Paylaş
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, annesinin ölümü dolayısıyla Fazıl Say’ı arayıp başsağlığı dilemesi bence çok önemliydi. Ama daha önemlisi aradığında sesi nasıldı, ne dedi, bunu merak ediyordum.
*
Dün bunu Fazıl Say’la konuşmak istedim.
Japonya’da turnedeymiş.
Size de havayı tam aktarabilmek için Fazıl Say’la yaptığım konuşmayı aynen aktarıyorum.
*
- İlk sorum şu oldu:
“Cumhurbaşkanı’nın sesi nasıldı?”
Cevabı aynen şu oldu:
“Çok samimi, çok sahiplenici, çok gerçekti...”
*
- İkinci sorum şuydu:
“Seni ne zaman aradı?”
“Cumartesi cenazeden birkaç saat sonra.”
“Telefonda ne söyledi?”
“Taziyelerini çok samimi, sıcak bir tonda, çok gerçek bir şekilde iletti.”
“Sen ne cevap verdin?”
“Ben de teşekkür ettim bu güzel davranışa, ‘Beni düşündüğünüz için teşekkür ederim’ dedim.”
*
Fazıl Say’ın Cumhurbaşkanı ile konuşması böyle... Ama bundan sonrası da var. Onu da Fazıl’ın ağzından aktarıyorum:
- “Annemin ölümünden sonra beni ilk arayan sağ olsun Murat Karahan oldu. Dünyaca ünlü müthiş bir tenor ve opera genel müdürü. Bana Kültür Bakanı’nın da aramak istediğini söyledi.
“Aradı mı?”
“Evet Mehmet Ersoy Bey de aradı. Uzun uzun konuştuk. Randevulaştık.”
*
Bu telefon konuşması ne anlama geliyor biliyor musunuz?
Şöyle anlatayım.
Seçimden bir hafta önce Kültür Bakanlığı Fazıl’ın Açıkhava’daki konserini iptal etmişti.
Bakın yeni Kültür Bakanı ne yaptı...
*
“Hükümetten başka arayan oldu mu?”
“Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu aradı. Onunla da bir gün görüşmeye karar verdik. Elçilerle ilgili yazdığım yazıya teşekkür etti.”
Bu konuşmanın anlamı ne? Bir yıl öncesine kadar dış ülkelerdeki temsilciliklerimiz Fazıl’ın konserlerine gitmiyor, hatta bazıları o konserleri iptal ettirmeye uğraşıyordu.
*
Bu arada, iktidarı destekleyen medyadan Salih Tuna ve Sevilay Yılman da annesinin ölümünde bile Fazıl’a saldıran trollere karşı çıkan çok güzel iki yazı yazdılar.
*
Bakın şuraya yazıyorum...
Bunlar çok güzel gelişmeler...
İnşallah yakında bunların güzel sonuçlarını da göreceğiz...
.......................
NOT: Kemal Kılıçdaroğlu da aramış. Ayrıca nefis çiçeklerle süslü bir çelenk göndermiş cenazeye...
FAZIL’A ÖDÜL
TAM konuşmaya başlayacağım sırada onun önüne bir haber düştü ve ilk benimle paylaştı.
Dünyanın en önemli klasik müzik dergilerinden biri olan Gramophone, Marianne Crebassa ile Fazıl Say’ın birlikte yaptıkları Secrets albümünü yılın “solo” albümü seçmiş. Böyle bir sanatçımız işte Fazıl... Bu yazıyı o albümdeki harika Debussy, Ravel ve Faure parçalarını dinleyerek yazıyorum.
DANTE, YEATS, OTURMAK VE KALKMANIN DANSI
PAUL Taylor bana modern dansı sevdiren iki insandan biriydi.
Öteki de Maurice Bejart’tı...
Paul Taylor çarşamba günü Manhattan’da bir hastanede öldü. 88 yaşındaydı.
*
- Baleye kaslı erkek gövdesini sokan insandı.
*
- Haydn’ı, Bach’ı, daha dün şarkısı çıkan hip hop’çı bir müzisyene bağlayan insandı.
*
- Dansı bırakmanın emeklilik anlamına gelmediğini herkese gösteren sanatçıydı.
*
- Dante’yi, Yeats’i, edebiyatı, şiiri dans haline getiren insandı.
*
- Yürümenin, oturmanın, yere düşmenin, yerden kalkmanın bile harika bir koreografisi olduğunu ispatlayan dansçıydı.
ENİS’İN DÖRT MADDELİK İLGİNÇ MALTEPE CEZAEVİ 'OVP'Sİ
ARKADAŞIM Enis Berberoğlu bir yıldan fazladır Maltepe Cezaevi’nde yatıyor.
Vallahi orada hiç de fena çalışmıyor.
Türkiye’deki ekonomik kriz için içeride harika bir analiz hazırlamış.
Dünkü Cumhuriyet’te yayınlanan beş sayfalık analiz tam anlamıyla bir OVP (orta vadeli plan).
*
Dört çok somut önerisi var.
- BİR: Dış borçların ödenmesi bir süreliğine ertelensin.
*
- İKİ: Üretim ve istihdam odaklı bir ekonomiye geçelim.
*
- ÜÇ: Fahiş faizli dış borçla geleceğimizi ipotek etmeyelim.
*
- DÖRT: Demokrasi, eşitlik, adalet temelinde siyaseti yeniden inşa edelim.
*
Acaba Enis’i bir an önce çıkarıp dinlemek iyi bir fikir olamaz mı?
O olmazsa şu 4 reform bakanından birinin Maltepe Cezaevi’ne gidip onunla sohbet etmesi...
Ne de olsa orada daha sakin bir kafayla düşünüyor.
ESAD ONLARA ‘HAİN’ DERSE BİZE NE DİYECEK
BU yazıyı Sabah gazetesi yazarı Mehmet Barlas’ın önceki günkü yazısından ilham alarak yazıyorum.
Barlas, çok açık 3 cümle söylüyor?
- BİR: “Türkiye ve Amerika, Suriye konusunda yanıldı.”
- İKİ: “Esad güçleniyor...”
- ÜÇ: “Türkiye olarak Esad’la görüşme zamanı geldi...”
*
Ben de Barlas’ı desteklemek için şunu söyleyeceğim.
Suriye rejimi bu savaşı kazandıktan sonra “ulusal kurtuluş savaşı tarihini” yazdığı zaman “cihatçı gruplar” için ne yazacak?
Hiç kuşkusuz “hain” diyecek... Peki topraklarına giren Amerikalılar için ne diyecek?
Hiç şüphesiz “işgal güçleri”...
Peki, şu an Suriye toprağında asker bulunduran Türkiye nasıl geçecek?
Hiç şüphesiz bizimki aynı değil.
Bizim Suriye’deki varlığımız, coğrafyamızın ve sınır güvenliğimizin emrettiği bir zorunluluk. O nedenle, adımızı, iyi komşu olarak geçirtmek için Mehmet Barlas’ın bu tavsiyesine kulak vermekte yarar var.
Paylaş