Paylaş
Yazıma, ödül töreninden değil, sonrasındaki bankette (yemekte) yapılan bir konuşma ile başlayacağım.
* * *
Bu yılki Nobel konuşmalarının biri hariç hepsi çok espriliydi.
Edebiyat ödülünü kazanan Svetlana Aleksiyeviç Beyaz Rusyalı bir araştırmacı gazeteci.
Onun konuşması ise acı doluydu. Ona edebiyat ödülü, romanlarında insanlığın acılarını ve umutlarını anlattığı için verildi.
* * *
Konuşmasını kendi dilinde yaptı ve sadece anlamını değil, aynı zamanda yazarın ses vurgularını da aynen aktaran bir tercüman tarafından İngilizceye çevrildi.
* * *
Aleksiyeviç, Stalin dönemindeki kamplarda işkence gören insanları çok dramatik bir şekilde anlattı.
Komünizm sonrası umutlarının nasıl yükseldiğini, sonra nasıl tekrar kaybolduğunu çok etkileyici biçimde aktardı bize.
* * *
Ama hepimizi çok etkileyen sözleri konuşmasının sonuna bıraktı.
Dedi ki:
“Demokrasi güzel bir yemek değildir. Uzun bir yoldur.
Ama ben umutluyum. (Geçmişin acılarını anlatıyorum) Ama hep ileri bakıyorum.
Bizi kurtaracak olan nefret değildir.
Bizleri, hepimizi sevgi kurtaracak...”
* * *
Gecenin en uzun alkışlanan konuşmasıydı.
Bense avuçlarım patlayıncaya kadar alkışlarken, içimden dua ediyordum:
“Allah’ım inşallah benim ülkeme de sevgi hâkim olur ve bu nefreti kovar...”
TEŞEKKÜR
-ÜLKEM adına gurur duyduğum, beni bu harikulade törene davet eden Sayın Aziz Sancar ve eşine, yardımcı olan Cumhuriyet gazetesi bilim editörü Sayın Orhan Bursalı’ya çok teşekkür ederim.
1340 kişi Aziz Hoca’yı ayakta alkışlıyor
-Televizyonlarda seyrettiklerim dahil, hayatımda gördüğüm en etkileyici törendi.
-Nobel ödülü alanlar, önceden tören hakkında brifing alıyor.
Ayrıca bir de tam prova yapılıyor.
O nedenle, hiçbir şey aksamadı, tören saniyesi saniyesine bitti.
-Sahne düzeni harikaydı.
-Bize göre ön sağ tarafta kral ailesine ayrılmış 4 koltuk vardı.
-Her ödülü, İsveç Bilimler Akademisi’den bir kişi okudu.
Takdim konuşmasında ödül sahiplerinin çalışmaları çok basit bir şekilde özetlendi.
-Her takdim konuşmasının sonunda aynı cümle okundu:
“Şimdi ödülünüzü, ekselansları Kral’ın elinden alacaksınız.”
-Ödül alanlar hafif eğilerek önce Kral’ı, sonra akademi üyelerini ve davetlileri selamladı.
-Her ödülün başında borular çalınınca, Kral dahil bütün salon ayağa kalkıyor.
KRAL'IN MASASI
-Yemek salonunun tam ortasında dikine uzun masa, Kraliyet ailesine ve Nobel sahipleri ile eşlerine ayrılmıştı. Davetli masaları ise iki tarafta bu masaya dik olarak sıralanmıştı. Ben 11 numaralı masadaydım.
Frak giymeyenler gerçekten tören salonuna alınmıyor mu
NOBEL töreninin çok katı kuralları var.
Erkekler frak, kadınlar tuvalet giyiyor.
Dağıtılan kitapta ve önceden gönderilen bilgilerde bu böyle belirtiliyor.
Ancak önceki gün salona girerken, birkaç takım elbiseli ve smokinli davetli de gördüm.
Törendeki şapkalı öğrencilerin sırrı
DAHA paltomu vestiyere verirken çok sayıda şapkalı genç insanın da bizimle salona girdiğini fark ediyorum. Şapkaları, rahmetli babamın, ortaokul öğrencilerine özenip taktığı şapkanın aynıydı. Kısa bir siperlik ve yumuşak bir şekli var. Nobel töreni öncesi liselerde ve üniversitelerde bir piyango satışa çıkarılırmış. Biletlerin fiyatı 16 Türk lirası civarındaymış.
Çekilişte kazanan 80 öğrenciye, Nobel törenini izleme ve yemeğe katılma hakkı veriliyormuş.
Hepsi frak giymek ve okul şapkası takmak zorunda.
Aziz Hoca için posta pulu
-TÜRKİYE posta kuruluşu PTT’nin, Aziz Hoca’nın Nobel ödülünü alması şerefine bir pul çıkardığını biliyor muydunuz.
ŞAHANE ŞARKI
-YEMEKTE harika bir şarkıcı dinledik. Anna Ternheim, şarkısı “Show me the meaning of being alone”. Spotify’da bulup mutlaka dinleyin.
DÖRT KOPYALI FİŞ NOBEL GELENEĞİNİ ANLATIYOR
OTELİN lobisinde Nobel davetlileri için bir masa var.
Törenden sonraki yemeğe katılmak için buradan bilet almak zorundasınız.
Yemeğin fiyatı 900 Türk Lirası.
Paramı öderken, masadaki yaşlı kadın, artık unuttuğumuz büyük fiş defterlerinden birini çıkarıyor. Dört sayfanın arasına karbon kâğıdı koyuyor ve elle yazıyor.
İlk kopyayı koparmaya çalışırken bana bakıp ‘Nobel’de her şey çok eski değil mi” diyor.
Ben de hafifçe gülerek cevap veriyorum:
“Buna gelenek demek daha güzel olabilir...”
BELEDİYE OTOBÜSÜNDE FRAKLI BEYLER TUVALETLİ BAYANLAR
ÖDÜL töreninden sonra banket için Stockholm belediye binasına gideceğiz.
Çıkış kapısındaki görevliler bizi biraz ileride bekleyen kırmızı otobüslere yöneltiyor.
O an fark ediyorum ki bineceğimiz araçlar resmen belediye otobüsü...
Resmen “Tıss tıss” diye kapanan kapıların ardında 15 dakika boyunca şehri kat ediyoruz.
Belediye otobüsündeki bu tıkış tıkış fraklı ve tuvaletli yolcular, yani Stockholm’ün ‘Creme de la creme”i yol boyunca bütün insanların dikkatini çekiyor.
Bu manzara bana sosyalist gençliğimin İsveç hakkındaki izlenimini kulağıma fısıldıyor: “Oğlum burası sosyal devlet...”
Biraz sonra belediye binasının geniş avlusuna giriyoruz.
Şapkalı gençlerden oluşan bir koridorun içinden binaya giriyoruz. Erkek çocukların elinde meşale var, kızlar ise ellerinde birer lamba tutuyor.
Bu ışıklı koridordan geçip harika bir yemek törenine giriyoruz.
NOBEL DANSI SABAHA KADAR SÜRDÜ
-Tören yemeğinden sonra sabah saat 05.00'e kadar sürecek danslı gece başlıyor. Ben de Cumhuriyet gazetesi yazarı Özlem Yüzak'la dans ederek kutlamaya katıldım.
Sancar, Kral Gustaf’ın kız kardeşinin kolundaydı
KRAL ailesinin ve Nobel sahiplerinin yemek salonuna girişi, hayatımda gördüğüm en etkili sahnelerden biriydi.
Bizler aşağıda masalarımıza yerleştik.
Sonra filmlerde gördüğümüz gibi, nefesli enstrümanlarla bir uyarı başladı ve hepimiz ayağa kalktık. Hemen üstümüzde, avluyu baştan sona geçen açık koridor boyunca bir kraliyet korteji göründü.
En önde Kral Gustaf vardı. Ödül alan Çinli profesör Youyou Tu kolundaydı.
Aziz Sancar’ın kolunda ise Kral’ın kız kardeşi Kristina vardı.
Yemekte Aziz Hoca niye konuşma yapmadı
Kazananlar Nobel için geldiklerinde iki ayrı yerde konuşma yapıyor. Bunların biri, törenden iki gün önce özel bir davette oluyor.
Oradaki konuşmalar, üzerinde çalıştıkları teknik bir konuşma oluyor.
Nobel konuşması ise törenden sonra verilen yemekte yapılıyor. Buradaki kural ise şu:
Ödülü alan tek kişiyse, konuşmayı o yapıyor.
Eğer ödül birden fazla kişiye verilmişse, soyadı sırasına göre en önde olan grup adına konuşuyor. Kimya Ödülü üç kişiye verildiği için grup adına konuşmayı Emeritus Profesör Tomas Lindahl yaptı.
Bir ayrıntı: Prof. Lindahl’ın konuşmasında, öteki iki kazananın adını bir kere telaffuz edip, sadece kendini anlatması garipsendi.
Konuşmanın tek esprisi, Stockholm’de liseyi okurken, kimya dersinden sınıfta kaldığını açıklaması oldu.
Kral'ı koruyan okullu kızlar
-Tören yemeğinden sonra girilen salonda Kraliyet ailesi kızların koruduğu bu panelin arkasına geçiyor.
Haşmetmeap, artık parazitlere saygı gösterme zamanı geldi
TÖREN yemeğinin en alkışlanan esprisini, Tıp Ödülü’nü kazananlar adına konuşan Profesör William C. Campbell yaptı.
Harika bir mizahi konuşma ile parazitlerin canlıların hayatındaki önemini anlattı.
Konuşmasını şöyle bitirdi:
‘Ekselansları, Akademi’nin sayın üyeleri, bayanlar ve baylar, artık parazitlere saygı göstermenin zamanı gelmiştir...”
Harika mönüye kaç Michelin yıldızı verdim
-Üzerinde tereyağlı deniz bitkileri olan kalkan ve deniztarağı.
-Kırmızı dana eti, yanında mantar, kereviz ve elma.
-Kahve ve badem soslu tatlı.
-Şampanya: Taittinger, 2008 Millesime (en iyi yıl)
-Kırmızı şarap: Chateau Mont-Redon 2010 ve I Castel Recioto Della Valpolicella Classico 2008.
MASA NOTU: Hepimiz yemeği mükemmel bulduk.
Benim notum, tek Michelin yıldızı...
Paylaş