Bizim mahalleye sığın Hadi'ciğim

ZAMAN zaman içimden şöyle tuhaf ve fantezi sorular uçuşmaya başlar. Kendine "liberal" diyen birini, bir kitle gazetesinin başına genel yayın yönetmeni yapsalar, onların yapacağı ilk iş acaba ne olurdu?

Hadi somutlaştırayım.

Mesela Hadi Uluengin’i, Hürriyet’in genel yayın yönetmeni yapsalar?

Bu soru ilk defa, Murat Belge Radikal gazetesinden ayrılırken aklıma düştü.

Ayrılış gerekçesini anlatırken, aynı gazetede yazdığı bazı yazarlara tahammül edemediğini söylemişti.

O günden beri düşünüyorum.

Acaba "tahammül", "hoşgörü" arzusunu ayrılık gerekçesi olarak, hem de övünerek anlatabiliyorsa, bunun manası nedir?

O kişileri, Hürriyet gibi bir gazeteye genel yayın yönetmeni yapsalar, acaba ilk gün, yazarların yarısının işine son mu verirdi?

* * *

Dün Hürriyet’te Oya Baydar ile Ahmet Altan arasındaki polemiği okurken, bu soru yine aklıma geldi.

Tabii, 20. yüzyılın en büyük filozoflarından Ortega Y. Gasset’nin o muhteşem sözü de.

Kendisine, halk yığınlarının, hatta "avam"ın okuduğu bir gazetede nasıl olup da yazmayı kabul ettiği sorulduğu zaman verdiği şu muhteşem cevap:

"Çünkü bu gazete bana, kamu meydanında bir aristokrat olarak gezme imkánı veriyor."

Oysa kendi Taraf’ını seçen aydınlarımız, nedense, sadece kendi copycat’lerinden oluşan bir mahallede yaşamayı tercih ediyorlar.

Cemaat mahalleleri sakindir, zapturapt altındadır...

Sokakta top oynayıp cam kıran tek haylaz çocuğa rastlamazsınız.

O yüzden bir gün balkonunuza bir top düştüğü, camınız kırıldığı zaman, huysuz bir yaşlı gibi, hemen o topu kesip geri atmaya kalkıyorsunuz.

Oya Baydar’ın başına gelen de bundan ibarettir.

Gülsüz dikensiz bir Ergenekon ütopyasında, aniden haylaz bir top.

Hemen kesip atacaksın, yoksa başkalarına örnek olur.

Burası bizim mahalle, burada bizim fikrimiz okunur.

* * *

Böyle durumlarda, o mahallenin haylaz bazı çocuklarına sahip çıkmak da bize düşüyor.

Mesela Hadi Uluengin’e.

Ne dedi, ne günah işledi?

"Töre cinayetleri, Mardin usulü katliamlar, bir Kürt meselesidir."

Kürtler, mazlum ya...

Ezilmiş, kırılmış, hakları gasp edilmiş ya.

Onlara ait hiçbir kötü alışkanlık görülmemeli.

Çünkü eyvah...

Bütün bir paradigma kırıldı, efsane çöktü, putlar kırıldı.

Teori tarumar.

* * *

Kendisi için demokratik haklar talep eden bir etnisiteden, demokratik davranış beklemenin zamanı mı şimdi?

Var mı böyle bir ayıp, mahallenin huzurunu bozmak...

Hele hele bu "içimizden biri", yani mahallenin adabına, muaşeretine biat etmiş bir arkadaştan gelmişse, ne yapacaksınız?

Anında linç.

Hadi Uluengin’in ne ırkçılığı kaldı, ne barbarlığı.

Görüyor musunuz, o mahallenin yeni mazlumunu savunmak yine bize düştü.

Yani öteki bütün mahallelerin haylaz çocuklarına.

Açık açık yazıyorum.

Evet Hadi’ciğim, yüzde yüz haklısın.

Töre cinayetleri "B-i-r K-ü-r-t m-e-s-e-l-e-s-i-d-i-r."

Ben bunu daha iki yıl önce yazdım ve Kürt kesiminde epey çarmıha gerildim.

Ama ne oldu, sonradan bazı Kürt kuruluşlarında bile, "Evet bunda doğruluk payı var" diye özeleştiriler yapıldı.

Töre cinayeti yüzde yüz bir Kürt meselesidir.

Ama Türkiye’nin sorunudur.

Bu ülkede birlikte yaşıyorsak, yaşamak istiyorsak, elbette, Türkiye’nin sorunudur.

Ama bu sosyolojik tespiti yapmaktan da hiç çekinmemeli, adını koymalıyız.

Nasıl ki, "vendetta" bir zamanlar Sicilya’nın sorunu idiyse, töre cinayetleri de, Türkiye’nin güneydoğusundan ülke sathına yayılan bir sorundur.

Asıl, "Kürtlerin böyle bir sorunu olamaz" demek ırkçılıktır.

O yüzden tavsiyem, "Bizim mahalleye sığın Hadi’ciğim."

Emin ol, buralardaki hoşgörü iklimi, hiçbir cemaatte göremeyeceğin kadar keyifli ve yaratıcıdır.

Hiç çekinme, istediğin kaleye şut çek.

Top hangi balkona düşerse düşsün, kesmeden geri atarlar.
Yazarın Tüm Yazıları