GEÇEN gün bir kadın arkadaşım, içinde bulunduğu psikolojiyi şöyle açıkladı:
"Bu toplumda kendimi beyaz bir zenci gibi hissediyorum."
Bu iki kelime yan yana gelince ne kadar tuhaf bir alaşım oluşuyor değil mi?
22 Temmuz’dan sonra Türkiye’de bazı kişiler, ruh dünyalarını işte bu tuhaf kavramla açıklamaya çalışıyor.
Çünkü, bazı kişilerin ve yazarların zafer çığlıkları öyle sakil bir hal aldı ki, toplumun bir kesimi kendini işte bu duyguya sığınmış buldu.
* * *
Ama hakkını vereyim.
Bu çığlıklar Başbakan Tayyip Erdoğan’dan gelmiyor.
Çevresinde de bu sakilliği yapanı pek görmüyorum.
O sakillik daha çok kendini Orhan Kemal’in romanındaki sarhoşa çevirmiş yazarlardan geliyor.
Çocukken İzmir’in Kordon’undaki Atatürk Kütüphanesi’nde okumaya başlamıştım Orhan Kemal’in romanlarını.
Mahallenin Mustafa adlı sarhoş bir sakini vardır.
Gece yarısı naralar atarak mahalleye gelir.
Komşular rahatsız olur.
İçlerinden en cesuru pencereye çıkıp, "Sussana kardeşim, hepimiz uyuyoruz" diye seslenince Mustafa cevabını verir:
"Size ne lan, memlekete demokrasi geldi..."
* * *
Aradan 50 yıl geçti.
Yarım asır...
Şimdi bakıyorum, bazılarının hali aynen böyle.
"Memlekete İkinci Cumhuriyet geldi" sarhoşluğuyla kabadayılık yapmaya başladılar.
Çevreme bakıyorum.
Özellikle kadınlarda müthiş bir yalnızlık, terk edilmişlik duygusu hákim.
Bir zamanlar Tayyip Bey, bu ülkenin bazı insanlarına "zenci" muamelesi yapıldığından şikáyet ederdi.
O muameleyi yapanlara da "Beyaz Türkler" derlerdi.
Şimdi roller değişti.
Ülkenin eski "Beyaz Türkleri", yeni "beyaz zenci" muamelesi görmeye başladılar.
Veya öyle muamele eden yok da, onlar kendilerini böyle hissediyorlar.
Hiç abartmıyorum.
Benim çevremde giderek, kendi memleketinde "diaspora" haline geldiği duygusu taşıyan insanlar çoğalıyor.
On yıla yakın bir süredir sistematik şekilde işlenen "Anadolu sermayesi","İstanbul sermayesi" ikiliği, sonunda ülkeyi Sovyet devrimi ertesi psikozuna sokmaya başladı.
22 Temmuz seçimini "Anadolu ihtilali" diye değerlendirip ülkenin İstanbul, İzmir gibi şehirlerini sanki başka ülkeye aitmiş gibi gösteren değerlendirmeler de bu psikozu büyütüyor.
Herkeste değil, ama küçük de olsa bir grupta tipik bir "Bolşevik görgüsüzlüğü" başladı.
Türkiye, bu görgüsüzlüğe alışık değildir.
Osmanlı döneminde bile Anadolu ile İstanbul arasında böyle bir ikilik yaratılmamıştır.
Sovyet devrimi ertesinde kaçmak zorunda kalan insanlar, Rus toplumuna çok şeyler kaybettirmiştir.
Toplumun Beyaz Türk diye aşağılanan kesimi, yaratıcı insanlara sahiptir.
Küçümsenmeyecek bir yatırımcı ruhu vardır.
O kesimi böyle "kendi ülkesinde diaspora" haline getiren şımarıklığa artık bir son vermek gerekir.
Çünkü bu şımarıklık giderek, çok tehlikeli bir bölücülük haline geliyor.
* * *
AKP’nin lider kadrosuna seslenmek istiyorum.
Sizler, toplumun her kesimini kucaklamak zorundasınız.
Çevredeki bu şımarıklara yüz vermeyiniz.
Böyle İkinci Cumhuriyet martavallarına kulaklarınızı tıkayınız.
Herkesi, hepimizi kucaklayınız.
Artık bu zenci-beyaz sakilliğini lügatlerimizden çıkarınız.
Türkiye sizden bu vakarı, bu ağırbaşlılığı ve sorumlu davranışı bekliyor...