Büyük fotoğrafın çöküşü

AŞAĞIDA portresini çizeceğim arkadaşımın adını sormayın.

Haberin Devamı

En az benim kadar kafası karışık, en az benim kadar samimi “Beyaz Türklerden” biri.

Cumhuriyet mitinglerine katılmış.

Bütün samimiyetiyle çağdaş Türkiye’yi savunmuş.

O mitinglerde kürsüye çıkanların sakillikleri, onun da canını fena halde sıkmış.

Ama bugün çok farklı bir noktada.

Demokratikleşme adına yapılanları tümüyle destekliyor.

Ve bana, beni en çok irkilten lafı söylüyor:

“Büyük fotoğrafa bak...”

Bugünkü şikâyetleri bir kenara bırakmamızı, nereye doğru gittiğimize bakmamı tavsiye ediyor.

Bakıyorum kardeşim ve bakınca şunu görüyorum:

* * *

-  27 Mayıs 1960 askeri darbesi.

Üzerinden 50 yıl geçmiş.

O zaman Yassıada mahkemelerini kurup, insanların iç çamaşırı, özel hayatı ile uğraşmış.

Özel yetkili mahkeme kavramı ile tanışmışız.

“Sizi buraya tıkan irade” gibi kavramlar uydurmuş, yargılamış, asmış.

50 yıl sonra büyük fotoğraf şu:

Bu defa başka özel mahkemeler kurulmuş, özel hayatlar delik deşik.

-  12 Mart 1971 askeri darbe dönemi...

40 yıl sonra yeni büyük fotoğraf şu:

Üç-beş kitap, birkaç slogan için, gencecik insanlar hâlâ içeri tıkılıyor, hâlâ   hapiste yatıyor.

-  12 Eylül 1980 askeri darbesi.

Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulmuş.

Barış Derneği vs. gibi davalarla, uydurma iddianamelerle insanlar 2-3 yıl tutuklu olarak içeride bırakılmış.

30 yıl sonra büyük fotoğraf şu:

DGM’lerin adı değiştirilmiş, özel yetkili mahkeme haline getirilmiş.

İddianamelerin kalitesi ortada. İçerde 1000’inci gününü “kutlayan” insanlar var.

-  1984 PKK’nın Eruh baskını.

Üzerinden neredeyse 30 yıl geçmiş.

Bugün büyük fotoğraf şu:

Kürt sorunu ağırlaşarak önümüzde.

Mahmut Alınak 25 yıl önce içeri atılıyormuş, yine içeri atılıyor.

Kusura bakma arkadaş, ama benim için “büyük fotoğraf”, 50 yıllık bir hüsran, kahredici bir “Deja vu”dan başka bir şey değil.

Haberin Devamı

Merak ediyorum.

Acaba Başbakan Tayyip Erdoğan ve arkadaşları yola çıkarken kafalarındaki büyük fotoğraf bu muydu?

* * *

Sanmıyorum.

Gördüğümüz şu: Bu yolun tehlikeli bir “operasyon rejimine” dönüştüğü mırıldanmaya başlandı.

Son 2 haftanın entelektüel bilançosu şu:

-“Operasyon rejimi” kavramını kısa süre öncesine kadar hep büyük fotoğrafa bakan liberal aydınlardan biri buldu.

-  Bir başkası da, “Askeri vesayetin yerine İslami bir otoriterleşmenin gelmesi tehlikesinden” söz ediyor.

-  Daha dün bir başkası “otoriter milliyetçilik” kavramını ortaya attı.

Bütün bunlar liberal kanatta, “büyük fotoğraf efsanesinin çöküşünü” ilan ediyor.

Dün “sivil vesayet” kavramını reddedenler, şimdi benzer kavramları tedavüle sokuyor..

Ve bütün bunlar, üçüncü çeyrekteki büyümenin yüzde 8 olduğunun açıklandığı günde oluyor.

Yani “çok iyi giden” şeylerin yanında, hiç iyi gitmeyen bazı şeyler var demektir.

* * *

Ya bu büyük fotoğrafa bakıp hâlâ ileri demokrasiyi görenler?

Fransız filozofu Alain Badiou geçen pazar günü Cumhuriyet gazetesinde Leyla Tavşanoğlu’na şunu söylüyor:

“İleri demokrasiden söz ediliyorsa, demek ki demokrasi geriye gidiyor. İleri demokrasiden söz ediyorlarsa, demek ki kendilerini bunu söylemeye mecbur hissediyorlar.”

Ardından şunu ekliyor:

“Demokrasi despotik durumlara, eski monarşilere, askeri kuvvetlere karşı kullanılan güçlü bir sözdür.”

* * *

21’inci yüzyıl demokrasisi, büyük değil, küçük fotoğraflardan oluşan bir puzzle’dır.

Ama bu puzzle’ı görecek mecalimiz, cesaretimiz, kudretimiz kalmamışsa ne yapacağız?

Yapacak tek şey var.

Dalga geçmek, ti’ye almak, gırgıra vurmak...

Örnek mi istiyorsunuz?

Yarın size harika bir örneğini vereceğim.

Yazarın Tüm Yazıları