Paylaş
Yaşarken ifrit etti öldüğünde ağlattı
AHMET TARIK TEKÇE
Bir aktör düşünün ki, hep ‘kötü adamı’ oynamış. İyilere kötülük yapmış, kadınlara tecavüze yeltenmiş.
Ne yeltenmesi, mahallede ırzına geçilmedik namus timsali bakire kız bırakmamış.
İzmir’de ‘Organize İşler’ filminin çekildiği mahalledeki Yeni Doğan Sineması’nda, her filmi gösterildiğinde, kadınlar tarafından yuhalanmış.
Ama meşum bir gecede trafik kazasında öldüğünde, arkasından hüngür hüngür ağlamışız.
Bana göre Türk sinemasının gelmiş geçmiş ‘En iyi kalpli en kötü adamı’ydı.
Hiç unutmadım.
Türklere kombinezonun cazibesini öğreten kadın
NERİMAN KÖKSAL
Vamp kadın. Kötü kadın. Aile yıkan kadın. Vefasız kadın. İhanet eden kadın. Ama Allah için güzel kadın.
Seksi kadın.
İlk gençliğimizin, erkekliğimizin henüz geliştiği yıllarımızın unutulmaz kadını.
Siyahını olmasa bile, kombinezonun dayanılmaz çekiciliğini Türk erkeğine öğreten kadındır.
Daha sonraki yıllarda siyah kombinezonu, jartiyeri keşfeden bizlerde büyük hakkı vardır.
O yüzden aziz hatırasına hiç toz kondurmayız.
Hep kalbimizdedir.
Bu âlemde ‘ağır abi’ lafı onun için icat edilmiştir
EŞREF KOLÇAK
Her mahalleye onun gibi bir ‘ağır abi’ lazım. Güveneceksin... Mahallenin namusunu gözü kapalı emanet edeceksin. Seni mutlaka koruyacağına inanacaksın. Delikanlı olacak. Baba adam olacak. Bir de yakışıklı.
Hepsi vardı. Onu da iç unutmadık. Allah uzun ve sağlıklı ömürler versin.
Masumiyet Müzesi’nde münhal kadro varsa tavsiye ederiz
MUHTEREM NUR
Bir gün Türk sinemasının ‘Masumiyet Müzesi’ kurulacaksa, baş köşe banko onun.
Türk sinemasına masum bir kadın olarak geldi.
Masum bir kadın olarak yaşadı.
Hep masum kadını oynadı.
Masum bir kadın olarak ayrıldı.
Modern Türk masumiyetinin doğuşunu o simgeledi.
Biri James Dean ise öteki Tony Curtis
SALİH GÜNEY-KUZEY VARGIN
Nedense ikisini hep birlikte hatırlıyorum.
Asi gençlik yıllarımızdı ve üzerinde ‘Türk malı’ yazan modern isyanı onlar temsil ediyordu.
Biri Salih Güney, çok yakışıklıydı.
Türkiye’nin Tony Curtis’iydi.
Hâlâ yakışıklı.
Öteki, Kuzey Vargın…
Racon kesmenin bıyık burmak olduğu yıllarda, Türk James Dean’iydi. Bugün Türk televizyonunda bir Kuzey tipolojisi varsa, patenti muhtemelen ona aittir.
Kolejli kızların yerli idolü
TARIK AKAN
Türk sinemasının hiç şüphesiz gelmiş geçmiş en büyük jönü.
Gençlik filmlerinin jönüydü. Hababam Sınıfı’nın jönüydü.
Siyasi filmlerin jönüydü.
O hep vardı ve hep olacak. Modern Türk sinemasının uzun saçlı ilk jönü.
Kolejli kızların aklını ve gönlünü Amerika’dan Türkiye’ye getiren delikanlı.
Ne varoş, ne ne zengin.
Orta halli Türkiye’nin, yakışıklı jönü.
Gelmiş, geçmiş, gelmeyecek, gelecek en büyük delikanlı
KADİR İNANIR
Türk sinemasında, ‘gelmiş geçmiş en büyük jön’ unvanı tek kişilik kadro değildir.
Biri Tarık Akan’sa öteki mutlaka Kadir İnanır’dır.
Yakışıklılıksa, yakışıklılık.
Mertlikse mertlik.
Delikanlılıksa delikanlılık.
Bir kadına en güzel, en baygın, en erkekçe bakmaksa yine o.
Yine de dikkat. Eli biraz ağırmış gibi bir hali de var…
Şaka tabii.
Komşunun Aliki’si varsa bizim de Filiz’imiz var
FİLİZ AKIN
Komşunun Aliki Vuyuklaki’si vardı, bizimse Filiz Akın’ımız.
Onlarınki daha fettandı.
Bizimki daha güzel.
Her ikisi de moderndi, güzeldi, buraların kolejli kızıydı.
Modern Türk sineması Muhterem Nur’la doğduysa, 4 çarpı 10 nesilde, o bayrağı ilk alan Filiz Akın’dı.
Briyantin ve bıyığın istibdadını yıkan jön
GÖKSEL ARSOY
İlahi bir güç yukarıdan seslense ve dese ki, “Arkadaş, jön kadrosu doldu. Bundan sonraki başvurular kabul edilmeyecek.”
Dolan kadroda onun ismi yoksa, bilin ki, en geç 24 saat içinde tek kişilik ek kontenjan açılacak.
Türk sinemasına, ‘Jön’ kavramını değilse bile ‘Jönprömiye’ kavramını o getirmiştir.
Siyah saçlı, briyantinli, badem bıyıklı ilk nesil jönlerin soykırımı onunla başlamıştır.
Çirkin kral Yılmaz Güney gelinceye kadar, Beyaz Türk sinemasının en beyaz jönü oydu.
Recep İvedik’e mahallenin anahtarını veren hip hop’çu
ÖZTÜRK SERENGİL
Bu ülkede kenar mahalle çocuklarının, “Âlem buysa kral benim” diyebildiği bir sineması varsa, o mahallenin en kral abisi, “Abidik Gubidik Öztürk Abi’dir”.
Bu ülkenin “Hadi leynnn” diye haykıran bir Recep İvedik’i varsa, ona mahallenin kapısını açan aktör, harbiden Öztürk Serengil’dir.
Hip hop dili, daha Amerika’da keşfedilmemişken, İstanbul sokaklarında bu dili yaratan kişidir.
“Yeşşeee” kelimesini, çocukların yeni alfabesi haline getirip, sinemada kenar mahallenin altın kitabını bu yeni dilde yazan harbi adamdır.
O kelime, varoş isyanlarının ilk parolasıdır. Karakuru çocuklar da, obez çocuklar da birbirini o kelimeyle tanımışlardır.
Nur içinde yatsın…
(TO BE CONTINUED: DEVAMI VAR )
NOT: Eklemek istediğiniz sinemacılar varsa gerekçeleriyle şu adrese gönderirseniz, güzel bir ‘Kahramanlarımız Sözlüğü’ ortaya çıkabilir:
akutlay@hurriyet.com.tr
Paylaş