Paylaş
Birlikte bakalım.
- Hepimiz biliyoruz ki:
Mutlaka çözmemiz gereken Kürt sorunumuz var.
- Hepimiz biliyoruz ki:
Bu sorunun çözümü tarihi bir “şarta” bağlanıyor.
- Hepimiz biliyoruz ki:
Bu sorunu çözmek istiyorsak, rejimi de değiştirip başkanlık sistemine geçirilmek isteniyoruz.
- Hepimiz biliyoruz ki:
Kanı, gözyaşını durdurmak için, başkanlık sistemine “Evet” dersek, nur topu gibi otoriter liderimiz olacak.
- Hepimiz biliyoruz ki:
Kanı durdurmak için başkanlık sistemine evet dersek, “bir” değil “iki” otoriterimiz olacak.
- Hepimiz biliyoruz ki:
Kürtlerin başına bir otoriter “önder” oturacak, Türkiye’nin geri kalanının başına da otoriter bir “başkan” getireceğiz.
- Hepimiz biliyoruz ki:
Bunun adı “iki başkanlı sistem”dir.
- Hepimiz biliyoruz ki:
Bir ipte iki cambaz oynamaz, bir Misak-ı Milli’ye bir önder ve bir başkan sığmaz.
- Hepimiz biliyoruz ki:
Bir mutlak başkan ve bir mutlak önder, iki ayrı “varlık” demektir.
- Hepimiz biliyoruz ki:
İki ayrı varlık, adı konulmamış bir federasyondur.
- Hepimiz biliyoruz ki:
Onun sonu da iki ayrı devlettir.
Eğer devlet gibi devletsek, lider gibi lidersek...
Ayrılma fikri dahil her şeyi açık açık konuşalım.
Tam zamanıdır.
Geride bunca kan varken...
Önümüzde bunca karabulutlar dolaşırken...
Ve hepimiz çok iyi biliyoruz ki...
Bu kan davasını topla tüfekle bitirmek mümkün değilken...
Kamuoyu bunca hazır, vicdanımız bunca amadeyken...
Bu işi, ne vicdana, ne ahlaka sığacak adi bir başkanlık pazarlığına dönüştürmeden çözelim.
Bırakın, hepimizin içine sığacak muazzam bir toplumsal kontrat imzalayalım.
Altına hepimiz göğsümüzü gere gerek imza atalım.
Bu, hepimizin cesaretinin, hepimizin ruhunun, hepimizin azminin, arzusunun ve birlikte yaşama ihtirasının ürünüdür diyebilelim.
Şerefi Başbakan’a ait olsun.
Hatta İmralı’dakine de ait olsun.
Ama hepimiz için de şerefli olsun...
Genel af çıkacak çünkü başka hiçbir çare yok
ARKADAŞ, neden her şeyi açık açık konuşmuyoruz.
- “Kürt yok” dedik, sonra varmış dedik.
- “Teröristbaşı ile masaya oturmayız” dedik.
Bal gibi oturulurmuş.
- “Silah bırakılmadan görüşmeyiz” dedik.
Bal gibi görüşülürmüş.
- Şimdi “Genel af çıkarmayız” diyoruz.
- Hepimiz biliyoruz ki:
Er veya geç bir genel af çıkarmak zorunda kalacağız.
- Hepimiz biliyoruz ki:
Genel affı sadece dağdaki eli silahlı için çıkarmayacağız.
- Hepimiz biliyoruz ki:
Bu yargının, bavullu adamların yarattığı Silivri faciasını ortadan kaldırması, bu adalet enkazını temizlemesi mümkün değil.
Öyleyse genel af çıkacak...
Yine Fikret Kızılok dinlemeye başladım
ÇÜNKÜ tam zamanı. Çünkü basit, çünkü yormuyor, çünkü hırpalamıyor, çünkü suçlamıyor...
Çünkü, yalanlarımızdan, yanlışlarımızdan, kadınlarımızdan, dostluklarımızdan, duruşlarımızdan, arkamızdan bakışlarından, arkasından bakışlarımızdan söz ettiği için...
İnişlerimizden çıkışlarımızdan...
Bize, “İnsanız biz, bugün ta arş-ı âlâya çıkarız da, yarın ta dibine ineriz, indiriliriz” dediği, yükselmenin ve düşmenin en harbi insanlık hallerimiz olduğunu anlattığı için...
Ve en sonunda “Ben miyim bu şarkıdaki satırlar” diyerek, şu matruşka halimizin içinde kaç kendimiz olduğunu hatırlattığı için...
Çünkü “Çektiğimiz acıların demindeyiz bu akşam” dediği için, arkasından “Pişman mısın” diye sorulduğunda, “Pişman desen değilim, bir harmanım bu akşam” diyebildiği için...
Çünkü, “Bu kalp seni unutur mu” dediği için...
Çünkü unuttuğumuz için...
Bu ülkenin Kurtuluş Savaşı’nı yapanları, bu Cumhuriyet’i kuranları...
Bu dağlarda savaşanları...
Bir bavulla kaydırılan hayatları...
Bir zamanlar aşkla bağlandıklarımızı...
Unuttuğumuz için...
Çünkü “Anlamı yok bütün sözlerin” dediği için, çünkü “Bambaşka bir halin vardı” dediği için...
Çünkü etrafımızda “Bambaşka bir hali vardı” sandığımız insanların giderek çoğaldığını gördüğümüz için...
Çünkü, “Ben gidersen ruhum sen kal dünyada” dediği için...
Ve inadına inadına çekip gittiği için...
Ve ruhu hep fani kaldığı için
İnadına inadına Fikret Kızılok dinleme zamanı.
- MERAK EDENE En güzel şarkıları, Kalan Müzik tarafından “Yana Yana”adlı CD’de toplanmıştı. Çok samimiyim. Çok iyi geliyor.
Paylaş