Bir cezaevi sandığından çıkan oylar

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

17 Kasım 1963 günü Türkiye'de seçimler yapılıyor. Aynı gün Kayseri Cezaevi'nde bulunan 27 Mayıs mahkûmları da oy kullanıyor.

Ve sandık açıldığında ilginç bir sonuç ortaya çıkıyor.

Bunu, Celal Bayar'ın ağzından aktarıyorum:

‘‘Bana söylendiğine göre 78 seçmen reyini kullanmış. Bunlardan 74'ü AP'ye, 4'ü CHP'ye oy vermiş. Hükümlü seçmenler Halk Partisi'ne rey verildiğinden üzüntü duymuşlar ve teessürlerini arkadaşlarına ifade etmişler.’’

BAYAR'IN GÜNLÜĞÜ

Belki daha önce başka yerlerde çıkmıştır.

Ama ben yeni öğrendim.

Yapı Kredi Yayınları, Celal Bayar'ın ‘‘Kayseri Cezaevi Günlüğü’’nü yayınladı.

Kitabın 69'uncu sayfasından aktardığım bu cümleler, cezaevi psikolojisini de çok güzel anlatıyor.

Aynı bölümden ilginç bir şey daha öğreniyorum.

Adalet Partililer, özellikle kadın seçmenlerin verecekleri oyları şaşırmamaları için, oy pusulalarının renklerini taşıyan iplik parçalarını kadınların elbiselerine iliştirmiş.

Nereden nereye...

Kadın seçmenlerin oy pusulası renklerini bile karıştırdıkları bir dönemden 21 partinin aynı pusula üzerinde yazıldığı bileşik pusulalara...

Üstelik aynı seçmen aynı gün yerel yöneticiler için de oy kullanacak.

Celal Bayar'ın yayınlanan günlüğü 1 Ocak 1962'de başlıyor, 28 Ekim 1964 günü sona eriyor.

Baylar'ın daha önce tuttuğu günlükler ise İmralı'ya sevk edilirken Yassıada'da kalmış.

Bunların ada komutanı Tarık Güryay'da olduğu iddia ediliyormuş.

ESKİ YAZIYLA

Bayar, günlüğünü eski yazıyla ajandalara yazarak tutmuş.

Günlüğü Yapı Kredi Yayınları'na gazeteci büyüğümüz Mithat Perin iletmiş.

Bir tesadüf, Ürdün dönüşü uçakta Cumhurbaşkanı Demirel'le 27 Mayıs sonrasını konuştuk.

Demirel Adalet Partisi'nin başına geçtikten sonra Celal Bayar'ın cezaevinden çıkarılması konusuna sıcak bakmamıştı.

İnönü çıkarılması için uğraşırken, o mesafeli kalmaya gayret etmişti.

Cumhurbaşkanı Demirel'e neden böyle yaptığını sordum.

Belli ki bu konu yıllarca içinde kalmış. Biraz tepkiyle anlatmaya başladı:

‘‘Ben aslanın ağzından parçayı almışım. Bunun arkasından af meselesi gelecekti. Bunu söyleyenler önce gelip benim oturduğum koltuğa oturup, olaya oradan bakmaları lazım.’’

Devam ediyor:

‘‘Beni Celal Bey'le düşman hale getirdiler. Askerler bu meseleye çok içerleyerek bakıyorlardı. Benim ise çok dikkatli gitmem gerekiyordu.’’

Oturduğu koltuğun hassasiyetini izah etmek için de şu örneği veriyor:

‘‘Ben bu ülkeyi yıllarca yüzde 5 enflasyon, yüzde 7 kalkınma hızı ile yönettim. Böyle bir ortamda bile önüme mektup koydular.’’

HANGİSİ RAHAT

Sonuçta Demirel kendisi hakkında söylenen bütün bu şeylerden sonra 30 yıl boyunca bu ülkenin siyasi kaderinde etkili oldu.

Buradan hareketle Makyavel'in şu sözünü bir kere daha hatırlatıyor:

‘‘Zaptettiğini yıkmayan, kendi yıkılır.’’

Bayar'ın güncesinde Demirel adı sadece iki defa geçiyor.

Bu da normal. Çünkü günce, 1964 yılında sona eriyor.

Demirel'in gerçek siyasi kariyeri ise bu tarihten sonra başlıyor.

Şimdi aynı Demirel, Türkiye'yi kritik bir noktadan geçirmeye çalışıyor.

Uçakta kendisine şunu sordum:

‘‘Kendinizi 28 Şubat'tan önce mi yoksa şimdi mi daha rahat hissediyorsunuz?’’

Verdiği cevap kelimesi kelimesine şu oluyor:

‘‘İkisi arasında mukayese yapamam.’’

Yani Demirel, şimdi rahatım diyemiyor.

Son olarak kendisine merak ettiğim bir konuyu daha sordum.

EVREN'İN ZİYARETİ

Eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren bundan bir süre önce Ankara'ya gelmiş. O sırada Genelkurmay'ın en üst düzey komutanlarıyla görüşmüş.

Bu görüşmede ilginç bazı sorular sorulmuş, Evren'in bilgisi alınmış.

Evren o ziyaret sırasında Çankaya Köşkü'ndeki Camlı Köşk'te kalmış.

Demirel'e bu söylentilerin doğru olup olmadığını sordum.

‘‘Bilmiyorum. Evren Paşa geldiğinde ben Ankara'da değildim’’ cevabını verdi.



Yazarın Tüm Yazıları