Paylaş
Le Figaro Gazetesi'nin başyazarı Alain Peyrefitte, önceki gün yazısında Dünya Kupası ile ilgili görüşlerini yaparken, bizi de yakından ilgilendiren çok önemli bir saptama yapıyor.
Peyrefitte, özetle şunları yazıyor:
ÇOK IRKLILIK
‘‘Bütün ülkeler içinde entegrasyon fikrini en çok savunan ülke Fransa oldu. Takımımızın aldığı bu sonuç, Fransa'nın tezinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.’’
Evet çok doğru sözler...
Ama Fransa'nın bir özelliği daha var.
Üniter devlet kavramını en çok savunan ülke de Fransa.
Yani, ülkesine ‘‘çok ırklı, çok renkli’’ bir özellik sağlarken, üniter yapısıdan da hiç taviz vermeyen bir ülke oldu.
Yine Figaro Gazetesi'nde bir başka gözlem daha vardı.
Gençlerin, Fransız Milli Marşı olan Marsaillaise'i şimdiye kadar hiç bu kadar canlı söylemedikleri belirtiliyordu.
Dünkü Hürriyet'te, Fransız milli takımının etnik köken aidiyetini gösteren çok iyi bir tablo yayınlandı. Takımda 14 ayrı etnik gruptan gelen futbolcu yer almış.
Maç sırasında biraz uzakta olduğum için, bu 14 ayrı etnik kökenden gelen Fransız'ın milli marşa ne kadar katıldığını tam olarak görememiştim.
Gece otele dönünce, televizyondaki yakın plan çekimlerden izleme imkânı buldum.
Marsaillaise'i bir tek Kaledonya'dan gelen Karembeu söylemedi.
Cezayir kökenli Zidane, çok hafif mırıldandı.
Öteki oyuncuların hepsi, neredeyse hançerelerini patlatırcasına söylediler.
O sırada stat yıkılıyordu. Üstelik ellerinde Cezayir ve Fas bayrağı olan ikinci kuşak Magripli gençler de milli marşı söylüyorlardı.
Fransız milli takımının aldığı bu sonuç, son 10 yılımıza egemen olan çok önemli bir tartışmaya da ışık tutuyor.
ÜNİTER DEVLET
Etnik çeşitlilik ve üniter devlet çok yapıcı bir uyum içinde kuvvetli bir toplumsal bütünlük ortaya çıkarabilir.
İkinci önemli nokta ise şu:
Çeşitli etnik kökenli gruplar için en yararlı yol, ait oldukları toplumlar ile entegrasyonunu sağlamaktır.
Özetle, etnik farklılık ve üniter bir devlet yapısı içinde bütünleşme (entegrasyon) birbirleriyle çelişkili özellikler değil.
Bu gözlemler bizim açımızdan da büyük önem taşıyor.
TÜRKİYE HAKLIYMIŞ
Türkiye, 1980'li yılların başından beri üniter devlet yapısını sorgulamak isteyen bazı güçlere karşı işte bu aynı tezleri savunuyor.
Bir yandan toplumun farklı etnik aidiyeti olan gruplarını bir arada tutmak için çaba harcıyor. Bir yandan da üniter devlet yapısından ödün vermemeye uğraşıyor.
Ancak bugüne kadar bunu askeri alandaki gücü ile sağladı.
Bu da çok eleştirilen bir şeydi. Ne var ki, dünyanın en gelişmiş ülkeleri bile, devlet kavramının sınırlarını korumak için askeri gücüne önem veriyor.
Geçen pazartesi günü Champs-Elysees Caddesi'nde futbolcuları için müthiş bir resmi geçit yaptı.
Dün ise 14 Temmuz Bayramı'ydı. Ve aynı Fransa, aynı caddede, tarihinin en büyük askeri resmi geçitlerinden birini yaptı.
Figaro Gazetesi'nden okuduğuma göre, resmi geçite 4500 karacı ve denizci asker, 1500 bindirilmiş kıta, 90 uçak ve helikopter katılacaktı.
Gazeteye göre, Fransa herkese ‘‘Geleceğin ordusunu’’ gösteriyordu.
Bunun anlamı çok açık.
Hiçbir ülke üniter yapısını ve güvenliğini sadece sosyal alandaki politikaları ve performansı ile koruyamıyor.
Demek ki Türkiye bu politikalarında haklıymış.
Fransa'nın Dünya Kupası ile herkese ispatladığı bu performans, Avrupa için en iyi geleceğin ne olabileceğini de ortaya koyuyor.
Avrupa'nın içinde bulunduğu dramı en iyi anlayan düşünürlerden birisi yine bir Fransız'dı. Edgar Morin için gerçek uygarlıklar ancak çok kültürlü ve çok etnik grupluluğun sağladığı bir melezlikle mümkündü.
Onun teşhisi şuydu: ‘‘Avrupa tam anlamıyla bir uygarlık olabilmek için henüz yeterince melez değil.’’
KÜLTÜREL MELEZLİK
Fransa kültürel melezliliğin gücünü herkese kanıtladı. Daha önce Amerika Birleşik Devletleri de bunu kanıtlamıştı.
Şimdi bunu ispatlama sırası Avrupa'da.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne alınması da Avrupa açısından işte bu yüzden çok önem taşıyor.
Paylaş