Erol Taş mı, Hulusi Kentmen mi

BAŞBAKAN Erdoğan şu hesabı yapıyor mu bilemem.

Haberin Devamı

Çankaya’ya iki türlü çıkabilir.

BİR; en iyi bildiği yolu deneyerek.

Yani, yine kavga ederek...

Yine her gün hırgür çıkararak...

Alevi’yi Kürt’ü yerden yere vurarak...

İzmir’e yine “gavur” diyerek...

Öğrenciyi terörist ilan ederek...

Elde yağlı urganla meydan meydan gezerek, onu bunu ipe çekerek...

Sanatçıyı da sanatını da “ucube” ilan ederek...

Yani, kendisine oy vermez diye bildiği herkesi gıcık ederek, daha da bileyerek, daha da kendine düşman hale getirerek.

Başarılı olur mu?

Geçmiş tecrübeye bakarsak...

Olabilir.

* * *

İKİ; ikinci bir yol daha var...

Oraya barışarak çıkmak.

Eski kırgınlıkları atarak...

Yeni dostlar edinerek...

Bu öfkeli belagati ve otoriterleşmesi dışında kendini beğenen çevreleri yeniden ikna ederek...

Dostça, herkesi kucaklayarak çıkabilir.

* * *

Haberin Devamı

Her ikisi de yüzde 50 civarında olur.

Ama iki yüzde 50’nin birbirinden çok farkı vardır.

Başbakan şimdi bu iki tercihle karşı karşıya...

Çankaya’ya hangi Erdoğan çıkacaktır?

“Salı kâbuslarının” Erol Taş’ı mı

Yoksa NTV’de seyrettiğimiz sevecen, kendiyle barışık, kırıp dökmeyen bir Hulusi Kentmen mi...

* * *

Türkiye’de hiçbir siyasetçi unutmamalı ki, Çankaya büyük bir bahçedir.

Barışmış bir ruh haliyle dolaşırsanız, o bahçe kalabalıklaşır.

Ama oraya yara bere, kaş göz patlamış, ruhen kan revan içinde girerseniz...

Orası hüzünlü bir yalnızlık bahçesine dönüşür.

Öyle bahçelerin de hapishanelerden hiç farkı yoktur.

Erdoğan’ın o talimatını yerine getirdik mi, yoksa?...

TARİH 5 Haziran 2009’du.

Başbakan Tayyip Erdoğan televizyona çıkıp açıkça söylemişti:

“Partimin adı AK Parti’dir. Ona AKP diyenler edepsizdir...”

Cümlenin anlamı açıktı.

* * *

Benim tepkim şu olmuştu:

AK verilmez alınır...”

“Taraf
” gazetesi buna tepkisini şu zeki başlıkla koymuştu:

AKP Genel Başkanı: AKP demek edepsizliktir.”

Yani o günün gazetelerine bakıldığında ortaya çıkan tablo şuydu:

Erdoğan’ın sözleri bumerang gibi geri tepmişti.

Kimsenin o talimatı yerine getirmek gibi niyeti yoktu.

Aradan 3 yıl geçti...

Ben bu talimatı yerine getirdim.

Ya Türkiye?

Ne kadar anlamlıdır bilmiyorum ama ben ‘Google arama motoru’nda küçük bir araştırma yaptım.

Her birini yazınca ne kadar sayfa açılıyor ona baktım.

Sonuçlar şöyle:

- “Adalet ve Kalkınma Partisi” yazınca 2 milyon 960 bin sayfa,

- “AKP” yazınca 34 milyon sayfa,

“AK Parti” yazınca 160-180 milyon sayfa açılıyor.

SONUÇ: “AK Parti” ifadesi tutmuş.

Yani Erdoğan başarmış... En azından Google’a yansıyan haliyle talimat yerine getirilmiş.

* * *

Haberin Devamı

Muhalefete gelince...

- “Cumhuriyet Halk Partisi”
yazınca, 2 milyon 540 bin sayfa,

- “CHP” yazınca 71 milyon sayfa,

- “Milliyetçi Hareket Partisi” yazınca 1 milyon 800 bin sayfa,

- “MHP” yazınca 33 milyon sayfa açılıyor.

* * *

- Demek ki, yazı dilinde partilerin kısaltılmış isimleri açık ara hâkim.

Acaba bu rakamlar konuşma diline ne kadar yansıyor?

CHP ile MHP konusunda eminim.

Ancak, konuşurken “AK parti” mi yoksa “AKP” mi dediğimizi bilemiyorum.

Başbakan’ın öfkesi üzerine kalemimize hâkim olmuşuz ama, dilimize de aynı ölçüde hâkim miyiz,  emin değilim.

Ben, özel konuşmalarımda “AKP” demeye devam ediyorum.

Çünkü konuşurken hâlâ “AKP” demek daha kolay geliyor.

Haberin Devamı

Hülya Avşar’a o terbiyesizliği yaptığında cevabını verseydik

HÜLYA Avşar’a o terbiyesizliği yaptığında cevabını verebilseydik, bugün Sezen Aksu gibi bir sanatçıya dilini bu kadar uzatabilir miydi?

Halil Ergün gibi, Ali Poyrazoğlu gibi sanatçılara bu terbiyesizliği yapabilir miydi?

Beş bin sanatçının başlattığı demokratik itiraz platformuna canlı bomba gibi dalabilir miydi?

Muhtemelen hepsini yapabilirdi.

Çünkü o artık bir “Desperado”...

* * *

Bir zamanlar hepimizi güldüren o sanatçı yok artık.

Hepimize ders vermeye kalktıktan sonra duvara toslayan mizahı bitti.

Birlikte yola çıktığı Necati Akpınar gibi olağanüstü bir sahne yöneticisi ve işletmecisini  küstürdü.

Oya Başar artık yanında değil.

Kimse bana iş vermiyor” havasında ama, artık kimseye verebilecek işi yok.

Makyajdan öteye geçemedi, kendini yenileyemedi.

O yüzden fitili yanmakta olan bir dinamit.

Her başarılı platforma dalmaya hazır bir canlı bomba o...

Üzüleceğim... Üzülmek istiyorum...

Ama öyle berbat, öyle pespaye şeyler yapıyor ki...

Ne yazık ki üzülemiyorum da...

Yazarın Tüm Yazıları