BERLİN'in Adlon Oteli'nde bu ikinci yemeğim. Almanya Başbakanı Schröder'in verdiği ikinci yemeğe katılıyoruz.Burası, Atatürk'ün kaldığı otel.Küçük salonda 14 kişiyiz.TÜRK KÖKENLİBaşbakan Schröder'in masasındayım. Aramızda Almanca'dan benim için çeviri yapan bir tercüman oturuyor.Salonda Almanca bilmeyen tek kişi benim.Schröder, bu yıl işadamlarına gönderdiği davetiyede çok önemli bir yenilik yapmış.Davetiyede ‘‘Türk kökenli Alman işyerlerinin sahipleri’’ ifadesi kullanılmış.Yani, buradaki Türk yatırımcılara artık ‘‘Türk kökenli Alman’’ gözüyle bakılıyor.Tıpkı Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ‘‘İtalyan asılı Amerikalılar’’ gibi Türkler de Almanya'nın oluşturucu parçalarından biri haline geliyor.Yanımızdaki masada oturan iki kişi, bunun en güzel kanıtını oluşturuyordu.Bu masada Vural Öger ile Ozan Ceyhun oturuyordu.Schröder'in partisi, o sabah bu iki Türk asıllı Alman'ı Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aday göstermeye karar vermişti.Öger 10, Ceyhun ise 28'inci sıradan aday seçime girecekti.Aldığım bilgiye göre, her ikisi de seçilecek sıralarda bulunuyor.Davetiyedeki bu ifade bana her yıl Almanya'da yapılan ‘‘Türk Günü’’nü hatırlattı.O gün düzenlenen yürüyüşte sadece Türk bayrakları taşınıyor.Artık şunu tartışmalıyız.ALMAN BAYRAĞIAcaba bu yürüyüşe katılanlar Türk bayrağı yanında Alman bayrağı da taşısalar çok daha güzel olmaz mı?Ben New York ve Cleveland'da İtalyan günlerinde yapılan yürüyüşleri gördüm.İtalyan bayrağının yanında Amerikan bayrağı taşınıyordu. Almanya'daki Türkler, iki ülke arasındaki işbirliğini çok daha kuvvetlendirici bir misyon yüklenebilirler.Öğle yemeğinin ramazana rastlaması nedeniyle, katılımın ne olacağını merak ediyordum.Bir davetli dışında hepsi katılmış.Yemek sırasında dikkat ettim, sadece iki Türk işadamı yemek yemedi.Yani oruçlu oldukları halde yemeğe katılmışlar.Yemekte içki servisi yapıldı, ama görebildiğim kadarı ile Schröder'in yanında oturan Alman dışında içki içen yoktu.Yemeğin 10 Kasım'a rastlaması nedeniyle, hepimizin aklına şu soru takılmıştı.Acaba Schröder, 10 Kasım'ın Atatürk'ün ölüm günü olduğunu biliyor muydu?Bu soruyu sormadık. Ama cevap kendiliğinden geldi.Vural Öger, Atatürk devrimlerinin ve laikliğin Türkiye'ye yaptığı katkıları anlatırken Schröder sözünü kesti ve ‘‘Bugün Atatürk'ü anma günü değil mi’’ diye sordu.Demek ki biliyormuş.ONA İLETİNSchröder konuşmasının iki ayrı yerinde Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yaptığı reformlara değindi.Bu reformların kendilerini şaşırttığını söyledi. Yemeğe katılan işadamlarından biri, ‘‘Biz yarın Ankara'da Başbakan Erdoğan'la görüşeceğiz. Bu söylediklerinizi kendisine iletebilir miyiz’’ diye sordu.O da, ‘‘Tabii ki iletin’’ cevabını verdi. İşadamlarının rahatlıkları, Almanca'ya hákimiyetleri gerçekten gurur vericiydi.Yemek çok samimi bir havada geçti.Sanki bizim başbakanımız, bizim işadamlarımızla konuşuyordu.Bu da normaldi. Sonunda, onların başbakanı, onların işadamları ile konuşuyordu.Önceki gün şunu çok kuvvetli biçimde hissettim:Alman siyaseti ve toplumu bu yeni gerçeği artık kabulleniyor.GAZ ŞİRKETİYemekten sonra otelden ayrılırken tam karşıda etrafı panolarla çevrili inşaat alanı dikkatimi çekti.Sordum, buraya Yahudiler için bir anma anıtı yapılıyormuş.Ama inşaatın sembolik bir özelliği vardı. Anıt, Hitler'in sağ kolu Goebbels'in sığınağının bulunduğu arsanın üzerine yapılıyordu.Anıtın duvarlarına grafiti yazılar yazılmasını önleyecek kimyasal bir madde sürülmesine karar verilmiş.Bunun için kimyasal koruyucu üreten bir şirketle anlaşmışlar.Ama bir gazeteci şunu ortaya çıkarmış.O şirket, İkinci Dünya Savaşı'nda Yahudileri öldürmek için kullanılan zehirli gazı üreten şirketmiş.Tabii inşaat durmuş...