Biri çıksa da, parlak bir fikir ortaya atsa diye bakıyoruz.
Aramızdan biri, biraz çekingen, hatta bayağı ürkek konuşuyor:
"Biraz şu ağır gündemden çıksak..."
Aslında hepimiz hazırız, üzerine atlıyoruz.
* * *
Günlerdir, sanki yarın birileri askeri darbe yapacakmış gibi gibi fırtınalar estiren, bir daha hiç olmayacak mutasavver darbeleri ortaya atıp, sonra sanki kahramanca mücadele veriyor gibi afra tafra atanların üzerimize yıktığı gündemden kaçmak.
Evet, bu öldürücü, boğucu, kahredici boğuk havadan, oradan kaçıp gidelim diyoruz.
Güzel bir haber, umut verici bir gelişme, öyle kahkaha falan değil, hafif gülümsetecek bir şeyler arıyoruz.
Biraz nefes alalım, biraz durup soluklanalım...
Ne bileyim, hep birlikte okulu kıralım diyoruz.
Şöyle milletçe toplu bir kalkışma.
Cadı avcılarını, darbe hımhımcılarını, kafasını Ergenekon’la bozmuşları, şöyle elimizin tersiyle kenara itip, pencereden dışarı bakalım.
Gri takımlı, asık suratlı, çatık çehreli, tekellüs hançereli adamlardan, kadınlardan kurtulup, sokaklarda volta atalım, oh yahu hayat varmış falan diyelim.
Önceki gün, dün hep bunu istedim.
"Guguk Kuşu" filminin son sahnesindeki gibi, camı pencereyi indirip, kaçmak, okulu kırmak, kurtulmak geldi içimden.
Bir günlüğüne de olsa, ne Ergenekonunuz, ne belgeniz, ne rejim müdafileriniz, ne kendi kafanıza göre güya demokratikleşmeniz, ne şunuz, ne bunuz.
Bugünlük, hepsini alın, başınıza çarpın diye haykırmak istedim.