Paylaş
Trabzon’da çarşıya giden Berna Bıçakçı, eve döndüğünde kapıda bir ambulans ve askerleri görünce anında anlıyor.
Kardeşi şehit düşmüştür.
Fotoğraf o anı gösteriyor.
* * *
Kılık kıyafetine, yüzünün ifadelerine bakın.
Paris’te IŞİD saldırısında ölenlerin yakınlarından hiçbir farkı yok.
Dizi yırtık blucini, boynundaki eşarbı, yarı uzun paltosu ile bir Batı şehrinden çıkmış gibi...
* * *
Haberde görmediğimiz ikinci bir kadın ve onun fotoğrafı var.
Acıyla haykıran Berna’nın kız kardeşi Pınar Bıçakçı...
Onun fotoğrafını da ben koyuyorum.
Bu iki kadını yanyana görün istiyorum. Onun başı örtülü.
İkisi de şehit kardeş için ağlıyor.
İkisinin yüzündeki ifadeler de aynı.
Ama ikisi de kendi inançlarına, dünya görüşlerine göre yetişmiş ve yaşıyorlar.
* * *
Onları eğiten, büyüten ve her ikisine de hayat tarzlarında bu özgürlüğü tanıyan anneyi babayı kutluyorum.
Türkiye budur...
Bu iki kız kardeşin kardeş acıları, bizleri birleştiren ne kadar çok şey olduğunu da gösteriyor.
Ve diyorum ki, evladını bu ülke için şehit vermiş bir anne ve baba iki kızını da böyle özgürce yetiştirebilmiş, aynı çatı altında tutabilmiş, aynı acıda birleştirebilmişse...
Siyasetçimiz niye böyle bir şeyi denemiyor...
* * *
Şehit astsubayımız Ünal Bıçakçı’ya da Allah’tan rahmet diliyorum.
Hepimizin kutsal vatanı böyle bir gönül fotoğrafıdır işte...
Sevgili Demet, kendi namaz fotoğrafını niye koymadın
BANA sordular.
“Siz iki yaşındaki çocuğunuzun namaz resmini Instagram’a koyar mıydınız?”
“Koymazdım” dedim.
Çünkü torunum Sinan, onun Cumhuriyet Bayramı’ndaki tören resmini koyduğumda bana harika bir ders verdi.
“İzinimi almadan nasıl koyarsın...”
Demet Akalın’ın çocuğunun fotoğrafına baktığımda aklıma gelen ilk soru şu oldu:
“Bugüne kadar kendisi namaz kılarken çekilmiş bir fotoğrafını neden koymadı?”
Aslında Anayasamız gereği bu soruyu soramamam lazım. Çünkü kimse görüşünü veya inancını açıklamaya zorlanamaz.
Soruyu iyi niyetle soruyorum ve vardı da gözümden kaçmışsa, bu soruyu geri alacağımı şimdiden söylüyorum.
Ama asıl soru başka...
Demet Akalın bu fotoğrafla bize neyi anlatmak istiyor
BİR: Çocukluğunuzda namaz kılabilirsiniz, dini vecibelerinizi yerine getirebilirsiniz, ama büyüyünce, yani özgürce bir tercih yapma yaşına geldiğinizde, benim gibi başı açık, rahat giyinebilen seküler bir kadın olabilirsiniz...
İKİ: Ben böyle giyinerek ve yaşayarak kötü bir şey yaptım, çocuğum böyle olmasın istiyorum.
ÜÇ: Muhafazakâr sevenlerim, bakmayın ben böyle başı açık geziyorum, ama inancım tamdır, çocuğumu da böyle yetiştiriyorum.
* * *
Akalın’ın kızına dini eğitim vermesi güzel bir şey. Ama o çocuk, tercihini yapabileceği bir yaşa geldikten sonra böyle bir fotoğrafı kendi arzusuyla yayınlasa daha iyi olmaz mıydı...
Barolar Birliği’ne bravo
TÜRKIYE Barolar Birliği’nin dün Hürriyet’in arka sayfasında yayınlanan “Aydınlık bir gelecek için birbirimizi dinlemek ve anlamak zorundayız” başlıklı ilanını çok sevdim.
Anayasa taslağını hazırlayanların çok iyi okumasını isterdim. Çünkü bu bildiride, yürümemiz gereken istikamet çok güzel anlatılıyor. Hem de herkese.
TÜSİAD, MÜSİAD ve sendikalardan da böyle yapıcı, birleştirici ilanların gelmesini çok isterdim. Bizi bu kutuplaşmadan çıkaracak anayasayı ancak böyle yapabiliriz.
Rektör ve dekan nezaretinde Michelin yıldızlı yemeği yemek
HAYATIMDA ilk defa bir üniversite rektörü ve dekanının bakışları altında Michelin yıldızına aday gençlerin hazırladığı bir yemek yedim.
Hazırlayan, Bilgi Üniversitesi Gastronomi Programı öğrencileriydi.
Yemeğe üniversitenin rektörü Prof. Mehmet Durman ile İletişim Fakültesi dekanı Prof. Halil Nalçaoğlu da katıldı.
Çok güzel bir hava vardı ve Bilgi Üniversitesi’nin kampusu harika görünüyordu.
Herhalde dünyanın başka hiçbir üniversitesinde, böyle kampusun içine kadar giren bir Haliç ve bağlı tekneler yoktur.
Yemekte çok ilginç şeyler öğrendim.
Bugün Türkiye’deki üniversitelerde 72 gastronomi bölümü varmış.
Hem yemek pişirme, hem gastronomi, hem sosyoloji, hem de kültür üzerine konuştuk.
Türkiye’de gençler arasında gastronomi ve culinary sanatların gelişmesi çok hoşuma gidiyor.
Üniversite sınavında ilk 20’ye giren çocuklardan bu bölümü seçen olmuş.
Anne-babaların da ilgisi artıyormuş.
Programın başında Dilistan Çilingiroğlu Shipman var.
Ekmek üzerine, üçüncü basımını yapan çok güzel bir kitap yazmış ve bu işi nasıl bir tutkuyla yaptığını anında anlıyorsunuz.
Mutfağın başında ise onun eşi David Shipman bulunuyor.
Bu bölümün öğrencilerini ve geçirdiğim zamanı sayfalarca anlatabilirim, ama yer sınırlı.
Öğrenci Michelin mönüsü
EĞİTİM İngilizce ve mönünün İngilizce adı şu: “Gastro-Loft Lunch Menu”
Tereyağlı fırınlanmış kabak ve rikota tortellini.
Verena usulü dil filetosu.
Otlarla pişirilmiş kuzu pirzola, ıspanak, amandin patates, Paris usulü havuç.
Dilli’nin truf çikolata keki.
Ev yapımı çikolatalar.
İşte bu ‘Ayşem’ lafı var ya, bittim bu lafa
DÜN Hürriyet Cumartesi’de Ayşe Arman’ın “Kötü Kedi Şerafettin”le yaptığı mülakatı okudum.
Ayşe, “Son olarak, duygularını alalım” deyince şu cevabı veriyor:
“Bugüne kadar semt kedisiydik, bundan sonra da memleketin kedisi oluruz, fena mı olur Ayşem...”
“Barbar Türklerin barbar kedisi Şerafettin”in Ayşe’ye hafiften yazmasının daha güzel bir raconu olabilir mi...
Paylaş