Paylaş
Ankara Tuzluçayır’da hırsızın biri güvenlik kamerasını çalmış.
*
En komiği haberin fotoğrafıydı.
Hırsız, güvenlik kamerasını çalarken yüzünde en küçük bir endişe yoktu.
Üstelik ağzına bir de COVID maskesi takmıştı.
Kurallara uyan bir arkadaş yani...
Herhalde kamerayı çalınca, kendisiyle ilgili görüntüleri de alıp götürdüğünü sanıyordu.
Şu an bunu yazarken bile hâlâ dijital kahkahalar atıyorum.
*
Şimdi şu cumartesi günü birkaç fantezi yapalım.
Şehirdesiniz ve o gün eşinizden, çevrenizden, annenizden, babanızdan, patronunuzdan, öğretmeninizden saklamak istediğiniz birkaç yere gittiniz.
Canım hemen aklınıza o malum “kaçamak” hikâyesi gelmesin.
Ne bileyim işten kaytardınız parka gittiniz...
Okulu kırdınız maça gittiniz falan...
Ama biliyorsunuz ki nereye gittiyseniz mutlaka bir kameraya takıldınız...
Şimdi bu en şapşal hırsızın mantığıyla hareket edersek, o gün kaçamağın izlerini silmek için kaç kamerayı çalmak zorundasınız...
*
Ama şapşal hırsız şu hınzır aklıma daha hınzır sorular da soktu.
Onları da yazacağım.
‘ŞAPŞAL ÇAPKIN’ KAÇAMAK İZİNİ SİLMEK İÇİN KAÇ KAMERA ÇALMALI
Bir zamanlar bir adalet bakanı illegal telefon dinlemeleri için, “Canım varsın dinlesinler benim saklayacak hiçbir şeyim yok” dediğinde hayretler içinde kalmış ve kendisine sormuştum:
“Sayın bakan siz hiç telefonda eşinize ‘Seni seviyorum’ demediniz mi?”
Ben, “Hayatımda hiç dans etmedim” diyerek övünenlerden olmadığım için o sözü anlamamıştım.
Gelelim konumuza...
*
İstanbul dünyada insanların en çok gözlendiği 25’inci şehirmiş.
İstanbul’da 2019 yılında 107 bin güvenlik kamerası varmış.
Yani her 1000 kişiye 7.1 kamera düşüyor.
*
Dünyanın gelişmiş herhangi bir ülkesinde bir şehirde günde ortalama 70 kere güvenlik kameralarına takılıyormuşsunuz.
Ancak AVM, sinema, stadyum gibi hassas yerlerde bu rakam 300’e kadar çıkıyormuş.
*
Yani, eğer şapşalsanız,
küçük bir kaçamağın izlerini yok etmek için epey kamera çalmanız gerekiyor. Tabii siz de o hırsız kadar şapşalsanız...
*
Diyeceğim, hiç uğraşmayın.
Kameranın önünden geçtiğiniz an, sonsuza kadar izinizi orada bıraktınız demektir.
Şehrin bütün kameralarını çalsanız da izinizi silemezsiniz, kaçamağın keyfini çıkarın.
PARMAK İZİ
ŞAPŞAL HIRSIZ GÜNDE KAÇ KOALA ÇALMALI
Hiç düşündünüz mü, her gün kaç yere parmak izinizi bırakıyorsunuz?
Ohoooo kim bilir kaç binlerce...
Yani bilmek mümkün değil...
Adli tıpçılara göre parmak izi bir insanın barkodu.
Dokunduğunuz her yerde okunuyorsunuz.
Tuttuğumuz her kapı kolunda, bardakta, masada, perdede, müzik aletinin üzerinde...
Saymak mümkün değil...
*
Peki emin olabileceğimiz hiçbir yer yok mu?
Yani parmak izi bırakmadan, barkodunuz okunmadan dokunabileceğimiz bir yer?
Dün bu soruyu Türkiye’nin en tanınmış adli tıp uzmanına, Prof. Sevil Atasoy’a sordum...
İşte geldik en hınzır noktaya...
Mesela pütürlü bir deriden yapılmış cüzdan üzerinde parmak izini bulmak çok çok zor...
Ama asıl ilginci şu...
Yaşayan insan bedeninde...
Oraya dokunduğunuz zaman parmak izi kalmıyor...
Daha doğrusu orada barkodunuz okunamıyormuş.
*
Ancak yine de dikkat...
Sözüm meclisten dışarı...
Biri, boğazı sıkılarak öldürülmüşse, o katilin parmak izi ölü deride kalıyor ve okunabiliyormuş.
Cesedin üzerine konulan bir çadır ve özel bir kimyevi madde ile parmak izi bulunabiliyormuş.
Yani dokunduğunuz bedeni aşkla okşayın, ama sakın boğazını sıkmaya kalkmayın...
*
Peki başlığa koyduğum koalanın bununla ne ilgisi var?
Onu da anlatayım.
BİR KOALA NAMUS CİNAYETİ İŞLERSE SİZİ ALABİLİRLER Mİ
YENİ öğrendim. Koalanın parmak izi insan parmak izine çok benzermiş.
Hani bildiğimiz şu sempatik hayvanınki yani.
Peki bir koala namus cinayeti işlerse parmak izini insanla karıştırmak mümkün mü?
Akıllı bir adli tıp uzmanı asla karıştırmaz.
Çünkü namus cinayeti denilen aşağılık şeyi ancak bir insanın yapabileceğini çok iyi bilir.
Ayrıca koala, bırakın namusu herhangi bir cinayeti işleyemeyecek kadar da miskin...
Yok şapşal hırsız olmayın, koalaları da çalmayın, iyisi mi siz katili yine insanlar arasında arayın.
DNA
ŞAPŞAL ZAMPARA ÖPTÜĞÜ KAÇ YANAĞI VE BARDAĞI ÇALMALI
ŞAPŞAL hırsızın aklıma soktuğu bir hınzır soru da şu: Her gün kaç yere DNA’mızı bırakıyoruz...
Maalesef cevabı imkânsız bir soru... Çünkü dokunduğumuz her yere bırakıyoruz...
Nefes alıp verdiğimiz her yere... Ayran içtiğimiz her bardağa... Öptüğümüz her ele, her dudağa, yanağa...
En masumu da en şehvetlisi de orada kalıyor.
En tehlikelisi de şu.
Bir yerde bir insanla konuştunuz...
Siz ayrıldınız, on dakika sonra öldürüldü... Kapınıza polis dayanmışsa şaşırmayın.
Çünkü, nefesinizle çıkan tükürük zerreleri, dolayısıyla barkodunuz DNA hâlâ maktulün yanağında duruyor. Katil ise maskeli gelmiş. Onunki yok yani...
Paniğe kapılıp şapşal hırsız gibi öptüğünüz bütün yanakları çalmaya kalkmayın.
Maske takın. İyi bir avukat tutun ve kendinize cinayetin işlendiği dakikalarda başka yerde olduğunuz ispat edecek kuvvetli bir alibi bulun.
ATEŞ
ATEŞLİ BİR ÂŞIK GÜNDE KAÇ ‘ATEŞ DEDEKTÖRÜ’ ÇALMALI
GELİYORUM en’in de en hınzır sorusuna...
Bu soru geçenlerde bir hastaneye girerken aklıma geldi.
Kapıda kimse alnıma veya bileğime o aleti uzatmadı.
Görevliye neden ateşimi ölçmediklerini sordum.
Biraz ileride önündeki laptopa bakan birini işaret etti ve
“O ölçüyor” dedi...
Artık girişlere “ateş dedektörü (tarayıcı)” yerleştiriliyormuş.
Bu demektir ki her gün girip çıktığınız birçok yerde ateşiniz kayda geçiyor...
Bunu öğrenince aklıma şu soru geldi:
Acaba parmak izi ve DNA gibi insanın ateşi de sadece kendine ait bir tür barkod mudur?
Niye olmasın?
Sadece COVID-19 mu?
Düşünün “ateşli bir kaçamaktan” sonra işyerinize dönerken kapıda suçüstü yakalanıyorsunuz...
İnşallah ateşli bir öğleden sonra kaçamağı, barkodumuzda öyle olur olmaz ateşli izler bırakmıyordur...
Ufff hayat artık çok zor...
KOKU
YOKSA... KOKUNUZ DA SİZE AİT BİR BARKOD MU
BENİM aklıma gelmeyeni, dünkü sohbette Prof. Sevil Atasoy hatırlattı.
Bir barkodumuz daha varmış.
Kokumuz...
Üstelik, ne sabun, ne şampuan, ne deodorant ne bir şey bedeninize doğuştan sinen o barkodu silebiliyor...
O yüzden uzman köpeklerden hiçbir şey kaçmıyor...
Hele hele bunlar size hasetlik duyan, yerinize göz dikmiş kıskanç köpeklerse...
Kaçış yokkk arkadaş...
Korkuyu atın, hayatın keyfini çıkarın.
GÜNÜN FOTOĞRAFI
İSTANBUL MERDİVENLERİNDE HARİKA BİR ‘MİMOZALI KADIN’
VEEE sizi bu barkod kâbusundan kurtarmak için içinizi açacakbir fotoğraf.
Şehirlerin renklenmesini en çok destekleyenlerden biriyim.
Önüme gelen her şehir tablosunu buradan duyurmaya çalışıyorum.
Ordu, Mersin ve Batman’dan sonra şimdi İstanbul Beyoğlu’ndan da bu harika tablo geldi...
Beyoğlu Belediyesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile işbirliği içinde bir sokak projesi hazırlamış.
Üniversitenin üç öğrencisi, Furkan Akhan, Kadir Çelik ve Serdar Çakmak, bu üniversitenin kurucusu Osman Hamdi Bey’in “Mimozalı Kadın” tablosunu Enli Yokuşu merdivenlerine işte böyle harika biçimde çizmiş ve boyamışlar.
Çok çok beğendim.
Belediye başkanını, üniversite rektörünü, gençleri ve emeği geçen herkesi kutluyor, teşekkür ediyorum.
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Eyüp Serbest
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin
Paylaş