Halvetçi kafanın en büyük hüsranı

“Asansörde halvete” kafayı takmış o adamlar...

Haberin Devamı

“Kadınlar okumasın” diyen o fetvacılar...

“Öldürmeye Cihangir’den başlarız” diyen o caniler...

Hepimizi uyandırdı.
Hepimizi birleştirdi.

Bakın 48 saatte Türkiye’de neler oldu.

Önce Devlet Bahçeli çıktı. Ağır konuştu bu adamlara.

Sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, resmen ayar verdi.

“İslam’ın yüzyıllar öncesinde kalmış” cümleleriyle bugünün açıklanamayacağını açık açık söyledi.

Dün gece, Türkiye’nin bugüne kadarki en büyük ve en canlı kadın yürüyüşü yapıldı.

Hürriyet, “Kadının Gücü” başlığı altında, son yılların en ses getiren toplantısını düzenledi.

Başta Filli Boya, Boyner, Elidor, Uludağ gibi şirketler olmak üzere ülkenin birçok kuruluşu etkileyici ilanlar verdi.

Kadınları ilk defa bu kadar zinde ve kararlı görüyorum. İlk defa bu kadar “Yetti gari” modundalar.

Çakma fetvacıların en büyük hüsranı ise kendi yandaşı zannettikleri, muhafazakârı, mütedeyyini de karşılarında bulmaları oldu.

Yazın şuraya...

Bu yıl 8 Mart Kadınlar Günü Türkiye tarihine geçti.

Bunun bütün ülkemiz için mutlu sonuçları olacaktır.


ÜST AKIL HEDEFİNDE TÜRKİYE DE VAR MI
İşte, Al Monitor’a göre Sisi’nin Mısır’ından iki ilginç haber:

BİR: Mısır Basın Yayın Genel Müdürlüğü ile Nasır Askeri Akademisi 7 Şubat’ta bir anlaşma yapmış.

Ülkenin önde gelen bütün gazete ve web sitlerinin genel yayın yönetmenleri “Eğitimden” geçirilecek...

Gerekçesi şu:

‘Hangi haberler milli menfaate aykırıdır...”

İKİ: Mısır Din İşleri Bakanlığı da hâkim ve savcılara yönelik seminer başlatmış.

Onun da konusu şu:

“Şeytani güçlerin ülke üzerinde oynadığı oyunlara tetikte olmak.”

“Şeytani güçler” dedikleri ise tabii ki “Dış mihraklar...”

Yani günün moda deyişi ile “üst akıl...”

Peki kim bunlar?

Bir yetkili “Batılı güçler” demiş...

Mısır’ın gözünde Türkiye de “Dış mihrak”, yani “üst akıl” arasında yer alıyor mu, çok merak ediyorum.


NE YALAN SÖYLEYEYİM GENEL YAYIN YÖNETMENİ OLASIM GELDİ
VANITY Fair dergisi son sayısının kapağını yine harika bir Annie Leibovitz fotoğrafına ayırmış.

Tom Hanks, Nicole Kidman, Oprah Winfrey, Reese Witherspoon, Jessica Chastain, Harrison Ford, Gal Gadot ve Robert De Niro gibi devler bu kapak için yan yana poz vermiş...

İki şey dikkatimi çekti...

Birincisi, bütün erkekler fraklı.

Bir tek Harrison Ford koyu takım elbiseli ve üstelik kravat da takmamış...

İkincisi ise derginin genel yayın yönetmeni Graydon Carter’ın da bu kadro içinde yer alması...

Bunun bir de nedeni var.

Graydon Carter derginin başından ayrılıyor.

Bu onun hazırladığı son sayıydı ve kendine böyle güzel bir kıyak yapmış... Ne yalan söyleyeyim, yine genel yayın yönetmeni olasım geldi. Ama böyle bir dergi için...

Çok hoşuma gitti... Vallahi bu derginin genel yayın yönetmeni olmayı çok isterdim.



RESTORANIN ORTASINDA KENDİNE ÖZEL MUTFAK
ÖNCEKİ akşam ilginç bir yemekteydim. Kanyon’da İntema’nın içindeki restoranda, kiralık mutfaklar varmış. Her tür malzemeyi sağlıyorlar.

Siz istediğiniz aşçıyı getirip yemek yapabiliyorsunuz.

Çok ilginç bir model ve hepimiz acayip keyif aldık.

Bize yemeği Tat Dedektifi adlı Instagram hesabından tanıdığınız şef Sinan Hamamsarılar pişirdi.


25 LİRAYA ESTETİK BİR KUTLAMA İÇECEĞİ
TÜRK şarapçıları destan yazmaya devam ediyor... Ama ne yazık ki bu insanların gayretlerini, başarılarını yazamıyoruz artık...

Yemekte Pamukkale Şarapçılık’ın pazarlama başkanı Selda Tokat da vardı.

Ondan Türk üzümleri ile ilgili çok güzel haberler dinledik...

Pamukkale grubu “misket” üzümlerini “Bornova misketi” olarak yazıp Türkiye üzümü haline getiriyor.

“Fume blanc” da yerel bir özellik alarak sürprize hazırlanıyor...

“Kalecik Karası” güney platosunu çok sevdi ve yerli üzüm olarak “Öküzgözü”nün yanında hızla yükseliyor...

Pamukkale’den en güzel haber ise “köpüklü şarap”ı demokratikleştirmesi.

25 lira segmentinde, şişesi estetik, içimi çok güzel bir köpüklü şarap yaratmışlar.

Yani en basit kutlamalarda bile iyi gider.


MÖNÜ:
SULTANİ BEZELYEYİ BİRAZ GEÇ KEŞFETTİM
Girişte “lakerdalı sultani bezelye salatası” vardı..

Vallahi “sultani bezelye”yi ilk defa işittim...

Abartmıyorum, hayatımda yediğim en güzel giriş yemeklerinden biriydi.

Çok hafif pişirilmiş, diri kalmış bir bezelye..

Üzerinde sadece zeytinyağı ve biraz sirke sosu...

Mükemmel...

İkinci yemek İzmir’den getirilmiş “kuzu göbeği mantarı”...

İçi Anadolu peynirleri ile doldurulmuş...

Ana yemek “Karayaka kuzu incik tandır”dı...

Karayaka kuzu bence derhal coğrafi işaretlenmesi yapılması gereken bir kuzu.

Tatlı ise tam bir sürprizdi...

“Üzüm reçelli Savaştepe kaymak loru...”

“Savaştepe loru” da işaretlenmesi gereken bir ürün...

Üzümün içinde çekirdeklerinin bırakılması da harika olmuş...

Kısaca tam anlamıyla “milli” ve “yerli” bir mönüydü...


PAZARA: YALNIZLIK BULAŞICI BİR HALE Mİ GELİYOR
PSYCHOLOGY Today dergisi son sayısının kapağını “yalnızlık” konusuna ayırdı.

“Yalnızlığın giderek bulaşıcı bir problem” haline geldiğini yazıyor.

Tabii bunun tedavisini de anlatıyor.

Konuyu enine boyuna okuyorum.

İnşallah pazar gününe bunu yazacağım...

Yazarın Tüm Yazıları