Paylaş
NEW York Times Gazetesi'nin önceki pazar günkü sayısında ilginç bir haber vardı. Amerika Birleşik Devletleri'nin Kansas Eyaleti yetkilileri, iki üç hafta önce önemli bir karar almışlar.
Bundan böyle okul kitaplarında ‘‘Darwin'in evrim teorisi’’ de okutulmaya başlanacakmış.
Muhafazakár bir eyalette fanatik dinciler için müthiş bir yenilgi diye düşünebilirsiniz.
YENİLGİ Mİ
Ama durum tam anlamıyla öyle değil.
‘‘Yaratılış’’ inancına sahip dincilerin surlarında bir delik açılırken, Darwin'in evrim teorisine tek bilimsel açıklama olarak bakanların durumu da parlak değil.
Çünkü ABD'de son zamanlarda yeni bir teori gelişmeye başlamış.
Yeni teorinin savunucuları, insan tarihinin İncil'deki gibi binlerce yıl değil, milyonlarca yıl geriye gittiğini söylüyorlar.
Bu konuda ‘‘yaratılış inancını’’ savunanlarla aynı görüşte değiller.
Ancak Darwin'in ‘‘doğal ayıklanma’’ teorisinin de, canlıların karmaşık yapısını izah etmeye yeterli olmadığını düşünüyorlar.
Vardıkları sonuç ise şu:
‘‘Bu kadar karmaşık bir evren, ancak dáhi bir tasarımcının ürünü olabilir.’’
‘‘Tasarımcı dáhi...’’
Veya ‘‘tasarımlayan bir zeká...’’
Hiç kuşkusuz bu yeni tarif, Darwin'in evrim kavramından çok, tektanrılı dinlerin ‘‘Tanrı’’ inanışına yakın duruyor.
Ama bu yeni teorinin sahipleri, başka açıklama biçimlerine de kapalı değiller.
Mesela dünyadaki hayatın, başka bir gezegenden veya henüz açıklanamayan bir ‘‘hayat kaynağından’’ gelmiş olabileceği yolundaki teoriler.
Michigan Eyaleti'nde dokuz temsilci, bu yeni teorinin evrimci teori ve yaratılış teorisi ile eşit biçimde okullarda okutulması için bir önerge vermiş.
Seattle'da muhafazakár bir enstitü, bu yeni teoriyi tanıtmak için senatörlere özel bir brifing düzenlemiş.
SAYGIDEĞER ANTİEVRİMCİLİK
Bu yeni tartışma eskinin uzlaşmaz tarafları tarafından nasıl karşılanıyor?
Yani ‘‘Tanrı inancına’’ sahip olanlar ve ‘‘bilimsel’’ izaha fanatik biçimde bağlı olanlar bu işe ne diyor?
Darwin teorisinin savunucuları, bu açıklamayı, yaratılış inancına göre daha ‘‘tartışılabilir’’ buluyorlar.
Çünkü temelinde bilimsel bir çabanın bulunduğunu söylüyorlar.
Ancak yeni teoriye yaklaşımlarında hiç kuşkuları da yok değil.
Bazıları bu teoriyi, ‘‘saygıdeğer bir antievrim teorisi’’ olarak kabul ediyor.
TASARIMLAYAN ZEKA
Kansas Üniversitesi'nin ünlü bir biyoloğu yeni teorinin, ‘‘ucuz smokin giymiş yaratılış teorisinden başka bir şey olmadığını’’ söylüyor.
Bunu desteklemek için de ilginç bazı ayrıntılar veriyor.
Mesela, Şikago Üniversitesi'nde matematik doktorası yapan Dembski'nin araştırmalarına küçük bir mali katkı sağlayanlar arasında, Teksas'taki bir Babtist Kilisesi'nin de bulunduğunu söylüyor.
Ancak Dr. Dembsky, ortaya basit bir soru atıyor.
Son zamanlarda hücrenin biyokimyasal yapısı üzerinde elde edilen bilgiler, kör bir doğal ayıklanmanın, bugünün insanını, bitkisini, hayvanını ortaya çıkaramayacağını ispatladı, diyor.
Öyleyse, ‘‘tasarımcı zeká’’ nedir?
Yaşadığımız dünyanın inanılmaz derecede karmaşık ilişkiler sistemini, ilahi biçimde tasarımlayan bir ‘‘zeká’’ değil mi?
Buna ister ‘‘Allah’’ deyin, ister ‘‘tasarımlayan zeká’’.
Sonuçta inançla bilimin birbirine yaklaştığı bir kosmosa doğru gidiyoruz.
Benim açımdan bütün bunlardan önemlisi, iki yüz yıldan bu yana uzlaşmaz gibi görünen iki kutbun saygıdeğer bir tartışma başlatmasıdır.
Bir tarafta ‘‘inanç’’...
Hiçbir açıklamayı, bilimsel hiçbir şikáyeti, kuşkuyu kabul etmeyen bir önyargı.
Öte yanda, her şeyi bildiğini, açıklayabildiğini iddia eden bir ‘‘bilim’’ fanatizmi.
Şimdi ikisi de mevzilerinden çıkmışlar.
‘‘Allah’’ bilime, ‘‘bilim’’ Allah'a doğru gidiyor.
ANAP-DYP
Öyleyse, Türkiye'de aynı düşünce coğrafyası içindeki insanların bile hálá bunkerlerinden çıkmamakta ısrar etmesini nasıl açıklayacağız?
Mesela, DSP ile CHP arasında neden siyasi bir ‘‘tasarımcı deha’’ tartışması yoktur? Yılmaz ve Çiller neden bunkerlerini hiç terk etmezler?
İzahı var mı?
Paylaş