BİRİSİNİN bana şu soruyu sormasını bekledim: Eski bir sosyolog olarak, son zamanlarda size en ilginç gelen medya olayı nedir?
Evet birisi çıkıp sorsaydı, hiç tereddüt etmeden şu cevabı verirdim:
Latif Demirci’nın Press Bey tipleri arasına türbanlı bir genç kızı katması.
* * *
Ünlü bir köşe yazarı olan Press Bey’in koruması Sabit, kendine bir kız arkadaş buldu.
Sabit, milliyetçi görüşlere sahip bir tip.
Türbanlı sevgilisi ise daha karmaşık bir kişilik.
Başında türban var ama göbeği açık tişört giyebiliyor.
Ayağında Nike veya Adidas türü bir spor ayakkabı.
Ayrıca son moda bir sırt çantası taşıyor.
Latif’in bu yeni karakteri neyi ifade ediyor?
Benim bir süredir işlediğim bir tezi.
Yani türbanın normalleşmesini.
* * *
Son zamanlarda bir başka gelişme de şu:
Türk basınının son 30 yılına ağırlığını koyan bir kanun yıkılıyor.
Ben buna, ‘Haldun Simavi Kanunu’ diyorum.
Haldun Simavi ile çalışmadım.
Ama çalışanlar sık sık anlatır.
Haldun Simavi, gazetesinde çirkin insan fotoğrafı kullanılmasını sevmezmiş. Türbanlı ve çarşaflı kadın fotoğrafı da koydurmazmış.
Hatta bıyıklı insanların bıyıklarının fotoğraftan kazınarak yayınlanmasını istediği bile bir efsane olarak anlatılır.
Gazeteler, özellikle birinci sayfalarında hep güzel ve başı açık kadın fotoğraflarının yayınlanmasını isterler.
Bu da sevgilisini aldatan, kocasından boşanan, kulüplerde dans eden bütün kadınların hep başı açık olduğu gibi bir izlenim yaratırdı.
Namus ve dürüstlük kavramlarının şematik ölçülere bağlandığı bir ülkede bu uygulama klişeleşmiş algılamalara yol açıyordu.
* * *
Şimdi Haldun Simavi kanunu yıkılınca, duvarın arkasından başka insan manzaraları, portreleri de çıkmaya başladı.
Önümüze her gün onlarca başı örtülü kadın hikáyesi ve fotoğrafı geliyor.
Bunlar arasında çok güzel işler yapan kadınlar ve genç kızlar da var.
Ama sevgilisini, eşini aldatan, gasp olaylarına karışan kadınlar da.
Haldun Simavi kanunu yıkılınca hepimiz şu gerçeği gördük:
Türbanlı kızlar ve kadınlar da ötekiler gibi.
Yani iyileri de var, kötüleri de.
Namusluları da var, ahlaken zayıf olanları da.
Anlayacağınız eşit muamele, önümüze eşit fotoğraflar çıkardı.
Biliyorum, burası bir komplo teorileri, şehir efsaneleri ülkesidir.
Baştaki örtünün ille de namus sembolü olmadığını gördük.
* * *
Bazıları çıkıp, ‘Gazeteler bunu kasten yapıyor. Türbanlı kızları halkın gözünden düşürmek için bu fotoğrafları yayınlıyor’ diyebilir.
İflah olmaz komplo prodüktörlerini ikna etmek ne mümkün, ne de gerekli.
Ben sadece sosyolojik bir gerçekten söz ediyorum.
Türk basını artık Haldun Simavi tarafından konulan ‘güzel insan kanunu’nu yumuşatıyor.
Artık türbanlı kadınların ve kızların hikáyeleri de ilgimizi çekiyor.
Kısaca, Sabit’in türbanlı sevgilisi Türkiye’de normalleşmenin çok önemli işaretlerinden biri haline geldi.
Ne Filistin’i paşam
KIZIMIN doğumunu beklediğimiz için 30 Ağustos davetine katılamadım. Ama geçmişte çok 30 Ağustos gecesi izlemiş bir gazeteci olarak bir tablo beni rahatsız etti.
Böyle gecelerde birinci rol hep Genelkurmay Başkanı’nındır.
Oysa bu defa Kara Kuvvetleri Komutanı, tiyatro deyimiyle ‘rol çaldı’.
Dün görüşünü aldığım insanların çoğu, konuşmanın içeriğinden rahatsızdı.
Bir kere Filistin örneğinin fevkalade yanlış ve talihsiz bir benzetme olduğu konusunda görüşbirliği var.
Ayrıca merak ettiğim bir noktayı araştırdım.
Acaba Orgeneral Büyükanıt, bu görüşlerini Milli Güvenlik Kurulu’nda dile getirmiş miydi?
Benim aldığım bilgiye göre hayır.
Orada dile getirilmeyen görüşlerin, tabiri caizse ‘tribünlere söylenmesinin’ gerekçesini anlamış değilim.
Orgeneral Büyükanıt, hepimizin çok sevdiği ve takdir ettiği bir komutandır.
Onun da, Orgeneral Özkök’ün başlattığı modern ve demokratik geleneği sürdüreceğine eminim.