ÖNCEKİ akşam kendi adıma çok zevkli geçecek bir geceyi ıskaladım.
Öğleden sonra Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel arayıp, beni ABD Basketbol Milli Takımı oyuncuları için düzenledikleri yat gezisine ve sonra Reina’da verilecek yemeğe davet etti.
IVERSON AYRILIYOR MU
Ben sıkı bir Allen Iverson hayranıyım.
Küçükken Lefter Küçükandonyadis,Can Bartu ve Metin Oktay’a ne kadar hayrandıysam, Iverson’un maçlarını da aynı duyguyla izlerim.
Gece onunla sohbet etme imkánım olacaktı.
Ancak tam gazeteden çıkmaya hazırlanırken, ikinci demiryolu kazası haberi geldi.
Ben de gazetede kaldım.
Yine de geceye katılanlardan bazı bilgileri aldım.
Önce bir dedikodudan başlayayım.
Iverson geceye çocuklarıyla gelmiş.
Yani eşi otelde kalmış.
Amerikalı arkadaşlarına göre Iverson ile eşi münakaşa etmişler.
Hatta eşi Amerika’ya döndüklerinde boşanacağını bile söylemiş. O nedenle Iverson’un canı sıkkınmış.
Ama dedim ya, sadece dedikodu.
Doğruluk derecesini araştırma imkánım olmadı.
Iverson ilginç bir karaktere sahip. Daha çaylak döneminde ‘Ben, Michael Jordan’a saygılı davranmak zorunda değilim’ diyerek, efsane basketçiye kafa tutmuştu.
O nedenle iki üç yıl boyunca All Stars’a seçilememişti.
İşte o Iverson şimdi Amerikan takımının kaptanı olarak Atina’ya gidiyor.
Amerikan basınından okuduğuma göre, 15-20 kişiden oluşan bir çocukluk arkadaşı grubu ile yaşıyormuş.
Gittiği her maça onları da götürüyormuş.
POPOVICH VE TÜRKİYE
Amerikan ekibinin korumaları yanında, kendisi de iki özel korumasını getirmiş.
Bu arada Iverson’un üzerindeki tişört de ilginçmiş.
Tişörtünün üzerinde Marlon Brando’nun fotoğrafı varmış.
Ben bilmiyordum. Rüya Takım’ın ikinci koçu Gregg Popovich, Türkiye’yi iyi biliyormuş.
Çünkü geçmişte CIA görevlisi olarak Türkiye’de bulunmuş.
Birinci koç Larry Brown, Türkiye’den çok etkilenmiş. Basketbol Federasyonu yetkilileri dün gece onu mavi yolculuğa davet etmişler.
Bir ihtimal gelecek yıl Türkiye’ye gelecekmiş.
Eğer gelirse gençlere yönelik bir basketbol kursunda iki ders verecekmiş.
ATİNA’YA GİTMEYELİM
Larry Brown, İstanbul’daki maçlarda seyirciyi çok canlı bulmuş ve şu değerlendirmeyi yapmış:
‘Sırbistan’da daha maça çıkarken yuhalanmaya başladık. Bütün maç boyunca bu devam etti. Ama sonunda alkışladılar. İstanbul’da ise maça çıkarken alkışlandık. Biz hücumdayken ıslıklandık, ama güzel sayı yaptığımız zaman bizi de alkışladılar. Maç sonunda da alkışlarla ayrıldık.’
Gerek teknedeki saatler, gerek Reina’daki yemek çok sıcak geçmiş.
Amerikalı basketbolcüler gelmeden önce Türkiye hakkında çok az bilgiye sahip olduklarını ama burada kendilerini hayretler içinde bırakan bir ülke bulduklarını anlatmışlar.
Hatta, ‘Biz Atina’ya gitmeyip burada kalalım’ diye şaka bile yapanlar olmuş.
Bir NBA fanatiği olarak, başta Turgay Demirel olmak üzere bütün federasyon üyelerine teşekkür ediyorum.
Basketbol hayranlarına müthiş bir sürpriz yaptılar.
Bu takımı Türkiye’ye getirmek kolay iş değildi. Bunu başardılar.
Basketbol, Türkiye’de yükselen spor. Bunda federasyonun çok büyük katkısı var.
Ama basketbol başka bir bakımdan da şanslı spor.
Türkiye’de çok iyi basketbol yazarları ve gazetecileri var.
Hepinize Yalçın Granit’in dünkü Hürriyet’te yayınlanan yazısını tavsiye ederim.
O yazı New York Times’ta bile bu kadar iyi yazılamazdı.
Yalçın Granit’i sadece örnek olsun diye veriyorum. Çünkü öteki basketbol yazarları da çok kaliteli.
Ama adını anmadan geçemeyeceğim iki kişi daha var.
MÜTHİŞ SUNUCULAR
NTV televizyonunda NBA maçlarını anlatan Murat Kosova ve Kaan Kural.
İddia ediyorum, NBA’i anlatan Amerikalılardan daha başarılılar.
Aynı şekilde Murat Murathanoğlu ve İsmet Badem ikilisi de öyle.
Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Hepsi biz basketbol severlere kaliteyi, bilgiyi ve heyecanı veriyorlar.