Paylaş
Bu fotoğraf, pazartesi günü New York Times gazetesinde yayınlandı.
Trump başkanlık koltuğuna oturduktan sonra Beyaz Saray’da yapılan bir basın toplantısında çekilmiş.
Salonda 49 sandalye var.
İşaretlenmiş insanların çalıştığı kurumlara dikkat ederseniz ortaya çıkan tablo şu:
Beyaz Saray’daki basın toplantısı için salonda bulunan gazetecilerin neredeyse üçte ikisinden fazlası “ana akım medya” denilen kurumlardan.
Yani New York Times, Washigton Post, ABC, NBC, AP ve Reuters gibi kurumlar.
New York Times çok ilginç bir şey yapmış.
2009 yılında Obama başkanlık koltuğuna oturduktan sonra Beyaz Saray Basın Sözcüsü Robert Gibbs’in yaptığı ilk 3 basın toplantısında ilk 5 soruyu kimler sormuş onu çıkarmış.
Sonra Trump başkan olduktan sonra, basın sözcüsü Sean Spicer’in yaptığı ilk 3 basın toplantısında ilk 5 soruyu soranların kim olduğunu çıkarmış.
Sonuç çok ilginç.
Obama’nın sözcüsünün ilk 3 toplantısında ilk 5 soruyu soranların tamamı “ana akım medyadan”.
İlk soruyu hep Associated Press ajansının muhabiri sormuş.
Trump’ın sözcüsünün ilk 3 basın toplantısındaki ilk 5 soruyu soranlar ise tamamen değişmiş.
Sözcü ilk soru hakkını ana akım dışındakilere vermiş.
Şimdi geliyorum soruya...
İleride bu fotoğraf karesinden bir Cem Küçük çıkar mı...
Trump rejiminin geleceği, biraz da bu sorunun cevabında yatıyor.
2009 YILI: OBAMA'NIN SÖZCÜSÜ İLK BEŞ SORU
İLK TOPLANTI: AP (Associated Press), CBS News, NBC News, ABC News, CNN.
İKİNCİ TOPLANTI: AP, Reuters, bilinmeyen bir gazeteci, CBS News, ABC News.
ÜÇÜNCÜ TOPLANTI: AP, NBC News, Reuters, ABS News, CNN.
2017 YILI: TRUMP'IN SÖZÜCÜSÜ İLK BEŞ SORU
İLK TOPLANTI: New York Post, CBN, Univision, Fox Business, American Urban Radio.
İKİNCİ TOPLANTI: LifeZette, USA Today, Reuters, Breitbart, ABC News.
ÜÇÜNCÜ TOPLANTI: Washington Times, Telemundo, Daily Mail, Politico, Washington Examiner.
1-) NUR TOPU GİBİ BİR OTORİTER REJİM NASIL İNŞA EDİLİR
AMERİKA Birleşik Devletleri’nde yayınlanan “Atlantic” dergisi, mart ayı sayısında, kapağından bu soruyu soruyor.
Bu sorunun cevabını şöyle bir senaryo ile veriyor:
2021 yılında Trump ikinci defa seçime girdiğinde, Amerika’daki durum ne olacak?
İşte derginin çizdiği tablo:
Trump seçimi kazanmakta güçlük çekmeyecek.
Çünkü, enflasyon artacak, dış ticaret açığı büyüyecek, ama 4 yıl boyunca vergi indirimleri, kişisel yardımlar sayesinde, toplumun eğitimli olmayan kesiminin geliri yükselecek.
2-) OTORİTER REJİMDE BAŞINIZA BAŞKA NELER GELEBİLİR
ATLANTIC dergisi 2021 senaryosuna şöyle devam ediyor:
Amerikalılar bu 4 yıl boyunca, başkanın ailesinin ve yakınlarının zenginliğinin daha da artacağını görecekler.
İş dünyası oyunun kuralını çabuk öğrenecek. En akıllıları başkanın çevresine girebilmek için elinden geleni yapacak.
Başkana muhalefet edenler karşılarında çok güçlü bir trol ordusu bulacak.
Washington Post gazetesinin sahibi Jeff Bezos gazetesini Slovakya merkezli bir yatırımcıya satacak, gazetenin yazılı kısmı kapatılacak, dijital merkezi Slovakya’ya taşınacak.
Trump’ı eleştiren medya, okurlarına seslenmeye, gazetecileri yolsuzluk haberlerini yazmaya devam edecek ama bunların etkisi azalacak.
Amerikan halkı istihbarat örgütü NSA’nın herkesin telefonunu, iletişimini dinlediği yolunda binlerce şaka üretecek.
3-) OTORİTER REJİMİ NASIL ÖNLERSİNİZ
ATLANTIC dergisi bu senaryoyu yazdıktan sonra şöyle bir analiz yapıyor:
Beş yıl sonunda bunlar olabilir veya olmayabilir.
Sonra benim başlıkta sorduğum soruya geliyor:
Amerika sisteminin otoriter bir rejime dönüşmesi nasıl önlenebilir?
Yazıyı kaleme alan David Frum’ın cevabı şu:
“Eğer vatandaşlar ve kamu görevlileri doğru tercihi yaparsa bu önlenebilir...”
Ve bir de Amerika’nın kurucu babalarının şu sözünü hatırlatıyor:
“Özgür kalabilmenin bedeli sürekli alarmda olmaktır...”
NOT: “Atlantic”, 1857 yılında ABD’nin Boston şehrinde kurulmuş çok kaliteli bir dergi. Yazıişleri, 2016 seçimlerinde Hillary Clinton’ı destekleme kararı aldı.
O ÇOK SEVDİĞİM ŞARKININ HİKÂYESİ
ARADA 11 saat fark var ve o sırada Türkiye’de “Sevgililer Günü” başlamış...
Los Angeles Malibu’da yıllardır merak ettiğim soruyu Mustafa Sandal’a soruyorum.
“‘Sonuna Kadar’ gibi harika bir şarkıyı niye kendin okumayıp Ferda Anıl Yarkın’a verdin?”
Türk popunda en sevdiğim şarkılardan biridir bu.
O günlerde gece gündüz şarkı yazıyormuş. Ferda’nın da yeni bir CD’si çıkacakmış ve ondan şarkı istemiş.
Gerisini şöyle anlatıyor:
“Bizim evdeydik. Ferda televizyonda maç seyrediyordu. Bense piyanonun başında bir şeyler mırıldanıyordum. Birden müziğin ana teması aklıma geldi. Nı nını nı diye mırıldanırken, ‘Sonuna Kadar’ sözleri birden düştü. Ferda’ya ‘Senin için harika bir şey buldum’ diye haykırdım. Duymadı bile. Maç bitince birlikte söyledik ve o da çok beğendi.”
Sonra şarkıyı söylemeye başlıyor... Çok da güzel söylüyor ve bu arada bir de haber veriyor.
Gelecek yıl başkalarına verdiği şarkıları kendisi okuyup, “Söylemediklerim” adı altında bir CD’de toplayacakmış.
Paylaş