Paylaş
Geçtiğimiz haftanın ekonomi alanındaki en önemli haberi, ünlü borsacı Soros'un, Tuborg yöneticilerine yönelik eleştirisiydi.
Soros, Yaşar Holding'in sahiplerine seslenerek, ‘‘Türk Tuborg'un yöneticilerini işten al’’ diyor.
Soros, bu yöneticilerin başarısız olduğunu ileri sürüyor.
Ünlü borsacı bu uyarıyı neden yapıyor?
Çünkü halka açık Türk Tuborg káğıtlarının yüzde 17'si onun elinde.
Soros'un bu girişimi, Öcalan davasına kilitlenmiş kamuoyunun gözünden kaçmış olabilir.
YÖNETİCİNİZİ ATIN
Ama halka açılmış birçok kuruluşun sahip ve yöneticileri, bu girişimi ‘‘dikkatle not etti’’.
Önce şu sorunun cevabını verelim.
Elinde káğıt bulunan bir kişi, o şirketin yöneticilerinin işten alınmasını istemek hakkına sahip mi?
Halka açılma mekanizması içinde elbette elinde o şirketin káğıdını tutan herkes söz sahibidir.
Ama elindeki káğıdın gücü, istediğini şirkete empoze etme hakkını vermiyor.
O nedenle Soros'un yüzde 17'lik gücü ile Tuborg'un yöneticilerini işten uzaklaştırma imkánı yok.
Ama işin bir başka boyutu var.
Soros, herhangi bir hissedar değil.
SOROS GÜCÜ
Bir açıklaması ile Rusya'daki krizi başlatan insan olarak biliniyor.
Yani bu güce erişmiş kişiler, bir anlamda ‘‘rating’’ veren kuruluşlar haline gelebiliyor.
Yaşar Holding yönetiminin, Soros'u dinleyip böyle bir şey yapacaklarını sanmıyorum.
Nitekim yapmayacaklarını da açıkladılar.
Doğru olanı da budur.
Ancak Soros'un geçen haftaki çıkışı, halka açık, özellikle de dışarıya káğıt satabilen bütün şirketler için çok ciddi bir miladın başlangıcıdır.
Bu olay, ‘‘global patronun’’ doğuşudur.
Ekonominin globalleşmesinin geldiği son noktalardan biridir.
Ekonomide milli sınırların tamamen ortadan kalkışının belgelerinden biridir.
Globalleşmeyi emperyalizmle eşanlamlı görenler için elbette bu bir felaketin başlangıcıdır.
Ama çağın gerçeği de artık budur.
Dünyada; şirket evlilikleri, birleşmeler ve Soros'un yaptığı gibi borsa ilişkileri ile yepyeni bir parasal coğrafya kuruluyor.
Bu para imparatorluğu, önümüzdeki millennium'da çok şeyi değiştirmeye adaydır.
PARA İMPARATORLUĞU
Tuborg olayı, bir yandan global patronun doğuşudur.
Ama öte yandan da global yönetici profilinin doğuşudur.
Bundan böyle ‘‘alaturka yönetici’’ profili ile şirket yönetmek mümkün olmayacaktır.
Nasıl ki sporda, sanatta ve başka mesleklerde evrensel standartlar aranıyorsa, yöneticilikte de aynı standartlar aranacaktır.
Büyümeyi, halka açılmayı, dışarı açılmayı planlayan bütün şirketlerin bu yeni gelişmeyi dikkate almaları gerekiyor.
Artık hiçbir yönetici şunu unutmasın:
‘‘Global patron sizi gözetliyor.’’
Hayretle okuyorum.
Telefonları izlenen Bayındırlık ve İskán Bakanı Koray Aydın şunları söylüyor:
DİNLESİN CANIM
‘‘Bu konuda bir inceleme ve soruşturma yaptırmadım. Bizim gizli kapaklı bir şeyimiz yok. İstedikleri gibi dinlesinler. Biz açığız.’’
Bir hukuk devletinde bir bakan nasıl böyle konuşabilir, hayretle izliyorum.
Bir bakan çıkıp, ‘‘Gizli kapaklı işi olmayan insanların telefonu dinlenebilir’’ gibi bir içtihat yaratıyor.
Yani gizli kapaklı işi olmayan birinin eşiyle, arkadaşıyla, sevgilisiyle konuşmasının dinlenmesinde bir sakınca yok.
Bakan böyle konuşursa, dinleme cihazı başındaki memur, canı sıkıldıkça kulağını bizim ahizemize dikmekte ne zarar görür ki?
Bunu okuyunca insan ister istemez düşünüyor:
Acaba bize bir global hukuk patronu mu gerekli?
Paylaş