nin Lincoln Üniversitesi öğretim üyelerinden Robin Kramer ve Joanne Prior’ın “Quarterly Journal of Experimental Psychology” dergisinde yayınlanan makalesi.
SİYAHIN EN BÜYÜK RAKİBİ HANGİ RENK
AYNI araştırmaya göre bütün bu sonuçlarda siyah renkle en başa baş giden renk kırmızı oldu.
Yani siyah rengin bir insanla ilgili yarattığı algıya en yakın algıyı kırmızı renk veriyor. Bu durumda sizin de aklınıza şu soru gelmiyor mu? Yirminci yüzyılın başında iki renk dünyanın ve insanoğlunun başına büyük dertler açmıştı. Faşizmin rengi siyah, komünizminki ise kırmızıydı.
Acaba bu renk yoldaşlığı tesadüf müydü
Araştırmaya göre en büyük rakip, aynı zamanda en büyük benzer çünkü...
