ÖNCEKİ gün gazeteyi hazırlarken şöyle bir tartışma yaptık. O sabah Hürriyet ve Vatan gazetelerinde, Cumhurbaşkanlığı’nın internet sitesinde, Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün fotoğraflarının bulunmadığı yolunda bir haber vardı.
Köşk o gün apar topar Hayrünnisa Gül ile eşinin yan yana çekilmiş bir fotoğrafını siteye koydu.
Ancak fotoğrafın ince bir özelliği vardı.
Cumhurbaşkanlığı çifti, bir cami silûeti önünde poz vermişti.
Tabii akla hemen şu manşet geliyordu:
"İlk fotoğraf cami önünde."
Bazı arkadaşlarımız manşet yapalım dedi, bazılarımız itiraz etti.
Sonunda hepimiz, "Gerginlik yaratmayalım" düşüncesiyle bundan vazgeçtik.
Vazgeçtik ama, ben her zamanki gibi şunu sormadan duramadım.
Böyle bir günde oraya konulacak ilk fotoğraf bu mu olmalıydı?
Ya sabahın körüne resepsiyon koyma formülü...
Yani bu ülkede "Gerginlik yaratmayalım" endişesini sadece gazeteciler mi taşımalıydı?
* * *
Önümüze bir haber daha düşüyor.
Askerler Çankaya’daki davete katılmayacaklarmış.
Çünkü o gün yeni komutanları ziyaretler varmış.
Çankaya ile Genelkurmay gizli bir savaşa girişmiş.
Haber önemli değil mi?
Öyle ama, içimizdeki aynı ses yine yükseliyor:
"Aman gerginlik yaratmayalım."
Biz yaratmayalım da, bu haberlerin konusu olan insanlar?
Üstelik gerginlik çıkarmamaya çalıştığımız için kimse de bize aferin demeyecek.
Tam aksine, oradan buradan, herkesin kendi imanına göre, "Neden görmüyorsun haberi kardeşim" diye her türlü hakareti yiyeceksin.
* * *
Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir...
Üç cümle içine öyle semboller yerleştirmiş ki, insanın sinirlenmemesi mümkün değil.