Evetçi arkadaş nedir bu kapkara ruh hali

PAZAR günü hava çok güzeldi. “Uzun zamandır ilk defa kendimi iyi hissettim” diye yazdım ya...

Haberin Devamı

Bir de Nâzım’ın o harika şiirini ekledim ya...

Baktım... Orada burada “Vay sen subliminal hayır propagandası yapıyorsun” yorumu...

Aman Allahım ne ince bir subliminal ruh hassasiyeti böyle...

Vazgeçiyorum, “İçim sıkılıyor, her şey kâbus gibi üstüme çöktü” diye yazıyorum...

Aynı çevre, aynı koro başlıyor yine bağırmaya...

“Vayyy subliminal hayır propagandası yapıyorsun...”

Yahu yandaş arkadaş... Moralin bu kadar mı bozuk...

Yani bu ülkede hem karamsarlık, hem iyimserlik hayır oylarına mı çalışıyor?

Çık artık şu kapkara ruh halinden...

Hem evet çıksa da hayır çıksa da ne olur ki...

Neticede hepimiz bu ülkede yan yana yaşamaya devam etmeyecek miyiz...

Ayrıca hiç merak etme... Hayır çıksa da sana bir şey olmaz...


FARK ETTİM Kİ KÜRTÇE KONUŞANI ANLIYORUM
YANILMIYORSAM, Hürriyet gazetesinin tarihinde “Kürt” kelimesini kullanan ilk yazar benim. En azından üstüne basa basa kullanan diyelim...

O günlerde gazetenin Ankara temsilcisiydim ve İsviçre’de yaşayan Erol Simavi’yi arayarak “Yarınki yazımda Kürt kelimesini kullanacağım. Sizce mahzuru var mı” diye sordum.

“Şekerim Türkiye’de Kürtler var mı” diye sordu. “Evet var” dedim. Bana şu cevabı verdi:

“Öyleyse kullan...”

Logosunda “Türkiye Türklerindir” yazan bir gazetede Kürtlerden söz edilmesi ertesi gün basın dünyasına bir bomba gibi düştü.

Öğleye kadar 100’e yakın insan aradı.

İçlerinden bazıları “Senin Hürriyet kariyerin bitmiştir” dedi...

Kariyerim bitmedi. Üstelik gazetenin 20 yıl boyunca genel yayın yönetmenliğini yaptım.

Önceki gün CNN Türk televizyonunda Hakan Çelik’in programında Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’i izliyorum.

Programın sonunda Hakan Çelik, “Bu kadar Kürtçe konusunu konuştuk. Dinleyicilere Kürtçe bir şeyler söyleyebilir misiniz” deyince Başbakan Yardımcısı Kürtçe uzun bir konuşma yaptı.

Bu sahneyi izlerken, 1980’lerde yaşadığım olayı hatırladım.

Bir de şunu fark ettim.

Kürtçe bilmiyorum ama Kürtçe bilen insanı çok iyi anlıyorum.


BİR TARAFIMIZ SAVAŞ, TURİST GELMİYOR AMA YATIRIMCISI GELİYOR
BOMBAYI geçen pazar günü Hürriyet Ekonomi sayfalarının merakla okuduğum yazarı Jale Özgentürk patlattı.

Rixos Otel zincirinin markasının yüzde 50’si Fransız Accor Grubu’na satılmış.

Rixos’un kurucusu ve sahibi Fettah Tamince’yi arayıp kutladım.

Bana biraz da ayrıntı anlattı.

Accor Grubu daha çok şehir otellerine sahip. Rixos’la birlikte “resort otelciliğine” de başlıyor.

Tamince 2025 yılına kadar Rixos’un yönetim kurulu başkanı olarak kalacakmış.

Tamince’nin girişimcilik ve yaratıcılık duygusunu hep çok beğendim. Son olarak Antalya’da yaptığı “Land Of Legend”i görünce vizyonuna da hayran oldum.

Dünyada en beğendiğim eğlence kuruluşlarından olan Cirque du Soleil’in ilk dönem bütün oyunlarını sahneye koyan Franco Dragone ile çalışmıştı.

Türkiye’nin güneydoğu sınırında savaş var. Turist gelmiyor. Ama böyle bir dönemde gelen bu yatırım gerçekten önemli.

Hem bir Türk markası olarak Rixos büyüyecek, hem de bir turizm devi Türkiye’ye daha da fazla yerleşecek.


HERKES BENİ AYAKKABI FETİŞİSTİ SANAR OYSA BARDAK FETİŞİSTİYİM
HERKESİN olmasa bile keyifleri olan herkesin mutlaka fetişist diyebileceğiniz bir tutkusu vardır.

Benimki bardak...

Ne birayı, ne de şarabı sevmediğim bardaktan içebilirim. Abartmayayım içerim de zevk almam.

İki hafta önce İstanbul’da Sunset’te harika bir bardakla şarap içtim.

Paşabahçe’nin “Nude” adı altında yarattığı yeni markası çok başarılı oldu.

Şimdi Denizli fabrikalarında elle ve üfleyerek yapılan yeni bir şarap bardağı koleksiyonunu satışa sundular.

Benim hayatımda gördüğüm en ince ayaklı bardaklardı. Tasarımları, dünyadaki yeni trendin bile ilerisindeydi.

İnsan elinin nasıl bu kadar ince kristal bir bardak üretebildiğine şaşırdım.

Birçok Türk gibi ben de Paşabahçe ile gurur duyuyorum.

Bu bardaklarla çok fark yaratacaklarına eminim.


DÜNYANIN EN GÜZEL İKİ ŞARAP BARDAĞI TÜRKİYE'DEN
SON dört ay içinde üç defa Los Angeles’a gittim.

En lüks ve en ‘in’ restoranlarına gittim ve beni çok şaşırtan bir şeyle karşılaştım.

Seçilen şarap bardakları sanki 20 yıl öncesine aitti. Oysa şarap bardağı konseptinde büyük gelişmeler var.

O büyük balon bardak dönemi kapandı.

Bana göre dünyanın en başarılı iki şarap bardağı tasarımı Türkiye’de gerçekleşti.

Evetçi arkadaş nedir bu kapkara ruh hali

Biri Kayra Grubu’nun ünlü tasarımcı Karim Rashid’e ısmarladığı üzüm yaprağı şeklindeki ince kristal bardaklar.

Öteki de bugün anlattığım Paşabahçe’nin yeni Nude koleksiyonu.


BU DAĞLARA BAKIP AFGANİSTAN SANMAYIN
ARKASINDA küçük bir tepe görünüyor.

Önündeki genç adamın kıyafetine, sakalına duruşuna bakarsan sanırsın ki resim Afganistan’da çekilmiş.

Evetçi arkadaş nedir bu kapkara ruh hali

Üstelik adı da Khalid...

Yani klişe için her şey tamam...

Günlerdir Khalid’in yeni CD’sini dinliyorum.

Afgan veya Doğulu biri değil. 1998’de El Paso’da doğmuş Amerikalı bir şarkıcı. Soyadı Robinson. Annesinin mesleği dolayısıyla askeri garnizonlarda büyümüş.

En sevdiğim şarkısının adı da “American Teen”... “Another Sad Love Song” adlı şarkısı da çok güzel.


BU ŞARKI BAZI GECELERİMDE FENA HALDE KANIMA GİRİYOR
SANILANIN aksine 1980’lerde, 90’larda 20’li yaşlarında olmak güzel bir şeydi. O dönemlerde çoğu gencin mutlaka bir-iki “Massive Attack” hatırası vardır.

Dokunmuştur hayatlarının bir-iki yerine...

Grubun hayranlarına müjdem var. Son zamanlarda Thievery Corporation grubuna sardırdım.

Yeni çıkan CD’lerindeki “Love Has No Heart” şarkısı ritmiyle, havasıyla harika bir Massive Attack tadında.

Özellikle de “The Temple of I & I” şarkıları.

Herkesin haberi olsun, bahar da geldi ya...

Son zamanlarda fena halde kanıma giriyor.

Haberin Devamı

Yazarın Tüm Yazıları