Paylaş
Keşke oraya Başbakan Erdoğan’la birlikte gitseydik.
Kendi mahallesi saydığı yerlerdeki değişimi o da görebilseydi.
***
Mekânın adı “Eski Kafa”...
Fatih’in Çarşamba bölgesinde, At Pazarı denilen yerde.
Etraf kafelerle dolu.
Birinin ismi “Hanegâh”.
Karadeniz mutfağı hâkim.
Diğerleri “Babı Yaren”, “Lena”...
Bu sokağa ilk defa geliyorum.
İslami entelektüel ve aydınların Atiye Sokak’ı gibi bir yer.
Burada Milat gazetesinin muhabiri Nil Gülsüm’le buluşacağım.
“Kırk7” kitabım ve muhafazakâr kadınlar üzerine konuşacağız.
Zaman ilginç.
Gezi hareketinin başlamasından bir gün önce oradayım.
Etraftaki kafeler genç insanlarla dolu.
Kızların kimi başörtülü, kiminin başı açık.
Erkeklerle aynı masalarda, aynı banklarda oturmuşlar.
Alkol yok, ama bugüne kadar adını hiç duymadığım harika şerbetler, çeşitli çaylar var.
Nil Gülsüm orada buluşup konuşmak istedi.
Çok da iyi yaptı.
Sayesinde oraları gördüm.
***
‘Eski Kafa’nın sahibi çok nazik bir insan.
İki saat boyunca orada oturduk. Aklıma hiç alkollü içki gelmedi. Bana harika bir şerbet getirdiler. Somali meyvesinden yapılıyormuş.
Milat 2011 yılında yayın hayatına atılan muhafazakâr eğilimli bir gazete.
HAS Parti’ye yakın kişiler çıkarıyor.
Son zamanlarda Türkiye’nin her kesiminden insanlarla konuşuyorum.
Kadın programlarına çıkıyorum.
Çıktıkça da insanları çok daha iyi tanıyorum.
Gittiğim hiçbir yerde nefret ve düşmanlıkla karşılaşmadım.
***
Benimle mülakatı yapan Nil Gülsüm’e gelince...
Çok iyi hazırlanarak gelmiş. Kitabı çok iyi okumuş. Eski yazılarımı, geçmişimi iyi biliyor.
Elimden geldiğince samimi ve açık cevaplar verdim.
Kendisine teşekkür ediyorum.
Konuşmayı, mükemmel şekilde özetlemiş. Hiçbir saptırma yok.
Size, kendimce de önemli gördüğüm bu mülakattan bazı bölümleri aktarmak istiyorum.
Benimle yapılmış bir mülakatı köşemde yayınlamak belki size tuhaf gelecek.
Muhafazakâr gazetede çalışan bir kadın gazetecinin sorduğu soruları ve ilgi dünyasının açıklığını görmenizi istedim.
Muhafazakâr kadın neler sorar
Kadın, erkek için motive edici, güdüleyici bir varlık mı?
Kadın beni dünyada mutlu veya mutsuz eden en önemli hayat öğesi. Kadının benim üzerimde zirveye çıkarma gücü de var, yerin dibine geçirme de. Kadının çok büyük bir gücü var.
Bu güç sizi korkutuyor mu?
Evet, korkutuyor. Gençlik yıllarımdan itibaren hayatım, kadın kaybetme korkusuyla geçti. Kaybettim de.
Eşiniz, “Kadın daha kötüdür” diyormuş. Siz de öyle mi düşünüyorsunuz?
Ben kadınla erkek arasındaki ilişkide kötülüğü düşünmek istemiyorum. Birçok konuda kadın daha cesur. Mesela terk etmek. Bu beni korkutuyor. Ben kötülüğe bakmıyorum. Kötülük dediğiniz şey, ahlakla iç içedir. Kadının kötülüğü ne olabilir? Mesela ‘aldatmak’ mı? Benim hayatımda ‘aldatmak’ diye bir kavram yok.
AYRILIKTA İKİ TARAF TAKTİK YAPAR MI
Peki sizin kadınlara bir kötülüğünüz dokundu mu?
Bilerek yaptığım bir kötülük olmadı. Ben kadınlara karşı hep verici oldum. Mesela ben hiçbir kadından ayrılmadım. Ama zamanında bir kadın arkadaşım bana, ‘Sen ayrılmıyorsun ama karşındakinin senden ayrılması için her şeyi yapıyorsun’ dedi.
Taktik ve siyaset?
Kadınla ilişkilerimde hiçbir zaman taktik ve siyaset yapmadım. Aşk varsa, ayrılmak kolay bir şey değildir. Aşk, hiç ayrılmamak ve bitmemek üzerine kurulmuş bir tasarruftur. Ölünceye kadar devam etmek üzerine kuruludur. Aşk, ölünceye kadar devam etmez, ama ölünceye kadar bitmeyecekmiş gibi yaşanabilir. Bir erkek, duyguları yarın bitecekmiş gibi giremez bir kadının koynuna. Bu korkunç bir şey olur.
KIRK YAŞI YAZARAK HAYRAN MI İSTİYORSUNUZ
Gençliğin ve tazeliğin kutsandığı bir çağda, siz kırklı yaşlarındaki kadınları öne çıkarıyorsunuz. Burada bir algıyı tersyüz etme durumu var...
Evet, var. Kırklı yaş kadını, övgüye değer bir varlık. Çevremdeki kadınlarda, 35 yaşından itibaren korkuyla karışık bir telaş gözlemledim. Kafalarında kırk yaşıyla ilgili bir korku vardı. Bunun yanında, etrafımda kırklı yaşlarında çok güzel kadınlar gördüm.
Bunu söylerken, altmışlarında bir erkek olarak kendinize bir hayran kitlesi mi oluşturmak istiyorsunuz?
Hayır, kesinlikle. Şunu belirteyim: Benim hiçbir zaman çok genç kadın merakım olmadı. Her yaştan erkeğin ve kadının kendinden çok genç partner bulma ihtimali olan bir yüzyılda yaşıyoruz. Çünkü insanlar kendi kafalarında efsaneler yaratarak âşık olabiliyorlar. Sean Connery’yi düşünelim. 70’li yıllarda pek çok kadının hayranlık duyduğu bir erkekti. Jack Nicholson, çirkin bir adam olmasına rağmen bir cazibe odağı.
Kadın kırklı yaşlardan neden korkuyor?
Kadınlardaki korkunun nedeni erkekler. Beraber olduğu erkek, o kırklarına geldiğinde gençlere mi bakacak acaba? Ben artık ruhen ve bedenen bir emeklilik hayatına mı alışıyorum? Kadınlar bu duyguda.
BEN KADINDA DEFO ARARIM
Genç kadın aramamanız, mükemmel kadın bedeninden korkmanızdan kaynaklanıyor olabilir mi?
Doğru, çok mükemmel bedenden korkarım. Her erkeğin bir kompleksi vardır. Kompleksi olmadığını söyleyen erkek, yalan söylemektedir. Her erkeğin bir kadın korkusu ve kompleksi vardır. Kusursuz, çok güzel kadın erkeği korkutur. Ben defo ararım. Kimi kadınlar, ‘Selülitim var’ dediğinde hoşuma gidiyordu bazen. O kusuru ben, egoist bir biçimde ‘Bana ait kalacak, benden kaçamaz’ duygusuna dönüştürüyorum. Kırklı yaşlar, kadınların defolarının en güzel olduğu dönem. Bir erkeğin başına gelebilecek en büyük felaket, kırklı yaşlarında bir kadın tarafından terk edilmektir.
Kadını belli bir bedene ve yaşa hapsetme anlayışı üzerine ne söylersiniz?
Bu kitapla ilgili olarak bana, bedeni aşırı yücelttiğim yönünde eleştiride bulunanlar oldu. Sırf, Borghese Müzesi’nde Bernini’nin heykellerini seyretmek için Roma’ya giderim. Bir erkeğin bir kadını yakaladığı anı tasvir edebildiklerini izlemek benim hoşuma gidiyor. Ama ben bu kitapta tam aksini yaptım. Kadınlara, ‘Sizin zayıflama tutkunuz erkeğe yönelik bir şey değil’ dedim. Bu, kadınların kadınlara yönelik yaptığı bir şey. Erkeklerin yüzde 70-80’i zayıf kadın sevmez. Ben hiç sevmem. O yüzden 42 bedeni de seviyorum.
BİR KADINLA BİR ERKEK KOZADIR, BAŞKASI ANLAMAZ
Nasıl bir kimyası var kadın-erkek ilişkisinin?
Kadın ve erkek arasındaki bu tür bir ilişki, koza ilişkisidir. Bu yüzden insanları yargılamamak lazım. Hatta, toplumun yüzde 99’unun ahlak yargılarıyla bile insanları yargılamamalı.
Neleri yargılarsınız?
Kötülük yapmak, hırsızlık yapmak, başkasının hakkını çalmak, bile bile kötülük yapmak yargılanması gereken şeylerdir. Ama kıskançlığı yargılamam, ben de kıskancım çünkü. Bugünkü hükümette eleştirdiğim de bu.
Açar mısınız?
Benim gençliğimde Marksizm adına bir ahlak vardı. Bugün ise, İslam adına bir ahlak var. İkisi arasında hiç fark yok. Benim gençliğimde, 70’li yıllarda ODTÜ’de devrimciler, kızlarla erkeklerin el ele gezmesini yasaklamışlardı. Sebep, bunun burjuva ahlakından sayılmasıydı. Aynısını şimdi, İslami hükümet alkol konusunda yapıyor. (Sonradan eklediğim: Başbakan’ın bankta yan yan yana oturan gençler hakkında söyledikleri.)
YARIN: Muhafazakâr kadını anlamaya çalışıyorum.
Paylaş