Paylaş
Sosyal güvenlik kurumları konusu hükümet içinde çok büyük bir sorun olmaya aday. Bunun ilk işareti önceki gün konuştuğum Devlet Bakanı Güneş Taner'den geliyor.
Taner, köşeye sıkışmış bir bakan edasıyla şunları söylüyor:
‘‘Elimi, kolumu, ayaklarımı zincirle bağladılar. Ben enflasyonla neyle mücadele edeceğim? Çıkıp enflasyona küfür mü edeyim.’’
Güneş Taner'i çileden çıkartan iki konu, ortağından gelen emeklilik yaşı ve özelleştirmelerle ilgili engellemeler.
PATAGONYA'DA YOK
Taner'in önündeki rakamlar son derece çarpıcı.
Bütçe açığının üçte biri sosyal güvenlik kurumlarının zararından geliyor. Bu 1.4 katrilyon lira tutuyor.
Bir karşılaştırma yapmak gerekirse şu söylenebilir. Sosyal güvenlik kurumlarının zararı bir türlü özelleştirilemeyen KİT'lerin tamamının zararından fazla.
Bir süredir suskun kalan Güneş Taner, tekrar eski üslubuna dönerek, öfkeyle anlatıyor:
‘‘Patagonya bile kendi güvenlik sistemini böyle berbat etmemiş. Önümde 1.4 katrilyon açık var. Ben bunu neyle kapatacağım. Elimi, kolumu, ayağımı zincirle bağlayıp, 'hadi enflasyonu indir' diyorlar. Varsa, enflasyonu bu şartlarda indirecek bir babayiğit gelsin indirsin.’’
Taner, bir noktada haklı.
Amerika Birleşik Devletleri'nde demokrat Clinton yönetimi bile ülkenin başına bela olan sosyal güvenlik sistemini bugünün gerçeklerine uygun hale getirdi.
Keza Fransa'da Chirac yönetimi.
O da aynı şeyi yaptı.
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile sosyal güvenlik sistemleri ve özellikle erken emekliliğinin ağır yükü ekonomileri eziyor.
CESUR PROGRAM
Taner, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu şu cümlelerle anlatıyor:
‘‘SSK ve Bağ-Kur prim toplayamıyor. Ama bu kurumlara bağlı insanlar hastaneye gidiyor. İlaç alıyor, tedavi oluyor. Elbette olacaklar. Ama herkes bilsin ki, bu harcamaların karşılığı yok. Bu tedaviler, bu ilaçlar vatandaşların vergileri ile kapatılıyor.’’
Taner 7 aydan beri IMF'yle bir anlaşma yapmaya çalışıyor.
Ancak, önündeki en büyük engel DSP'nin karşı çıktığı geç emeklilik. Taner, ‘‘Ben bu sorunu çözmeden IMF'nin önüne niye gideyim’’ diyor. Ve devam ediyor:
‘‘Bir takım siyasetçiler çıkıp IMF'den para almak kolay diyorlar. Doğru kolay. Zora giren ülkelerin IMF'de bir kotası var. Türkiye'nin kotası da 900 milyon dolar. Ben bu anlaşmayı bir mektupla yaparım. Ama benim yapmak istediğim bu değil. Ben yapısal bir değişiklik programı istiyorum. Benim amacım bir boult programı yapmak. Yani cesur programı ortaya çıkarmak.’’
YÜZDE 10'A İNDİRİRİM
Devlet Bakanı Taner, cesur bir program için gerekli her şeyi yaptıklarını, geriye sadece iki ayağın kaldığını söylüyor.
Biri vergi kanunu. Ötesi ise sosyal güvenlik sisteminde yapısal değişiklik.
Vergi kanunu bugünlerde Meclis'in önüne geliyor. Daha zor olanı sosyal güvenlik sistemini değiştirmek.
Taner, bununla ilgili şartlarını da şöyle sıralıyor:
‘‘Yeni işe girenler için emeklilik yaşı 60 olsun. Veya 5 bin işgünü yerine 7 bin işgünü prim ödesin ve öyle emekli olsun.’’
Taner, bu şartlarını anlattıktan sonra yeni bir iddia ortaya atıyor:
‘‘Meclis bunları çıkarsın, IMF ile anlaşmayı hemen yaparım. 12 ay sonra da enflasyonu yüzde 10'un altına indiririm.’’
SIRA BİZİMKİLERDE
1990'ların başında Türkiye emeklilik yaşını 40 hatta 38 yaşına indirerek, tarihi bir hata yaptı.
Şimdi, çıta bu kadar aşağı indikten sonra tekrar yukarı çekmek çok zorlaştı. Çünkü, bunun siyasi sonuçları ağır olabilir.
Ama ekonomiden anlayan herkesin üzerinde birleştiği bir gerçek var. Sosyal güvenlik sistemlerinin açtığı kara deliği kapatamayan ülkelerin ekonomilerini düzeltmeleri mümkün değil.
Batı'da sosyal demokrat partiler de bu gerçeği gördüler.
Şimdi sıra bizim sosyal demokratlarda.
Paylaş