Paylaş
Önceki gün bir bankanın genel müdürü ile konuşuyorum. İlginç şeyler anlatıyor: ‘‘Aslında finans krizini aşabilecek noktadayız. En az 10 tane kuruluş Türkiye'ye para vermek için bekliyor. Ama hepsinin beklediği bir şey var. ‘Önce hükümet kurulsun' diyorlar.’’
POLİS DEVLETİ Mİ
Ve ardından kanımca çok önemli bir başka noktaya daha dikkati çekiyor:
‘‘Bir de son zamanlarda bize şunu soruyorlar. Türkiye nereye gidiyor? Bir polis devleti mi oluyor?’’
Son zamanlarda bazı işadamlarının sorgulamaya götürülüş biçimleri eleştiri konusu oluyor.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, son Viyana gezisi sırasında yaptığımız sohbette bu noktaya dikkatimizi çekmişti.
O da bazı kişilerin sorgulamaya götürülürken ellerine kelepçe takılmasını, teşhir edilmesini eleştiriyordu.
Geçen gün kendisi ile konuşurken bu konuyu yine gündeme getirdi.
‘‘Olmaz böyle bir şey’’ dedi.
Şimdi bir de telefonların dinlenmesi skandalı patladı.
Bu olay iş dünyasında, siyasi kesimde sandığımdan da fazla şok yaratmış durumda.
Herkeste bir telefon paniği yaşanıyor.
Tanıdığım birçok insan, başkalarının adına telefon alıyor.
Birçok şirket santrallarına şifre sistemleri yerleştirmek için yabancı uzmanlar getirmek üzere harekete geçti.
Çünkü serbest pazar ekonomisi, mahrem bilgi akışı esası üzerine kurulu.
Her şirket kendi stratejisinin, aldığı stratejik kararların başkaları tarafından öğrenilmesinden büyük zarar görür.
ÇETENİN MARİFETİ
Hürriyet’i bir yıldan fazla süredir dinleyen çete, yarın bunu ticari hayata da kaydırabilir.
Bu da ekonomik hayatın altüst olmasına neden olur.
Tabii bu işin askeri sırlara kadar gitmesi bile söz konusu olabilir.
İş dünyasının üzerinde durduğu ikinci nokta ise, teşvik sisteminin artık kamuoyuna bir ‘‘hırsızlık’’ gibi sunulması.
Serbest piyasa ekonomisinin en temel araçlarından birisi teşvik sistemi.
Türkiye'de başta turizm ve tekstil olmak üzere birçok sektör, akıllı bir teşvik sistemi sayesinde patlama yaptı.
Medya sektörü de çok ileri teknolojik düzeye ulaşırken bu akıllı sistemin büyük katkıları oldu.
Bugün Türk medyası, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki gazetelerin ekonomik standartları ile yarışır durumda.
New York Times Gazetesi kâğıda kaç dolar veriyorsa, biz bazen ulaşım nedeniyle daha fazla bile fiyat ödeyebiliyoruz.
Boya, film ve başka girdiler açısından da fiyatlar aynı.
Ama onlar gazetelerini dolar üzerinden satıyor, biz Türk Lirası cinsinden satıyoruz.
Çoğu kez dolar bazında onlardan oldukça geride kalıyoruz.
Bütün bunlara rağmen teknolojik düzeyimiz, çalıştığımız mekânların kalitesi onlardan aşağı değil, çoğu kez ileri.
Ancak son üç yıldan bu yana bazı siyasetçiler teşvik sistemini, bir tür kıyak gibi takdim ediyorlar.
KALDIRIN ÖYLEYSE
Böyle görüyorlarsa yapılacak tek şey var.
Bir kararname ile bunları kaldırmak.
Ama o takdirde Türk ekonomisini, teşvikle çalışan Batılı şirketler, Uzakdoğulu şirketler karşısında nasıl rekabetçi hale getireceksiniz?
Günümüzde medya artık gerçek anlamda işletmelerden oluşuyor.
Bu kuruluşların çalışma kuralları, öteki ekonomik kuruluşlardan farklı değil.
Bunlar halka açık şirketler, bilançoları yayınlanıyor. Yatırımları var.
Yan faaliyetlerde bulunuyorlar.
Birçok televizyon kuruluşu pazarlama şirketleri kuruyor, tele marketing işine giriyorlar.
Medyanın bu ekonomik özelliğini kimse görmezden gelemez.
Önemli olan bu faaliyetlerin ürüne yansıyıp yansımadığıdır.
Dünyanın her tarafında gazeteler ve televizyonlar bazen şu veya bu partileri de destekleyebilirler.
New York Times ve Washington Post gazeteleri, birçok seçimde hangi partiyi desteklediğini açıkça ilan etmişlerdir.
HÜRRİYET
Türkiye'de de bazı gazeteler desteklerini açıklarlar, bazıları bunu yapmazlar. Bu tavır, gazetenin ve yönetiminin tercihine bağlıdır.
Hürriyet'e gelince...
Hürriyet'in yazar kadrosu, soldan sağa çok geniş bir yelpazeyi içerir.
Hemen her fikir bu yelpaze içinde yerini bulur.
Bazı okuyucularımız, şu yazarın görüşünü destekler, ötekine şiddetle itiraz eder.
Bazıları ise bir başka yazar için aynı şeyleri düşünür.
Önemli olan bu yelpazenin bir tolerans içinde bir arada durmasıdır.
Biz Türkiye'nin yapamadığını yapmaya çalışıyoruz.
Paylaş