Paylaş
Türkiye’nin modern yüzünü temsil eden bir şirket bunu neden yapar?
İki ihtimal var...
- Ya “Başarı duygusu Türk Hava Yolları’nı şımarttı...”, bir yükseklik sarhoşluğuna kapıldı...
“Nasılsa bu enayi yolcu ne yapsak sesini çıkarmaz” özgüveniyle, muhafazakâr toplumun inşaatında bizim de bir tuğlamız olsun edasıyla böyle abuk sabuk bir karar aldı...
- Ya da yöneticileri işletmecilik melekelerini tamamen kaybettiler...
* * *
Ne demek şimdi bu?
“Talep düşüklüğü nedeniyle, altı hat dışında içki servisi kaldırılmış...”
Kardeşim...
- BİR: Talep düşüklüğü ne demek?
Yani ben yarın bu hatlarda uçağa binsem ve stresimi atmak için bir bira istemesem, benim talebim parmak hesabına girmeyecek mi?
Talep mi yok, yoksa şikâyet mi var?
- İKİ: Bu yaptığınız bölücülük değil mi?
Ne demek istiyorsunuz, yani bu ülkenin Batı şehirlerine uçanlar “zındıklardır”, gerisine uçanlar ise temiz müminlerdir...
PKK bölemedi, ama maşallah siz Türkiye’yi böylesine bir itikat federasyonuna çevirdiniz.
Bırakın bu bahaneleri...
Bizlere, yani, Türk Hava Yolları’nı bunca seven, herkese anlatan, onunla iftihar eden insanlara daha ikna edici, daha makul bir açıklama yapın.
Harbi olun...
Çıkın deyin ki: “Kardeşim biz muhafazakâr insanlarız, itikatımızda içki yoktur, bahaneyi bulduk kaldırıyoruz”.
Deyin ki: “Üzerimizde baskı var, dayanamıyoruz”.
Ama bizi enayi yerine koyup talep yok falan yutturmacasına sığınmayın.
Dün o garabet giysiler, bugün içki yasağı...
Eee yarın?
Kısa etekle, uygun olmayan kıyafetle uçağa binilemez...
Gidişat o mu yani...
Ne işimiz var orada diyorum kızıyorlar buyurun Ortadoğu dediğiniz yer burası
CİLVEGÖZÜ’nde patlayan kalleş saldırıyı öğrendiğim an, içimden şunlar geçti:
- Orası Ortadoğu’dur...
Kavga varsa, çoluk çocuğun hesabı yapılmaz...
- Orası Ortadoğu’dur...
Savaş varsa, insan canı için parmak hesabı bile yapılmaz...
- Orası Ortadoğu’dur...
Savaş varsa, bombalı kamyon adres sormaz...
- Orası Ortadoğu’dur...
Söz konusu davaysa, gerisi teferruattır...
- Orası Ortadoğu’dur...
Söz konusu davaysa, kalleşlik mubahtır...
- Orası Ortadoğu’dur...
Canlı bomba orada icat olunmuştur, mertlik bütün dünyada fena halde bozulmuştur...
- Orası Ortadoğu’dur;
Yerimiz orası değil, burasıdır.
Evet Başbakan’a teşekkür ettim bir adım daha gelsin yine ederim
BAŞBAKAN Erdoğan’ın Orgeneral Ergin Saygun’u ziyaret ettiği gün, Hürriyet’in internet sitesinde bir “Yarını bekleyemedim” yazısı yazdım.
“Teşekkür ederim Sayın Başbakan” dedim.
Aman Allah’ım ne eleştiri ne eleştiri...
Bugün onlara seslenmek istiyorum:
* * *
Bak kardeşim...
Benim derdim, ne geçmişin kininin hamallığını yapmak, ne de gelecek için kin biriktirmek...
Benim derdim, şu an içeride yatan hasta insanları kurtarmak.
Acilen, hemen şimdi...
Benim derdim, düzmece belgelerle hayatları karartılmış insanlara omuz vermek.
Acilen, hemen şimdi...
- İstiyorum ki, yeni Kuddusi Okkır’lar olmasın.
- İstiyorum ki, beş yıldır içeride tutulan insanlar bir gün daha orada kalmasın.
- İstiyorum ki, bu ülkede vicdan denilen en yüce insan duygusu, bir adalet bayrağı gibi göndere çekilsin.
Sizin derdiniz şu siyasetçiyle bu siyasetçiyle hesaplaşmak olabilir.
Benim derdim, vicdansızlık dağına çarpmış bir Titanic’ten mümkün olduğunca insanı kurtarmak.
* * *
O yüzden Başbakan’ın bu yolda attığı her adım için teşekkür ederim, atacakları için de teşekkür edeceğimi şimdiden ilan ederim.
Bilin ki, benim davam sizin davanızla aynı değil...
Silivri müzesinin ilk eserleri işte bu atölyeden çıkacak
GEÇEN perşembe akşamüzeri Bedri Baykam’ın Beyoğlu’nda “Piramid” adını verdiği sergi salonu ve atölyesine gittim.
Hem yeni sergisini gezdim, hem de en üst katta atölye olarak kullandığı bölümde uzun bir sohbet yaptım.
Bu sergi 26 Şubat’tan itibaren Paris’te de açılacak.
Serginin adı “Tarihin röntgencisi...”
* * *
Baykam diklenen bir sanatçı.
Toplumun yerleşik hale gelen, zonalı, sancılı her şeyine dikleniyor.
Askeri dönem geliyor, ona dikleniyor, muhafazakâr baskıcılık geliyor, onun, herkese empoze edilmek istenen ahlakına dikleniyor.
Ergenekon davalarındaki haksızlıklar geliyor, o haksızlıklara direniyor.
Yani onun için, siyasi baskı denen şeyin askerisi ile sivili arasında bir fark yok.
Galerinin duvarlarında, Mustafa Balbay’ın, Tuncay Özkan’ın, Ergenekon’dan içeride bulunan birçok gazeteci ve aydının fotoğrafları, posterleri var.
2010 yılında Ergenekon davalarındaki haksızlıkları eleştirmek için “İçim parçalanıyor” isimli bir sergi açmıştı.
Orada duvarlara bakarken şunu düşündüm.
Yakın tarihimizde Yassıada mahkemeleri denilen bir özel yargı rezaleti ve insanlık trajedisi var.
Başbakan Erdoğan, son günlerde sık sık Yassıada’nın demokrasi müzesi haline getirileceğini söylüyor.
Çok yerinde bir karar.
Sonra 12 Eylül özel mahkemeleri dönemini yaşadık.
Tam bir insanlık trajedisiydi. Geride epey örselenmiş, kanamış, kanatılmış vicdan bıraktı.
Ankara’da onun da müzesi açıldı.
Eminim bir gün bu ülkede Silivri’deki özel yargılamaların ortaya çıkardığı insanlık dramlarını anlatan bir müze de kurulacak.
Bence Türk demokrasisinin vicdan üçlemesi bu olacak.
İddia ediyorum ki, ‘Silivri insanlık müzesi’nin ilk eserleri de Bedri Baykam’ın bu atölyesinden çıkacak.
* * *
Benim favorim, kırık aynalardan oluşan tablolar...
İnsanların paramparça olan hayatlarını, delik deşik olmuş ruhlarını en etkileyici anlatan tasarım, işte bu kırık aynalar...
Paylaş