Ey Müslüman, Allah rızası için kulak ver

***

- “Bölgedeki tüm İslamcılara daha açık olmalarını ve diğerleriyle uzlaşı içinde çalışmalarını tavsiye ediyoruz.”

***

- “Çünkü diktatörlüklere karşı ulusal birlik ve ulusal direnç olmadan özgürlüğe ulaşılamaz.”

***

- “Müslümanlarla Müslüman olmayanlar, İslamcılarla laikler arasında hakiki bir uzlaşma olmalı.”

***

- “Diktatörlükler tüm partilerin karşı karşıya gelmesinden beslenir. Bu da herkesin kaybedeceği bir iç savaş ve kaosa yol açar.”

İSLAM’DA NE MUKADDESTİR, YÜZDE KAÇI YORUMA AÇIKTIR

GANNUŞİ aynı konuşmada şunları da söylüyor:

***

- “İslami metinlerin yüzde 90’ı yoruma açıktır. Geçen hafta parti kongresinde sivil bir parti fikrini benimsedik. Böylece İslam’da neyin mukaddes, neyin serbestçe yorumlanabilir olduğunun ayrımını daha iyi yapabileceğiz.”

***

- “Camiler siyasi partilerin kapışma yeri değildir. Camiler İslam toplumunu bölmemeli. Camilerde ufak bir siyasi propagandadan bile kaçınmamız gerekiyor.”

***

- “Dindarlığı kullanarak insanları yanlış yönlendirmemeliyiz.”

***

Ey Müslüman...

Şu mübarek cuma ve ramazan gününde Allah rızası için bu Müslüman’ın sesine kulak ver...

İKİ DARBE YAŞAMIŞ BİR İNSAN OLARAK DİYORUM Kİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözlerini ciddiye alın.

“Bu işin sonu siyasi cinayetlere gider” diyor... İki darbe, üç ara rejim yaşamış bir insan olarak ben de aynı şeyi görüyor ve endişemi etrafıma dile getiriyorum.

Kendilerine “Alperenler” diyen bazı kişilerin çıkıp açık açık insanların kanuni gösteri hakkını engelleyeceğini açıklaması...

İktidara yakın gazetelerde, televizyonlarda her gün insanların açıkça hedef gösterilmesi...

Cami avlularında siyasi liderlerin önüne mafyavari tarzda kurşunların atılması...

Bunların, gazete binalarını basan, gazetecileri ölümle tehdit eden, saldıran insanların adeta el üstünde tutulması...

İyi işaretler değil bunlar... Unutmayın biz, “Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz” cümlesinin çok zararını görmüş bir milletiz.

Lütfen ciddiye alın Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerini.

SURİYELİ MÜLTECİLERDEN SONRA TÜRK MÜLTECİLER Mİ

TIMES ve Guardian gazetelerinin genel yayın yönetmenlerini arar, “Lütfen bana sütunlarınızı açar mısınız, AB’ye hayır diyen İngilizlere söyleyecek iki kelime sözüm var” derdim.

AB’den çıkmak isteyen İngilizler diyor ki, “AB’de kalırsak, 1 milyon Türk buraya göç eder...”

Eski günlerdeki gibi kendimi bu ülkede mutlu hissetseydim eğer, çıkar derdim ki: “Hadi gidin işinize kardeşim. Biz ülkemizden memnunuz. Niye gelelim sizin memleketinize. Niye bizi Esad’dan kaçan Suriyelilerle bir tutuyorsunuz...”

Ne yazık ki artık diyemiyorum.

Çevremde ülkesinden umudunu kesen insanların sayısı her gün artıyor. İşte o yüzden, bunları okurken kafam karışıyor.

İçimden bir ses geliyor:

Acaba İngiliz haklı mı...

BAŞARISIZLIK DİPLOMASI

İFLAH olmaz bir dergi okuruyum.

Bunlardan biri de “İzdiham” dergisi.. “İzdiham” bu ay bana harika bir “Başarısızlık diploması” verdi. Altında şöyle yazıyor: “Şimdi siz, herkes kazanmak için birbirini parçalarken yanılmanın ve başarısızlığın onurlu bir durum olabileceğine inandığınız için bu belgeyi hak etmiş bulunuyorsunuz...”

Çok teşekkür ediyor ve büyük bir onurla kabul ediyorum.

HANGİ GAZETECİLER ÇÖPLÜĞE GİTMELİ

DÜN Sözcü gazetesinde Soner Yalçın’ın köşesinde okudum.

Bir hukuk harikası yaratarak, Balyoz kumpasını ortaya çıkaran emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın kızı Pınar Doğan ve damadı Dani Rodrik, kişisel bloglarında Ahmet Altan ve Yasemin Çongar için şöyle yazmışlar:

“Bunların yeri hapis değil, gazeteciler çöplüğüdür...”

Düşünün babaları haksız yere o kadar süre yatmış iki insan intikam duygularını nasıl atmışlar içlerinden.

İki yıl hapis yatan Soner Yalçın da aynı şeyi söylüyor.

Ben de aynı şeyi söylüyorum.

Bu insanların yeri hapis değil...

BENİ MAGAZİNCİ YAPAN EN GÜZEL ELEŞTİRMENİM

KİM bilir kaç sabah güne onun telefonu ile başladım.

Bazen hayatımı güzelleştiren, yaptığım işe inancımı arttıran harika övgüler.

Bazen, daha telefonu kapatırken, “Hakkı Bey haklı. Yapmamalıydım bunu” dedirten harika sitemler...

Eleştirmeyi hak etmiş büyüğümdü...

Türkçedeki sallapatiliğimi, üslubum diye yutturmaya çalıştığım, ama bırakın onu, kendime bile yutturamadığım iddialarımın şahane muhatabıydı o... Buna karşılık, takma isimlerle yazdığı magazin yazıları ile beni magazinciliğin ne kadar ciddi bir iş olduğuna inandırmıştı. Nur içinde yat sevgili büyüğüm Hakkı Devrim...

SABAH KAHVESİNİN KEYFİNİ 10’LA, 100’LE ÇARPAN ŞARKI

SALI sabahı Cartagena’da havaalanına gelmek üzere taksiye bindim. Harika bir şarkı çalıyordu. Şoförden sesi biraz yükseltmesini istedim. Çok sevdiğim bir Latin şarkısıydı. “Bachata Rosa...” Şimdiye kadar Natalie Cole’dan dinliyordum. Bu defa söyleyen Juan Luis Guerra’ydı... Harika bir yorum... Sabah kahvesinin keyfini on katına çıkarıyor...

SEVDİM: THY’NİN KABİN İÇİNİ SPA ATMOSFERİNE  SOKAN MOR IŞIKLARI 

GEÇEN salı akşamı Miami’den İstanbul’a gelmek için THY’nin business class’ına yerleştim.

Cep telefonumdan harika müzikler bulup dergileri okumaya başladım.

Tam kalkışa yakın fark ettim ki, kabin içindeki ışıklar, Boğaz Köprüsü’nün renklerine boyanıyor.

Mor, arkasından kırmızı, sarımtırak renkler.

Kendimi bir anda bir Uzakdoğu SPA merkezinde hissettim.

Yeni gelen bazı Boeing 777’lerde bu uygulama varmış.

Çok sevdim.

THY Türkiye’nin en değerli markası seçilmiş.

Kesin doğru...