Tanıdığım
Terim’i bundan güzel anlatan fotoğraf az gördüm.
Fotoğrafa dakikalarca bakıyorum.
Belli ki, egosunu, teknik direktörlüğünün en etkili silahı haline getirmiş.
Özenle seçilmiş, yakası açık beyaz gömlek, tutku ve bıçkınlığa, ısmarlama elbise gibi oturmuş.
Kolundaki saatin üzerindeki ay yıldız, futbolu ve Milli Takım direktörlüğünü aşan bir ideolojik rötuş yapmış.
Kulağında kulaklık var.
Arkadaşlarımız fotoğraf altını, telefonu kulaklıkla dinliyor, diye vermişler.
Ama öteki fotoğraflara bakınca, iki kulağında da aynı kulaklıktan bulunduğu görünüyor.
Yani o cep telefonu değil, iPod kulaklığı.
Belli ki müzik dinliyor.
Bu da ona, modern hayatın ve gençliğin temel karakterini veriyor.
Fotoğrafı yabancı bir ajansın muhabiri çekmiş.
Ama ortaya yerli mi yerli bir portre çıkmış.
Bana
"Fatih Terim kimdir" diye sorsalar, işte o fotoğraftaki adamdır derim.
Fatih Terim’i dünyada en iyi anlayacak insanlardan biri herhalde benim diye düşünüyorum.
Onunla sıradan, tarafsız, renksiz, tatsız tuzsuz bir ilişki kuramazsınız.
Ona ya hayran olursunuz ya da nefret edersiniz.
* * *
Çünkü
Fatih Terim, isyankárdır, paradigma kıran insandır, laf dinlemez.
Sıradan düşünmeyi, sıradan davranmayı reddeden insandır.
Ne sadece akıldan, ne sadece duygudan ibaret
"cepage" bir kimyası vardır.
Fatih Terim sadece yapan veya idare eden insan değildir.
Aynı zamanda
"oynayan" bir teknik direktördür.
Oynadığı da tıpa tıp kendi karakteridir.
* * *
Fatih Terim, "nefret edilmeyi" göze alan teknik direktördür.
Çünkü Türkiye’de farklı bir şey yapmak, bir şeyi değiştirmek isteyen herkesin, statüko tarafından nefret edilmeyi göze alması gerektiğini çok iyi bilir.
Dolayısıyla kendine yönelen saldırıları, nefreti, yaptığına olan inancı pekiştirmeye tahvil eden müthiş bir simyacıdır.
Çok iyi bilir ki, bu ülkenin geleceği, yaptığına inanan, bunun için nefret edilmeyi göze alan cesur insanlar sayesinde global meydan okumayı sağlayacaktır.
Türk Milli Takımı’nı, Avrupa’nın ilk 4’üne sokabilmesi için, hem aklıyla, hem beden diliye, hem mimikleriyle, hem herkese, sporun bütün yerleşik kişiliklerine, anlayışlarına meydan okumasıyla, farklı bir şey yapması gerektiğine inanır.
Fatih Terim, aynı zamanda tipik bir Türk, tipik bir Akdenizlidir.
İçeride, anaerkil bir ailenin üyesi, dışarıda ise babaerkil bir takımın babasıdır.
Oyuncularına
"çocukları" gibi bakar, bazen azarlar, bazen okşar...
Kim ne derse desin,
Fatih Terim, bize çok iyi gelen bir teknik direktördür.
Bizi diri tutan, savaşkan kılan bir ruh aynasıdır
Fatih Terim.
Aziz Yıldırım gibi o da Türk futbol tarihinin en başarılı iki üç isminden biridir.
Müktesebatında, Galatasaray’la bir Avrupa Şampiyonluğu, Milli Takım’la ilk 4’e girme zaferi vardır ve artık kimse bu iki zaferi, Türk futbol tarihinin duvarlarından silemez.
İşte o nedenle, daha milli maç başlamadan bu yazıyı yazıyorum.
Ve aynı iç rahatlığıyla, şimdiden bu yazıyı değiştirmeyeceğimi söylüyorum.
Teşekkürler çocuklar.
Teşekkürler
Fatih
Hoca.Tatsız tuzsuz konularla, artık gına getiren cüce siyasi ihtiraslarla boşaltılmış ruhumuza iyi geldiniz.
Çok iyi geldiniz...