Paylaş
O meşum sabaha...
19 Aralık 2009 sabahı Beylerbeyi’ndeki bir askeri lojmanda silah sesi duyuldu.
Türk ordusunun bir subayı, o sabah tabancasını şakağına dayadı ve tetiği çekti. Arkasında da şu mektubu bıraktı:
“Hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilemez. Bu şekilde giderseniz ne yönetecek bir ordu, ne yaşayacak bir Cumhuriyet, bir ülke bulamayacaksınız.
Şunu bilin ki en küçük suçu ve günahı olmayan ben bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum.”
*
Yarbayın adı Ali Tatar’dı...
Türk siyasi tarihinin ilk sivil darbesi olan “FETÖ emniyet/savcı/hâkim kumpaslarının” mağdurlarından sadece biriydi.
Şimdi bir kısmı içeride, bir kısmı firarda olan Beşiktaş ve Silivri sivil darbecilerinin kumpas ve iftiralarıyla içeri alınmıştı.
FETÖ’nün hizmetindeki medya günlerce onu kurşuna dizmiş, onuruyla oynamış, alay etmişti. Türk ordusunun şerefli subayı bunu onuruna yediremedi.
Tabancasını şakağına dayadı, tetiği çekti...
19 Aralık 2009 sabahıydı...
Zekeriya Öz’lerin, Türkan Saylan’ları, kanser tedavisinden dökülmüş saçlarını örttükleri eşarpları başlarına takmalarına izin vermeden sabahın 5’inde evlerinden aldıkları günlerden birinin sabahıydı... 15 Temmuz 2016’da askeri darbeye dönecek olan günlerin sivil bot seslerinin, rapraplarının Türkiye’ye korku saldığı günlerdi...
*
Peki önceki gün ne oldu...
Ona bu zulmü yapan çetenin firardaki bir üyesi önceki gün ona yine çamur atmaya kalktı.
“Ali Tatar Alevi olmasaydı ona bu kadar sahip çıkılır mıydı” diye iğrenç bir mesaj yolladı...
Aradan 12 yıl geçmişti...
Sivil darbeci bu defa artık hepimize iftira atıyordu.
Türkiye’nin bütün makul insanları, hatta 12 yıl önce onu manşetlerinde kurşuna dizen, idam eden gazete ve yazarlar bile bu defa Ali Yarbayına sahip çıktı.
*
Ali Yarbay bugün Ankara’da mütevazı bir mezarda yatıyor.
İki başucunda birer Türk bayrağı dalgalanıyor.
O, bugün, ilelebet payidar kalacak Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefli bir subayı olarak herkes tarafından saygıyla anılıyor.
Ama ona o gün o iftiraları atarak ölüme zorlayan sivil darbeciler, şerefsiz birer firari olarak kuytularda gizleniyorlar...
Zamanın ruhu işte böyle bir şeydir.... Gerçekte kimin hain, kimin vatansever olduğuna bugün değil, artık çok kısa süre sonra gelen tarih karar veriyor.
*
Nur içinde yat Ali Yarbayım... Mektubun adresine ulaşmıştır.
Sen artık bu millete emanetsin...
EZHEL ARTIK TÜRKİYE’NİN ‘EN KÜRESEL’ SANATÇISI
GEÇEN cuma streaming platformlarına bir ikilinin söylediği şarkı kondu. Şarkının adı “Astronaut In The Ocean”...
Bu şarkı geçtiğimiz aylarda bütün dünya listelerinde 1 numaraya kadar çıkmış, benim de Number 1 FM’de pazar günleri yayınlanan Top 20 listeme aldığım, çok ünlü bir hip hop şarkısıydı.
Şarkıyı söyleyen “Masked Wolf” (Maskeli Kurt) adlı Avustralyalı bir sanatçı...
Asıl adı Harry Michael...”
İşte o Masked Wolf bu şahane şarkısını şimdi Türk sanatçısı Ezhel’le birlikte söylüyordu.
Üstelik şarkıyı Ezhel remikslemişti.
*
Bir süredir Almanya’da yaşayan ve dünyanın en büyük müzik şirketi Universal’la anlaşma imzalayan Ezhel’in küresel sahnedeki ilk büyük çıkışı bu.
Ezhel artık küresel bir sanatçı ve emin olun bu “Astronaut In The Ocean” orijinalinden daha güzel olmuş.
Tebrikler Ezhel.
Bir de son ayrıntı...
Şarkıyı söyleyen Harry Michael Yunan asıllı bir sanatçı...
Yani yurtdışındaki bir Yunan, yurtdışındaki bir Türk’le birlikte söylüyor.
GEÇEN HAFTA ‘SON’ DİYEN DENİZCİNİN BAŞA DÖNÜŞÜ
İKİ hafta önce Bodrum’da dolaşırken, son yılların yükselen Türk markası Bluemint’in vitrininde bu çizgili tişörtü gördüm.
Bana 1980’lerde ve özellikle de 90’lardaki Jean Paul Gaultier’nin “sailor” (bahriyeli) tarzını hatırlattı.
Gaultier, Paris’te öğrencilik yıllarımda parlamış bir tasarımcı.
Özellikle 80’lerde “modern fashion”ın doğuşuna katkısı olan bir devrimci...
1987’de yayınlanan “Elveda Başkaldırı” kitabımda onu geniş biçimde anlatmıştım.
*
Son 6 yıldır yeni koleksiyon yapmıyordu. Vitrinde o tişörtü görüp almamdan bir hafta sonra Gaultier’nin Instagram sayfasında ilginç bir paylaşım yapıldı.
Siyah bir zemin üzerinde “End” (Son) yazıyordu. “Aaaa artık çekiliyor mu” diye düşündüm.
Meğer tam aksine dönüş yapıyormuş.
Hem de 6 genç “misafir tasarımcı” ile “sailor” tarzını yeniden yaratıyormuş.
Bu arada onun eski vintage ürünleri de acayip fiyatlarla alıcı buluyormuş. Geçen hafta Porto’da, onun tarzını yansıtan bu tişörtle dolaştım ve bir mantar ağacı önünde bu pozu verdim.
*
Üç yıl önce Gaultier’nin Paris’te büyük sükse yapan şovunu izlemiştim. Kırk yıl önce onun fashion’da yarattığı tarzın önemini vurgulamakta çok haklıymışım.
DÜNYADA BİR TEK BENİM YAPABİLDİĞİM DÖRT ŞEY
SPOTIFY dün akşamdan beri çok ilginç bir uygulamayı başlattı. Spotify’ın 345 milyon kullanıcısı var.
Bu 345 milyon kullanıcı içinde sadece size ait müzik dinleme alışkanlıklarını bildiriyor.
*
Bunun için arama tuşuna dokunuyorsunuz.
Yukarıya spotify:datastories:onlyyou yazıyorsunuz.
Ve sadece size ait özellikler geliyor. 345 milyon kişi içinde, müzik dinlerken sadece benim yaptığım özellikler şunlarmış:
*
SADECE BEN: 1971 ile 1951 yıllarının şarkıları arasında dolaşıp, oradan direkt 2021 yılının bir şarkısına geçiyormuşum. (1951 Astrud Gilberto, 1971 Selda Bağcan, 2021 Blank&Jones)
SADECE BEN: Simon&Garfunkel dinledikten sonra direkt The Weeknd’e geçiyormuşum.
SADECE BEN: Çok özel bir tür olan “Canzone Napoletana”dan (Napoli şarkılarından) direkt Anadolu Rock’ına gidiyormuşum.
*
MÜZİK BURÇLARI OLARAK:
Güneş burcuymuşum. En çok “Papik” dinliyormuşum.
Ay burcu olarak beni en çok duygulandıran sanatçı, bir caz topluluğu olan “Stella Starlight Trio”muş.
Yükselen burcum olarak, en yeni keşfim “Big Freedia”mış.
Paylaş