Paylaş
“Şurası kesin ki, uzaktaki gezegenlerin bileşimini asla bilemeyeceğiz..”
* * *
Avrupa Uzay Ajansı’nın Philae uzay aracı 2015 yılında bugüne kadar gidilen en uzak meteora inişinden sonraki ilk 1 dakika içinde toprağın yapısını bildirdi.
* * *
Birçok dil için geçerli şöyle bir söz vardır.
“Asla asla deme...”
O nedenle “Cevabını hiçbir zaman bilemeyeceğimiz 10 soru” dedim.
Yani “asla” kelimesini kullanmamak için “hiçbir zaman”ı kullandım.
* * *
Fransa’da yayınlanan bilim dergisi “Science et Vie” dergisi bu ayki sayısında kapağını bu konuya ayırdı.
Cevabını hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz sorular...
August Comte’unki ancak bir yüzyıl geçerli kalabildi.
Bakalım bu sorularınki ne kadar süre geçerli kalacak.
1
‘ÖTEKİ’ BİZİM İÇİN HEP ‘ÖTEKİ’ Mİ KALACAK
“Başkalarının ne hissettiğini hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğiz.”
Mesela “Beni seviyor musun” sorusunun gerçek cevabı...
Bilişsel bilimler ne yazık ki henüz bir başkasının beyninin içine girip gerçek hissiyatını öğrenme noktasında değil.
Bir yarasanın beyninin bütün çalışma sistemini öğrensek bile, bir yarasa olarak davranmanın ne olacağını asla bilemeyeceğiz.
Bilim “empati” dediğimiz şeyin çok sınırlı olduğunu gösteriyor.
Sonuç:
Maalesef ‘öteki’ bizim için hep ‘öteki’ olarak kalacak.
2
BİR ARTI BİR KAÇ EDER EMİN MİSİNİZ
“1 artı 1’in gerçekten 2 mi ettiğini hiçbir zaman bilemeyeceğiz.”
İnsana ne kadar mantıksız gelen bir cümle değil mi...
O zaman Avusturyalı mantıkçı Kurt Gödel şöyle diyor:
“Matematik tutarlılığını (doğruluğunu) hiçbir zaman kanıtlayamaz.”
Yani bizim için dünyanın en doğru şeyi kabul edilen bu denklem, matematikçi için hiçbir zaman ispatlanamayacak bir varsayımdan ibarettir.
Ama varsayımlar üzerine kurduğumuz bütün ölçüm sistemleri şu an için tıkır tıkır çalışıyor.
3
BUGÜN NEREDEYİZ, YARIN SİZCE NEREYE GİDECEĞİZ
“60 milyon yıl sonra Dünyamız dahil gezegenlerin nerede olacağını hiçbir zaman bilemeyeceğiz.”
Her şey ne kadar yerli yerinde duruyor gibi görünüyor değil mi.
Oysa yerçekimi etkileşimine giren 3 parçacık muazzam bir “kaos” yaratma gücüne sahip.
Kaos, her şeyin belirsizliğe girmesi demek.
Yani kimin nerede olacağının bilinemeyeceği bir durum.
Kim derdi ki bundan sadece 4 yıl önce, 3 parçacık, “MİT Müsteşarı’nın gözaltına alınması girişimi”, “17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimi” yerçekimi etkileşimine girip muazzam bir kaosa yol açacak...
Beş yıl önce, hiçbirimiz bugün nerede olacağımızı bilemiyorduk.
Üç yıl sonrasını da bilemiyoruz.
4
OĞLUM, KIZIM SENİN GERÇEK DEDEN KİM
“Evrensel atamızın kim olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz.”
LUCA’nın (son ortak evrensel ata) kim olabileceği konusunda araştırmalar çok ileri gitti.
LUCA kavramını ilk defa 1859 yılında Darwin ortaya attı.
Muhtemel atamızı gitgide daha iyi tanımlayabiliyoruz.
Ama yaptığımız tanımlar giderek daha az muhtemel hale geliyor.
Geldiğimiz son nokta şu: Aslında ilk atamız bir tek canlı değil, birçok canlıların bir araya gelmesinden oluşan bir şeydi.
Çünkü son yılların en büyük buluşlarından biri şuydu: Komşu canlılar arasında bazı genler yatay biçimde birinden ötekine geçebiliyor.
Sorunun cevabını hiçbir zaman alamayacağız.
O nedenle ilk evrensel ortak atamız din kitaplarının bize anlattığı Adem ile Havva olmaya devam edecek.
5
GÖKYÜZÜNE BAKINCA KAÇ YILDIZ GÖRÜRSÜN
“Hangi evrende yaşadığımızı asla öğrenemeyeceğiz.”
Oysa çok basit şekilde Güneş Sistemi’nde yaşadığımızı biliyoruz değil mi...
Eğer bulabilirseniz, yeryüzünün havası en az kirlenmiş noktasında bir gece sırtüstü yatıp gökyüzüne baktığınızda görebileceğiniz en fazla yıldız sayısı 4 bin 500.
En iyi teleskopun görebileceği yıldız sayısı ise 15 milyon civarında.
Yani, kainatlardaki yıldızların en büyük bölümünü hiçbir zaman göremeyeceğiz.
Onu göremeyince de hangi evrende yaşadığımızı hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
6
JURASSİC PARK’TA KARŞIMIZA DEVASA BİR T-REX ÇIKACAK MI
“T-Rex’in gen haritasını hiçbir zaman çıkaramayacağız.”
Oysa Bil Clinton, “Genome” projesini açıkladığında ne kadar emindik.
“Jurassic Park” filmini seyrettiğimiz zaman DNA’larından T-Rex dinozoru yaratabileceğimize ne kadar emindik.
Oysa bilim insanları şunu ortaya çıkardı.
Bulunan fosillerde “genetik kirlenme” olabiliyordu.
Başka bazı canlıların genleri bulaşabiliyordu.
Yani bir T-Rex genomu muhtemelen saf bir T-Rex değil.
Yok olmuş dinozoru yeniden yaratamayacağız.
Çevremizdeki daha yaşarken fosilleşmiş dinozorlarla yetinmeyi öğreneceğiz.
7
BANA BİR ELEKTRON ÇİZEBİLİR MİSİN ABİDİN
“Bir elektron nedir asla bilemeyeceğiz.”
Günlük hayatta en çok işittiğimiz kelimelerden biri elektron.
Bir elektron nasıl bir şeydir, şekli nedir?
Harvard ve Yale üniversitelerinin bilim insanlarından oluşan ortak bir komite 2014’te elektronu şöyle tarif etti:
“Milimetrenin milyarlarca küçüğü tamamen yuvarlak bir şey.”
Ama ne...
Oysa iki üniversitenin bilim insanları elektronun şeklini değil, kenar çizgilerini de değil, yaydığı enerjiyi tarif ediyordu.
Ya elektron...
Tam ne olduğunu anlamadan gayet rahatlıkla bu kelimeyi telaffuz etmeye devam edeceğiz.
8
NEDEN NEDEN DİYE KAFAMI ÜTÜLEME
“Neden sorusuna hiçbir zaman cevap veremeyeceğiz.”
Deniz neden mavidir? Gezegenler niye Güneş’in etrafında dönerler?
Bu sorulara cevap verebiliriz.
Ama Etienne Klein diyor ki:
“Fiziki bir bütünün açıklanması beraberinde açıklanması gereken başka fiziki bütünlükler kor önümüze...”
Yani “neden” kelimesi sonsuz bir matruşkadır.
Açtığımız her kapağın altında bir başka “neden” sorusu çıkar.
9
ARKADAŞ BASTIĞIN YERİ TOPRAK SANIP GEÇME
“Yeryüzünün iç tarafında mı yoksa dış tarafında mı yaşadığımızı hiçbir zaman bilemeyeceğiz...”
Ne kadar saçma sapan bir soru...
Ayaklarımızla yere basıyoruz, gövdemiz toprağın üstünde...
Yani apaçık Dünya’nın dış tarafında yaşıyoruz.
Oysa Mısırlı matematikçi Mustafa Abdülkadir 1983 yılında yayınladığı bir makalede bu fikrin ampirik olarak reddedilebileceğini söylüyor.
Dünyamızın her dış noktası, bir iç noktasına da tekabül eder.Neyse ben de pek anlamadım ama bilim böyle diyor.
Hani “Bir ayağı çukurda” lafı var ya...
Gövdenizin tamamı bile çukurda olabilir.
10
ÇELİK BİZDEN DAHA ZEKİ OLABİLİR Mİ
“Bizim hiçbir zaman cevap veremeyeceğimiz bu sorulara cevap verebilecek bir yapay zekâ yaratılabilecek mi hiçbir zaman bilemeyeceğiz.”
“Yapay zekâ” diye geliştirilen şeyin kavrama sınırları nedir?
Robotlar bizim kavrama yeteneğimizi geçebilecek mi, sağduyu dediğimiz duyguya sahip olacak mı?
Bu makineler, bugün bizim anlayamadığımız, cevabını veremediğimiz, hiçbir zaman veremeyeceğiz dediğimiz bu sorulara cevap verebilecek mi...
Onu da hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
11
VE ON BİRİNCİ EN ÖNEMLİ SORU
“Ülkemizde şu an ne olup bitiyor sorusuna hiçbir zaman cevap veremeyeceğiz.”
Tabii cevabını asla bilemeyeceğiz, bilsek de üzerinde anlaşamayacağımız asıl soru şu:
Ülkemizde ne olup bitiyor...
Doğal zekâmız buna cevap veremiyor.
Peki bu soruya cevap verebilecek bir yapay zekâ üretebilecek miyiz?
Onun cevabı da 10 numaralı maddede verildi zaten.
Hadi iyi pazarlar...
Paylaş