Bugün Diyarbakır'da ne söyleyecektim

DÖRT gün önce kararımı değiştirmeseydim, bugün Diyarbakır’da olacaktım.

Bazı gazetecilerle birlikte bir panele katılıp “Kürt açılımı” konusundaki görüşlerimi anlatacaktım.

Haberin Devamı

Uzun süredir Diyarbakır’a gitmiyordum.
Kendime şöyle bir program yapmıştım.
Toplantıdan sonra bir arabaya atlayıp Mardin’e gidecek ve Musa Anter’in mezarını ziyaret edecektim.
Mezara rengârenk çiçekler koyacak ve içimden, kendi kendime hazırladığım bir mezar başı konuşmasını yapacaktım.
Olmadı.
Ellerimde çiçekler, öyle kaldım.
Diyarbakır’a gidemedim.
Bugün niye gidemediğimi sizinle paylaşmak istiyorum.
* * *
Geçen pazar akşamı İstanbul’da Hilton Oteli’nde bir yemeğe davetliydim.
Otelin holünde DTP’nin bir milletvekili ile karşılaştım.
Uzun süreden beri tanıdığım, çok iyi ilişkilerim olan bir milletvekili.
Siyasetini de her zaman takdir ettiğim medeni bir insan.
Daha önce ona Diyarbakır’a gideceğimi, “Ape Musa’nın mezarını ziyaret edeceğimi” söylemiştim.
O da bana, “Arkadaşlara söylerim, onlarla da görüşürsün” demişti.
“Cumartesi Diyarbakır’dayım” dedim.
Hafif tereddütlü bir ifade ile baktı. Söyleyip söylememek arasında gidip geliyor gibi bir hali vardı.
Sonunda söyledi:
“Şu sıra gitmesen daha iyi olur” dedi.
Şaşırdım.
“Tatsız bir olay olur sen üzülürsün, biz daha çok üzülürüz” diye devam etti.
Çok samimi ve arkadaşça bir söz olduğuna kendim kadar eminim.
Dediğim gibi iyi tanıdığım bir insan.
“Ben yine de gideceğim” dedim.
Sonra düşündüm.
Ben laf atılmasından korkacak bir insan değilim.
Ama gerçekten onları üzecek bir durum ortaya çıkabilirdi.
Neticede onu dinleyip Diyarbakır’a gitmekten vazgeçtim.
Gitseydim şunları söyleyecektim:
* * *
- Türkiye’nin Kürt açılımı politikası mutlaka devam ettirilmelidir. Provokasyonlar olsa da, siyaseten getirisi, götürüsünden fazla olsa da cesur bir iradeyle sürdürülmeli ve bu sorun barışçı yoldan mutlaka çözülmelidir.
- Ama bu sorun, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan Türklerin “gururu kırılarak” çözülemez. Kürtlerin gururu kırılarak da çözülemez. O nedenle gurur kırıcı hareket ve demeçlerden vazgeçilmelidir.
- Bu sorunun çözüm psikolojisi çok iyi hazırlanmalıdır. “Kürtler haklarını söke söke aldı” psikolojisi de “Gönlü Yüce büyük Türk verdi” psikolojisi de bu işin çözümüne yardımcı olmaz. Hep birlikte çözüm arayışını bu psikolojilerin gölgesinden çıkarmalıyız.
- Güneydoğu’da Kürt sorunu daha azdır. Neticede kendi belediye başkanlarınızı seçiyorsunuz. Asıl sorun Türklerle Kürtlerin karışık yaşadığı yerlerdedir. O nedenle yukarda anlattığım psikolojiler çok önemlidir.
Evet söyleyeceklerim bunlardı, ama olmadı.
Bir dahaki sefere inşallah.

Haberin Devamı

Menderes hiç olmazsa bu bakımdan şanslıymış

Haberin Devamı

DÜN sabah CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı aradım.
Gazeteci olarak değil, arkadaşı olarak ona destek verdim.
Telefonu kapattıktan sonra aklıma Adnan Menderes geldi.
Yılmaz Karakoyunlu’nun Ayhan Aydan üzerine yazdığı o çok etkileyici kitabı okurken, Menderes’i nasıl sevmiştim.
Sevgilisinin evinin kapısındaki çocuklarla top oynayacak kadar kendinden emin bir erkekmiş.
O aşk hep büyük kaldı. Hep dokunulmaz kaldı. Ahlaken kimse yargılamadı.
Onun kadar sevdiğim bir başka şey de dönemin siyasetçileri ve gazetecileriydi.
Menderes’in aşklarını diline dolamayan basın ve siyasetçiler sanki bize olağanüstü bir ahlak dersi veriyordu.
Ama belli ki o günler artık geride kalmış.
Siyaset bel altına inmiş, dijital teknoloji dijital siyasi silahlar yaratmış.
Menderes, askeri bir darbe sonunda öldürüldü.
Onun için “şanslı” sıfatı kullanılabilir mi bilmem.
Ama şurası kesin.
Karşısında dijital bir namertlik olmadığı için şanslıydı.
Hem yaşadığı hayat hem de yaşadığı kadın açısından şanslı bir erkekti.

 

Yazarın Tüm Yazıları