CHP İstanbul’u alırsa Trakya kopar gider mi
ŞÖYLE bir düşündüm...
*
- Eskişehir’i yıllardır CHP’li Yılmaz Büyükerşen yönetiyor.
Milletimiz, vatanımız açısından bir beka sorunu ortaya çıktı mı...
*
- İzmir’i yıllardır CHP yönetiyor...
Bırakın ülkenin beka sorununu, Türkiye’nin en ulusalcı insanları orada yaşıyor.
*
- Trakya’nın neredeyse tamamında CHP’li belediyeler var...
Ülkemizin Avrupa yakası kopup gitti mi...
*
- Geçmişte İstanbul ve Ankara’yı CHP’li başkanların yönettiği dönemler oldu.
Bu iki şehrimiz bağımsızlık mı ilan etti...
Tam aksine, ne zaman milli bir meselemiz ortaya çıksa bu şehirlerimiz de aynı milli ve ulusal duruşu gösteriyor.
*
O nedenle anlamıyorum...
İstanbul ve Ankara’da belediye muhalefete geçerse neden Türkiye’nin bir beka sorunu ortaya çıksın ki...
*
Türkiye Cumhuriyeti’nin, halkın yüzde 52 oyuyla seçilmiş başkanı bütün anayasal yetkileri ile yerinde.
Daha uzun bir görev süresi var.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çoğunluğu aynen yerinde.
*
Yani bunun yerine proje konuşmak daha iyi değil mi...
TÜRKİYE’NİN BEKASI MI MADURO’NUN BEKASI MI
TAM bunları düşünürken bir baktım ki Maduro’nun durumu bizim seçim meydanlarımızın konusu haline gelmiş...
Bakın işte onun kendi ülkesinde bir beka sorunu var.
Çünkü o kaldıkça Venezuela’nın bekası tehlikeye giriyor.
*
Ama Maduro’nun bekasının bizim bekamızla yakın uzak, kısa uzun, ağır hafif hiçbir ilgisi yok.
İnanın bana, ilgisi olduğunu söyleyenler Türkiye’ye hakaret ediyorlar.
*
O nedenle Adalet ve Kalkınma Partisi’ni anlamıyorum.
Ortada bir yerel seçim varken...
Bu partinin elindeki en kuvvetli aseti olan projeleri masaya koymak yerine, bunu unutturacak bir beka sorununu açmak...
Hele hele bizimle Nusret ve “Diriliş Ertuğrul” hayranlığı dışında hiçbir ilgisi olmayan Maduro’yu seçim kürsüsüne çıkarmayı hiç anlamıyorum.
*
Adamın memleketinde, onun yönetimi sırasında çocuk felci hortlamış, enflasyon yüzde 1 milyonu geçmiş.
Üç milyon insanı ülkeyi terk etmek zorunda kalmış...
*
Ve siz kalkıp onun bekasını, bizimki gibi bir ülkenin bekasına şahit yazın...
*
Anlamıyorum... Anlayamıyorum... Anlamak istemiyorum...
BAHÇELİ’NİN 50’NCİ YIL KONUŞMASINDA SEVDİĞİM CÜMLELER
DEVLET Bahçeli’nin MHP’nin kuruluşunun 50’nci yılı dolayısıyla yaptığı konuşmada şu cümleleri sevdim:
- PARTİ TARİHİ: “1919 Samsun’dan 50 yıl sonra yeni bir yürüyüş başlıyor” diyerek partisinin başlangıç noktasını Kurtuluş Savaşı’na bağlamasını çok sevdim.
*
- KURUCULARA VEFA: “Elleri öpülesi ecdadımız başta olmak üzere, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten Mareşal Fevzi Çakmak’a, Osman Bölükbaşı’ndan kurucu genel başkanımız Alpaslan Türkeş’e” atıf yaparak, gösterdiği vefa ve tarih şuurunu çok sevdim.
*
- MİLLET TANIMI: “Irki temelde, biyolojik esaslara göre millet tarifi çok tehlikelidir” cümlesiyle millet kavramını Atatürk’ün anladığı bir anlama çekmesini sevdim.
*
- KUTUPLAŞMAYA KARŞI: Irka dayalı millet kavramını, “Kaynaştırmak yerine kutuplaştıran, kucaklaştırmak yerine kavgaya tutuşturan çarpık ve marazi kayma halidir” diyerek eleştirmesi güzeldi.
HÜRRİYET MAGAZİN KONSEYİ MUHAFAZAKÂRLAŞIYOR MU
GEÇEN pazartesi günü Hürriyet Magazin Konseyi’nin gündeminde Eda Taşpınar’ın fotoğrafı vardı.
Konseyin üç üyesinin değerlendirmesi şöyle:
*
- Ömür Gedik, “Böyle bir poza her türlü farklı yorumun gelmesi normal” demiş.
*
- Onur Baştürk, “Bu fotoğrafı koyuyorsan arkasında duracaksın. Gelen yoruma da göğüs gereceksin” demiş.
*
- Cengiz Semercioğlu biraz daha açmış. “Eda dün nasılsa bugün de öyle, güzel pozlar vermeyi seviyor” diyor.
*
Yani hiçbiri “Olağanüstü güzel bir kadın fotoğrafı” diyememiş.
Bu yorumları okuyunca “Acaba bizim magazin konseyi de muhafazakârlaşıyor mu” diye düşündüm.
Onların söyleyemediğini ben söyleyeyim. Eda Taşpınar’ın bugüne kadar gördüğüm en güzel fotoğrafı.
ÖMER BEY ŞU İŞİ İKİ GÜNE YAYSAK
BUGÜN Saint Valentin... Yani “Sevgililer Günü”.
Koç Holding dün Instagram hesabından çok güzel bir mesaj yayınladı.
Mesaj grubun CEO’su Ömer Koç’un imzası ile yayınlanmış.
*
Diyor ki:
“14 Şubat, sadece Sevgililer Günü değil, aynı zamanda Dünya Kitap Değişim ve Bağış Günü’dür...”
*
Şöyle bir şey diyebilirdim:
“Ömer Bey gelin şu işi iki güne yayalım.
Bugün sevgili, yarın kitap bağışı...”
Ama itiraf edeyim, şu yaşımda bu bana çok iyi bir fikir olarak geldi. Yani bugünü kitap okuyarak atlatırsam harika...
*
Tabii mizah yazarı olsaydım bana epey malzeme çıkardı...
Mesela “Bugün sevgilime hangi kitabı okuyayım”...
“Lady Chatterley’in Aşkları mı yoksa Onun Hikâyesi mi...”
*
Mesela Instagram paylaşımındaki kitabın üzerinde yazan “Beni bağışla” sözü...
Ben de “Sevgilim kitap bağışlamaya gittim, yarın döneceğim” mi diyeyim, falan gibi...
*
Şaka bir yana, böyle bir günde böyle bir mesajı çok sevdim.
Hangi yaşta olursa olsun insana iyi gelen bir mesaj...
