Paylaş
* * *
Ağır bir psikoloji var benim yaşadığım Türkiye’de...
Bu duygu en hafifinden ağırına doğru şöyle sıralanıyor:
* * *
Birincisi: Belirsizlik...
Ülkemizin nereye gittiğini, sürüklendiğini bilemiyoruz.
Geleceğimizin nerede olduğu, kendimize ve ailelerimize ne olacağı konusunda fikrimiz yok...
* * *
İkincisi: Karamsarlık...
İçimizden bir şeyler, dışımızdan gördüklerimiz, tanık olduklarımız bize diyor ki...
İşler iyiye gitmiyor.
Hatta kötüye, çok kötüye gidiyor.
* * *
Üçüncüsü: Çaresizlik...
Vatandaşız ama kendimizi ikinci sınıf vatandaş hissediyoruz.
Seçmeniz ama oyumuzun hiçbir işe yaramadığı duygusunu taşıyoruz.
Vatandaş olarak, ülkemizin kaderi üzerinde en küçük etkimizin bulunmadığı hissine sahibiz.
* * *
Dördüncüsü: Korku...
Türkiye korkuyor...
Teröre kurban gideceğinden, iç ve dış savaş çıkacağından, askerdeki çocuğunun öleceğinden, malının mülkünün elinden alınacağından, herhangi bir sebepten içeri atılacağından korkuyor.
Diyebilirsiniz ki...
Kardeşim kaç kişi böyle ağır travmatik bir psikolojide yaşıyor...
* * *
Söyleyeyim...
Epey kişi...
Üstelik eğitimli, üreten, tüketen, vergileriyle Türkiye’yi taşıyan epey kişi...
* * *
İktidardaki siyasetçilerin birinci görevi, bütün vatandaşlarına güven duygusu ve mutluluk vermek değil midir...
* * *
Korkunun ecele çaresi yok...
Ama demokrasinin ve siyasetin korkuya çaresi var.
TÜRKİYE’NİN EN ETKİLİ OYUN KURUCUSU DEVLET BAHÇELİ
GOLDEN State Warriors basket takımının oyun kurucusu Stephen Curry gibi...
- Siyaset takımının en uzun boylusu değil ama maçın kaderini o tayin ediyor.
- Muhalefette ama Anayasa değişikliği, seçim kararı, Cumhurbaşkanı seçimi gibi mega konularda o ne derse o oluyor...
- Oyun taktiği tahmin edilebilir değil... Bazen iktidara karşı en ağır sözler onun ağzından çıkıyor ama hiçbir zaman öldürücü vuruşu yapmıyor.
- Rakibine elini uzatıyor ama onu son saniyeye kadar belirsizlik içinde bırakıyor.
Mesela “Getirin başkanlık sistemini konuşalım” diyor ama açık açık “Referanduma götürmek için gerekli desteği veririz” demiyor.
Kim ne derse desin büyük siyasetçi...
HOŞ GELDİN HARUN KOLÇAK
UZUN süre hastalıkla boğuştu. Harun Kolçak sonunda harika bir şarkı ile döndü.
“Yanımda Kal...”
Türk popunun duyarlı damarından bir şarkı.
‘Yanımda kal, düşlerim yetmez bana” nakaratı...
“Çok geç rastladım sana” cümlesine takıldım... Geç bulmak, insanda “Kıymetini bulma” duygusunu da kuvvetlendiriyor.
Çok sevdim Harun’un şarkısını...
Eylül ayında çıkan “Çeyrek Asır” albümündeki şarkıların çoğunu çok severek dinliyorum.
ÜÇ GÜN YERDEN YERE VURDUM ŞİMDİ DE AVUÇLARIM PATLAYINCAYA KADAR ALKIŞLIYORUM ONU
ÜÇ gündür Bob Dylan’ı yerden yere vuruyorum.
“Desert Trip” konserlerinde beklediğimiz şarkıları söylemediği için adama demediğimi bırakmadım...
Ama şu an çok mutluyum...
Hem Bob Dylan’ı, hem Nobel jürisini yürekten alkışlıyorum.
- BİR: Jüri, bir statükoyu yıktı ve pop kültürünün de sağlam bir edebiyat geleneği oluşturabileceğini bütün dünyaya gösterdi.
- İKİ: Jüri, en az Jean Paul Sartre kadar maraza çıkarabilecek tabiatta bir sanatçıya ödül vermeyi göze aldı.
- ÜÇ: Benim neslimin bir popüler kültür kahramanı bu ödülü aldığı için gurur duyuyorum.
Bundan tam bir hafta önce onu sahnede izledim.
Şanssızdım... Ne “Like a Rolling Stone”u söyledi, ne “Mr. Tambourine man”i, “Blowin’ in the Wind”i...
Şanslıydım... Nobel’in ilk müzisyen şairini dinlemiştim.
Tebrikler Büyük Dylan...
Boş ver, bildiğini oku...
Ne yapsan hakkındır...
NOBEL, ‘KEMİKSİZ BİR KÖPEK GİBİYİM’ DİZESİNİ YAZAN ADAMA
BOB Dylan’ın “Like a Rolling Stone” şarkısını ilk defa 1965 yılında İzmir’de Çiğli Amerikan askeri radyosunda dinlemiştim.
Şarkının “How does it feel” diye başlayan nakaratı tam 50 yıl boyunca bizim kuşağımızın felsefe taşıydı...
“Nasıl bir şey bu...
nasıl bir şey...
kendinde olmak
evini bulamamak,
Bir muamma gibi...
yuvarlanan bir taş gibi.”
Dylan o sözleri Londra’da yuhalandığı bir konserden gelirken yazmıştı.
Orijinali 20 sayfaydı ve şarkıya girmeyen şu cümlesi bizi mahvetmişti:
“Kemiksiz bir köpek gibiyim...”
FAZIL SAY’IN MOZART 21’İ EN ÇOK DİNLENENLER LİSTESİNDE
SON günlerde yine Fazıl Say’ın çaldığı Mozart’ın 21 numaralı konçertosuna takıldım.
Bu konçerto birçok insan gibi benim de en sevdiğim Mozart parçalarından biri.
Fazıl olağanüstü güzel çalıyor.
Bu arada çok sevindiğim bir şey oldu.
Fazıl’ın 2004 yılında çıkardığı Mozart Konçertoları albümünün bu parçası Spotify’ın “Türkiye Viral 50” listesine girdi.
Bir klasik müzik parçasının en çok satanlara girmesi çok sevindirici bir gelişme.
Paylaş