BAKIN Türkiye’de bir gecede neler oluyor. Önceki akşam saat 21.45’te Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’le konuşuyorum.
Konumuz, tabii ki Kuzey Irak sınırında olup bitenler.
Abdullah Gül, "Emin olunuz, her şeyi askerle konuşup birlikte götürüyoruz" diyor.
Ya sınırda notamlanan bölge?
Bunun da yeni bir şey olmadığını söylüyor.
Bu arada ilginç bir bilgi veriyor.
"Notamlanan yerler arasında Tuz Gölü çevresi de var. Orada da atış talimleri yapılıyor. Yani buna gerçeğinden fazla anlam yüklemek Türkiye’ye zarar verir."
Ayrıca mesele sadece sınırda mı?
Tunceli sınırdan çok uzakta bir yer.
Orada da karakol basılıyor.
* * *
Dışişleri Bakanı ile bu konuşmayı yaptığım sırada önümde, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Finlandiya Büyükelçiliği resepsiyonunda yaptığı konuşma duruyor.
Hürriyet’in Ankara Bürosu, bu resepsiyondan önce haberdar ediliyor ve orada Büyükanıt’ın gazetecilerle sohbet edeceği bildiriliyor.
Nitekim önemli şeyler de söylüyor.
Mesajı da şu:
"Meclis’ten tezkere çıkmazsa, biz içeri girmeyiz."
Oysa askerin elinde, çok daha önce hükümet tarafından verilmiş yazılı bir emir duruyor.
Bence askerin tezkere istemesi çok doğru.
Bu ülke demokratik bir ülkeyse, bu kararın Genelkurmay’da değil, Meclis’te alınması gerekir.
Büyükanıt Paşa da Gül’ün söylediklerini söylüyor.
Sınırdaki harekátın abartıldığını, sınır geçme diye bir şey olmadığını, notamlama işinin de abartıldığını açık bir dille belirtiyor.
Buraya kadar her şey güzel.
Ancak saatler gece yarısına geldiğinde, bir başka gelişme oluyor.
Genelkurmay, internet sitesine bir bildiri daha koyuyor.
Bildirinin iki cümlelik özeti şu:
"Ey halkım, meydanlara çık ve terörü lanetle. Teröre karşı mücadeleye sen de katıl."
* * *
Teröre karşı mücadeleye halkın da katılması, bunun "topyekûn seferberlik" haline getirilmesi elbette çok önemli.
Ben de bu çağrıya, kendi payıma şu cümleyle destek veriyorum:
"Topyekûn arkanızdayız Paşam."
Sokaklara çıkmak sonuç verecekse, onu da yaparız.
Bunu geçmişte gösterdik.
Bugün gösteriyoruz, yarın da gösteririz.
Bu halk çocuğunu askere gönderdi, cenazesi geri geldi.
Bayrağını kapıp cenazeye koştu.
Orada ne komutanlarımıza, ne de devletimize tek kelime etti.
Sadece teröristi lanetledi.
* * *
Sokaklarda, mağazalarda bombalar patladı.
Eşlerini, çocuklarını, yakınlarını, dostlarını kaybetti.
Bu halk yine cenazesine koştu, sadece teröristi lanetledi.
Devletine, askerine tek kelime etmedi.
Bu ülkede yüzlerce, binlerce anket yapıldı, sokakta insanlara soruldu:
"En çok hangi kuruma güveniyorsunuz?"
Hepsinde aynı cevap verildi:
"En çok ordumuza güveniyoruz."
Bu halk, devlet bütçesinden Silahlı Kuvvetleri’ne verilen paralar için tek kelime itiraz şerhi koymadı, hep "Helal olsun" dedi.
Dünyada bu desteği verebilecek bir başka halk var mı?
Paşam, emin olunuz ki hepimiz bütün yüreğimizle arkanızdayız.
Size bunları, en samimi, en vatansever hislerimle yazıyorum.
Biz bütün kalbimizle, sessizliğimizle, itirazsızlığımızla arkanızdayız.
Yeter ki, mayınlı alçaklara karşı verilen mücadeleye siyaset bulaştırılmasın...