Paylaş
Bazı gazeteciler, bazı gazeteler “öyle diyorlar”.
Ortada iddianame yok, ama medyanın ihtilal savcıları daha şimdiden iddianamelerini yazdılar, sonra hâkimlerin kürsüsüne oturup kararlarını da verdiler. Fransız İhtilali’nin trikotözleri gibi, giyotinlerin altına iskemlelerini çekip ihtilal marşlarını söyleyerek el örgülerini örmeye başladılar.
İştahlılar... Epey iştahlılar...
Önlerine düşecek kellelerin şehvetini daha şimdiden yaşıyorlar.
* * *
Giyotin sepetine düşmesini bekledikleri yüzlerce kelleden biri de benimki...
Eh Marie Antoinette olmasak da, neticede insanız.
Başında giyotin bıçağı ile gezen insan ne yapar?
Başbakanımızın deyişiyle, boynunu bıçağa uzatan koyun değilse, mücadele eder...
Bizde o yürek nerede...
Tabiatıyla kaçtım.
Türkiye’yi terk ettim ve kendi içine büzüşmüş şu biçare ruhum, aldı başını gitti...
Üç-beş günlüğüne bir başka ülkeye iltica etti...
* * *
Yine olmadı. İltica talebim, bizzat kendim tarafından reddedildi..
Anlayacağınız şu sıralar fena halde haymatlosum...
Bedenimde hâlâ bir vatan var, ama ruhum haymatloslarda...
Üç günlük, tek kişilik münzevi yolculukta, Korint Kanalı’nı geçtim. Açık denizde fırtına yedim, deniz yedim.
Epey vaktim oldu, oturdum ve kendi kendime düşündüm.
Madem emir yüksek yerden gelmiş, savcının yerini köşe yazarı, hâkimin yerini editör almış, madem gıyabımızda müebbetler verilmiş. Eh hazır avare zamanımız da var, oturup, meslektaş mahpushanelerine düşmeden önce yapmak istediğim 10 şeyin listesini çıkardım.
İstediğim 10 şeyi alt alta yazdım.
Baktım öyle atla deve değil...
Öyle Kafdağı’nı aşmak, Gılgamış’ın ölümsüzlük iksirini bulup getirmek gibi büyük iddialar hiç değil. Tek kişilik bir tarikatın, mütevazı ve münzevi dünyasına sığacak ufak tefek şeyler...
Eh böyle olunca da, kendi arzımda, kendi ellerimle inşa ettiğim Kâbe’ye yaptığım umreden geri döndüm.
Yani üç günlüğüne haymatlos statüsüne geçen ruhumu da alıp bedenimin ait olduğu ülkeme döndüm.
Daha çok küçükken muhacir babam ne demişti. “Oğlum bizim son vatanımız burası. Buradan başka gidecek vatanımız yok...”
Emin olun, o vatan, her şeye rağmen harikulade...
Sayesinde mutlu da oluruz, uğruna katlanırız da...
* * *
Önüme büyük bir nazarlık koydum aklımdaki 10 maddeyi alt alta yazdım
- BUTAN’A GİTMEK, DİZLERİMİN ÜZERİNDE SÜRÜNMEK Son 10 yılım Yemen’e gitmek tutkusuyla geçti.
Allah’a şükür gittim.
Önümde El Kaide, üstümde Amerika’nın insansız uçakları, ölümlerden ölüm beğenmedim.
İyi ki gitmişim.
Şu günlerde hiç gidilecek gibi değil.
Gittim ve Pink Floyd’un “Dark side of the moon”unu dinledim.
Şimdi sıra Butan’da...
Himalayalar’ın dibindeki bu küçücük ülkede bir dağ manastırına sığınıp, bir hafta meditasyon yapmak istiyorum. Burada diz çökemiyorum, bari orada dizlerimin üzerinde sürünerek bir mabede ulaşmanın acısını ve hazzını aynı anda hissedeyim istiyorum.
Ülkemde gayrisafi milli hasıla, zulüm ve eziyet üzerinden hesaplanırken, orada neden “gayrisafi mutluluk hasılası” konuşuluyor, anlamak istiyorum.
- HALLAC-I MANSUR’A GİTMEK Son yıllarda Hallac’la çok içli-dışlıyım. “Enel Hak” kavramı, bütün benliğimi her gün biraz daha sarıyor.
Hallac’ın doğduğu Beyza’ya gitmek istiyorum.
Tek kişilik tarikatımın şahsi hac farizasını orada yerine getirmek, orada, bütün dinlerden azade bir heyecanla, “Enel Hak”, “Allah benim” diye haykırmak istiyorum.
- HERMAFRODİT KİTABIMI BİTİRMEK Son dönem en büyük takıntım, Roma’daki Borghese Müzesi.
Orada gördüğüm “Hermafrodit” heykeli beni allak bullak etti.
O an “Hermafrodit” isimli bir kitap fikri kafama yerleşti.
Roma’ya gidip o heykelin karşısında kitabımın ilk bölümünü tamamlamak istiyorum.
Eksik kalanını da, eğer varsa, üç-beş anlayanın tamamlamasını istiyorum.
- DİREN TAVŞAN KARDEŞ HAREKETİNİ BAŞLATMAK Allah kahretsin, diyorum ya korkağım.
Yıllardır “tavşan kardeş olmaktan” söz ediyorum, bir türlü olamıyorum.
Hapse girmeden önce bir gün mutlaka tavşan kardeş kıyafetiyle “kamusal alana” çıkmaya cüret etmek istiyorum.
“Diren tavşan kardeş” hashtag’ın orada başlatıp, “kamusal alanda tavşan kardeşlik hakkını” dün açıklanan demokratikleşme paketinin içine sokturarak, tarihe geçmek istiyorum.
- TEKNEYLE OKYANUSU GEÇMEK Evet bunu çok istiyorum.
Yelkenli bir tekneyle okyanusu geçmek.
Sırf, Karayip Korsanları’nın harika adamı Kaptan Jack Sparrow gibi “Şimdi ufuklar benim” diye bağırabilmek için, delicesine istiyorum.
Giyotinin dibine düşen insan kelleleri karşısında 7 tül dansı yaparak orgazmik zevk alan trikotözlere en kötü haberim bu.
Benim kellem düşse de, geminin dümenindeki Jack Sparrow’un dimdik başındaki kavak yelleri hep esmeye devam edecek.
- BEDİÜZZAMAN’IN KİTAPLARINI BİTİRMEK Son iki yıldır okumaya başladığım Said-i Nursi’nin kitaplarını okumayı tamamlamak istiyorum.
Onun özellikle adalet üzerine yazdıklarını hatim indirir gibi içimi indirmek.
Neden mi...
Lazım olur diye....
Hayır hayır bana değil, sivil ihtilalin trikotözlerine... Bir gün onlara lazım olur diye istiyorum.
- ‘VENEDİK’TE ÖLÜM’Ü 10 KERE SEYRETMEK Visconti’nin Thomas Mann’ın “Venedik’te Ölüm” romanından çektiği filmi en az 10 kere daha seyretmek istiyorum.
Bugüne kadar en az 40 kere seyrettim. Yetmedi.
En az bir 10 kere daha lazım.
Sırf, insan bedenine ve insan aklının yarattığı estetiğe olan tutkum en kötü anlarımda bile kaybolmasın diye.
- ERDOĞAN’LA 10 DAKİKA KONUŞMAK Başbakan Erdoğan’la 10 dakika konuşup, ondan bir şiir okuyup hapse girmenin insanda yarattığı duyguyu birinci ağızdan dinleyebilmek istiyorum.
Bir de “üç buçuk aylık bir hapsin mağduriyet duygusunu 15 yıl yaşama sanatını” öğrenmek istiyorum.
Niye mi?
Ben taşımayayım diye...
- BAZI GENEL YAYIN YÖNETMENLERİYLE SOHBET Arkamda birikmiş epey tecrübe var.
Bugün genel yayın yönetmenliği yapan bazı arkadaşlarla samimi bir sohbet yapıp, onlara ilerisi için “coach”luk yapmak istiyorum.
Sırf onlara, bugün bazı insanlar hakkında attıkları manşetler, 10 yıl sonra önlerine konulduğunda, nasıl dayanabileceklerini anlatmak, tecrübelerimi paylaşmak için.
- BERNİNİ HEYKELLERİNİ SEYRETMEK Nerede varsa, oraya gidip, Bernini heykellerini seyretmek istiyorum.
Sırf Allah’ın yarattığı erkek ve kadın bedeninin bende yarattığı muazzam tutkuyu, beni hayata bağlayan bu estetiği unutmayayım, beni dipdiri tutan bu “passion”u, bu ateşi hiç söndürmeyeyim diye.
Aşkla ve tutkuyla arzulayan bir erkeğin parmaklarının, bir kadının mermer bedeni ve ruhu üzerinde bile izlerini bırakabileceğini bir kere daha hissetmek için...
- BİR ŞİŞE DAHA R.C. ŞARABI İÇMEK Hayatım boyunca bir şişe R.C.’m oldu.
Bir arkadaşımın çok kötü gününde açmıştım.
Sonra harika bir günde bir şişe L.T. açmıştım.
Bir R.C. daha istiyorum.
Bir de harikulade L.T. açmak hazzını yaşamak istiyorum...
Bu sonuncusu 11’inci, yani bonus olarak eklendi.
Şu günlerde çevreye fazla zarar vermemek, daha fazla gıcıklık yaratmamak için vazgeçebilirim.
Ha bir de rahmetli Kuddusi Okkır ve Yarbay Ali Tatar’ın mezarlarının önünden ıslık çalarak geçmek.
Kavak yelleri esen şu başımı kendime getirecek, şu havada yürüyen ayaklarımı yere bastıracak en katı gerçek o olduğu için...
Etti mi size 12...
Uğursuz 13’ten de, şimdiye kadar beni mafyasından solcusuyla, dincisiyle, PKK’lısıyla bütün teröristlerden koruyan Allah korur...
* * *
Netice...
Sevgili trikotöz kardeşlerim, şu naçiz bedenim, şu tuhaf ve sapık kafam, şu avare tavşan kardeş ruhum, işte bu andan itibaren, ellerinize, intikam şehvetinize, rövanş hazlarınıza ve giyotininize amadedir...
Tecavüz edebildiğiniz kadar edin.
Bir insanın yapacağı en şerefsizce
şeyi yapacağım.
Madem mani olamıyorum, zevk
almaya gayret edeceğim.
Paylaş