Böyle bir sevinmek hiç görülmemiştir

SEVİNMEYİ unutmuş...

Haberin Devamı

Sevinme duygusu kursağında bırakılmış, mutsuz bir topluma sevinmeyi anlatmak nasıl bir şeydir...

***

Bana “Sevinmenin resmini çizebilir misin” diye sorsanız ne cevap veririm...

Siz de düşünün... Ne cevap verirsiniz...

Genç bir kız, önceki akşam, hepimiz adına bunun cevabını verdi.

***

Adı Seben Ayşe Dayı...

Yeditepe Üniversitesi Gazetecilik Bölümü mezunu...

Spastik engelli...

Daha bilimsel adıyla “serebral palsi”li...

***

Önceki akşam, Teve2’de, Ali İhsan Varol’un yeniden başlayan “Kelime Oyunu” yarışma programına çıktı...

Soru sordular...

“Bir harf” dedi...

Bir harf verdiler...

***

Üç saniye düşündü... Doğru cevabı buldu...

Sonra spastik eliyle düğmeye öyle bir bastı ki...

Yüzüne öyle bir sevinme gülüşü geldi ki...

Böyle bir sevinmek görülmemiştir...

***

Sevinmeyi unutmuş, gülmeyi hatırlamayan, başarı duygusunu kaybetmiş bir Türkiye’ye bundan güzel bir “Engelliler Haftası” kutlaması olamazdı...

Haberin Devamı

Böyle bir sevinmek hiç görülmemiştir

***

Sen çok yaşa Seben...

Öyle bir güldün ki... Ben de gülerken ağladım...

***

Sen öyle bir sevindin ki...

Dünyanın en güzel sevinmesiydi...

***

Bize de bulaştırdın, bize de ulaştırdın o harika sevinmeyi...

Ve ben, o sevinmeyi hayatımın sonuna kadar unutmayacağım...

 

Böyle bir sevinmek hiç görülmemiştirSPASTİK ENGELLERİ ATLAYA ATLAYA MARATON KOŞMAK

SEBEN, 25 yaşında...

Spastik engelli olarak doğmuş. Küçüklüğünde 10 fiziksel egzersiz verildiyse, o 20 yapmış.

Beş yaşında yürüyebilmeyi başarmış.

Sonra okul yılları gelmiş.

Okulun yanında yüzmeye, ata binmeye başlamış.

Yeditepe Üniversitesi’nde burslu okumayı başarmış. Gazetecilik bölümünü birincilikle bitirmiş.

Şimdi antropoloji yüksek lisansı yapıyor.

İtalya’da eleştirel düşünme becerilerinin geliştirildiği ve yapılandırmacı eğitim felsefesinin uygulandığı Reggio Emilia eğitim yaklaşımını incelemeye başlamış.

Haberin Devamı

Seben yüksek lisans yaparken, daha sonra bu eğitim yaklaşımını uygulayan bir anaokulu ve şimdi çalıştığı Yeni Okul ile yolları kesişmiş.

Haftanın iki günü Yeni Okul’da, ilkokul hazırlık ve birinci sınıfların derslerine yardımcı öğretmen olarak katılıyor.

Teşekkürler Ali İhsan Varol...

Seni ve programını özlemiştik.

Ama öyle bir programla döndün ki...

Ne diyeyim... Sağ olasın...

 

Haberin Devamı

BODRUM’DA BİR DÖNEMİ AKREP NALAN ŞARKISIYLA KAPATMAK

 

BODRUM’un efsane eğlence merkezi Halikarnas önceki akşam itibariyle resmen kapandı.

Otuz sekiz yıl önce bu mekânı kuran Süleyman Demir önceki akşam İstanbul’da Soho House’da verdiği küçük bir yemekle, Bodrum tarihinin çok önemli bir sayfasını kapattı.

Yemekte Halikarnas’ın çok güzel bir videosu gösterildi.

Videoda Akrep Nalan’ın çok sevdiğim şarkısı “Halikarnas” çalıyor. Zaten o mekânın şarkısı... Önümüzden kimler geçmiyor ki...

38 yıllık bir Türkiye tarihi sanki...

Ve anlıyorum ki, her şeye rağmen, Türkiye’nin masum yıllarıymış...

 

HALİKARNAS VİDEOSU 

 

-  Zeki Müren’in kilo vermiş halini...

- Tarık Akan’ın henüz siyasallaşmış halini...

Haberin Devamı

- Fatma Girik’in güzelliğini...

- Ahmet Ertegün ve eşi Mika’nın en Türkiyeli hallerini.

- Mehmet Barlas’ın güzellik yarışması jüri üyeliğini.

- Turgut ve Semra Özal’ın “Başbakanlar da eğlenir” hallerini.

- Mick Jagger’ın, Michael Caine’in, Bette Midler’in, Dustin Hoffman’ın, Kid Rock ve Pamela Anderson’un en Bodrumlu gibi hallerini...

- Zeki Müren’le birlikte Bob Geldof’un “We are the World” kampanyasına katılmalarını...

Çok sevdim...

 

Böyle bir sevinmek hiç görülmemiştirMEĞER AYDIN BEY RENKLİ GİYİME O YILLARDA GEÇMİŞ

 

HALİKARNAS yıllarına ait fotoğraflar arasında Aydın Doğan’ın, kulübün kurucusu Süleyman Demir’le çekilmiş bu fotoğrafını da gördüm.

Aydın Bey’in renkli giyime son yıllarda geçtiğini sanıyordum, meğer daha 1980’li yılların ortalarında geçmiş. Bir de elindeki sigarayı görünce, onu nasıl bıraktığını hatırladım.

Haberin Devamı

1990’lı yıllarda sigarayı katil ilan edip bırakmıştı.

Fotoğrafta arkada görünen kişi de Milliyet yazarı, rahmetli Örsan Öymen...

 

PAŞANIN RİCASI OLMAZ EMRİ OLUR... DOĞRU KONUŞ

 

ESKİ İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan’ın hatıralarını okuyorum.

İsmet İnönü İstanbul’a geldiğinde, Ahmet İsvan her sabah ona Associated Press ve BBC’nin haberlerinden bir özet sunarmış.

Bir gün “Sen 4 gün önce Helsinki’de Silahları Azaltma Konferansı’nda, Amerika ve Rus temsilcilerinin basına ‘Anlaşmaya varıyoruz’ diye açıklama yaptıklarını söylemiştin” demiş...

İsvan hatırlamayınca “Şunu bir soruştur” demiş.

O da o günlerde Cumhuriyet gazetesinin dış haberler şefi olan Mehmet Barlas’ı arayıp, “Paşanın ricası” diyerek bunu sormuş.

Barlas’ın cevabı şu olmuş:

“Paşamızın ricası olmaz, emri olur. Doğru konuş...”

Kitabı okurken, 1969 yılında TRT muhabiri olarak kendimi de gördüm.

İsmet İnönü hepimizin gözünde böyle efsane bir kişilikti.

Şimdi ona ve Atatürk’e yapılanları gördükçe bu kültürsüzlüğe olan isyanım büyüyor.

Şimdi gelelim o kitabın bu bölümündeki asıl meseleye...

 Ahmet İsvan: “Başkent Gölgesinde İstanbul”, Türkiye İş Bankası Yayınları, Genişletilmiş Birinci Baskı, 2011

 

RUSYA İLE ABD ANLAŞIRSA BEN BUNDAN KORKARDIM

 

İSMET İnönü, Ahmet İsvan’a o soruyu sorduğunda 86 yaşındaymış ve muhalefetteymiş. ABD ile Rusya’nın anlaşması konusuyla niye bu kadar ilgilendiğini de Ahmet İsvan’a şöyle anlatmış:

“Bin tane kuşkumdan biri de budur...”

İsvan, “Kuşkusu, ABD ile Rusya’nın dünya hegemonyası konusunda anlaşmaları ve bizim anlaşmanın hangi tarafında kaldığımızla ilgiliydi” diyor... ABD ile Rusya’nın, YPG’nin Suriye’deki rolü konusunda anlaştığını artık açıkça görüyoruz.

İsmet İnönü kuşkuculuğu ile sorarsak... “Sizce biz bu anlaşmanın hangi tarafındayız...”

İkisinin anlaştığı YPG konusunun tam karşısında... Bilin ki, 1917 Sovyet İhtilali’nden ve Soğuk Savaş’tan beri ilk defa böyle bir durumla karşı karşıyayız...

 

YPG VE PKK MESELESİNE TERSİNDEN BAKILAMAZ MI

 

YURTTA, düvel-i muazzamaya ayar verme, hizaya getirme rüzgârı fırtınaya dönmüş durumda.

Yani şu benim söyleyeceğimi söyleyebilmek için yürek ister...

Ama her türlü riski alıp diyeceğim.

Benim gördüğüm manzara şu:

Bizim dışımızda bütün dünya YPG ve Kürtleri “IŞİD’e karşı samimi olarak savaşan tek güç” olarak görüyor.

IŞİD’e karşı savaşan Kürt kadını imajı alıp yürümüş vaziyette.

Acaba diyorum...

“YPG ile savaşarak PKK’yı dize getirme” siyaseti yerine, “YPG ile anlaşarak PKK’yı düz yola getirme” siyasetine geçsek...

Tamam, mehter marşlarına devam edin, ama bir-iki dakika ara verirseniz, bunu da bir düşünün...

Yazarın Tüm Yazıları