Paylaş
Kime soracaksın derseniz, sorularımın ne adresi, ne muhatabı var.
“Kaos” durumları böyledir. Kim kime dum duma.
Yazıp yazıp sulara atmak istiyorum.
Bir yazar içindeki bazı şeyleri yazamıyorsa, yazabilmenin tek yolu sorular sormaktır.
Cevabı bugün verilemeyecek, adressiz, muhatapsız, iadesiz taahhütsüz sorular.
* * *
Mesela şu Erzurum ve Erzincan savcıları meselesi.
Geçen pazar günü Hürriyet harika bir şey yaptı.
“İki başsavcının farklarını” manşetten verdi.
Dünkü Radikal Gazetesi’nde de ikisi hakkında mükemmel iki portre hazırlamışlar.
O portrelere bakıyorum ve içimden şu soru geliyor:
“Burada bir yanlışlık var. Eğer savcılar arasındaki savaş, Türkiye’de yaşadığımız güç savaşının yansıması ise, bu iki savcının tam zıt mevzilerde olması gerekirdi.”
Öyleyse ne oluyor Allah aşkına...
Gelin isterseniz, iki savcının portrelerine birlikte göz atalım.
Mesela Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner.
Hani şu “Ergenekoncu” diye hapse atılan başsavcı.
Mazisine, mesleki siciline bakıyorum.
1996 yılında “Fırat’ın öteki yakasında” işlenen cinayetlere dalmış.
O dönemde insan hakları dernekleri ile ilişkiye geçip, faili meçhul cinayetleri araştırmış.
Hangi dönem?
Liberal arkadaşların postmodern darbe dediği yıllar değil mi?
İktidarda “mağdur” Necmettin Erbakan ile “mağdur” Tansu Çiller’in olduğu, bazılarının “postmodern darbe” dediği yıllarda, bu genç savcı ne yapıyormuş?
Faili meçhul cinayetlerin üzerine gidiyormuş.
Şimdi ona diyorlar?
“Ergenekoncu...”
* * *
Peki öteki?
Hani bugün “Türkiye normalleşiyor” diyenlerin çok beğendiği, “Helal olsun” diyerek sırtını sıvazladığı öteki savcı?
Çok özel yetkilerle donatılmış, bir tür “Zamane DGM Savcısı”...
Osman Şanal?
Onun hukuki sicili nasıl?
Bu arkadaş nasıl biri?
Yine Radikal’deki portresinden okuyorum.
11 Ağustos 2008’de Kemah’ta PKK saldırısında şehit olan 10 askerimizin soruşturması ona verilmiş.
Şimdi Ergenekoncu avına çıkan bu çok özel yetkili savcı bakın neler yapıyor.
Ağustos 2009’da bazı köylüler hakkında, bu olayda, teröristlere pil verdiği ve “PKK’ya yardım ettiği” gerekçesiyle müebbet hapis istiyor.
Ama aynı savcı, üç ay sonra bu defa Jandarma İstihbarat’tan sorumlu binbaşıya “Saldırı sizin işiniz mi” diye soruyor ve o saldırıyı bile Ergenekon’a sokmaya uğraşıyor.
Arada sadece üç ay var.
Şimdi neredeyse demokrasi havarisi ilan edilen bu DGM savcılarından bile daha özel yetkilere sahip savcı, aynı dönemde birtakım dergi ve gazetelere dava açıyor.
Sebep, “Terör örgütü olmak”.
Allah aşkına sizce bu savcılardan hangisi demokrasi yanlısıdır, hangisi Ergenekoncudur?
Ben bilmiyorum.
Sadece soruyorum ve merak ediyorum.
Cevabını bugün alamayacağımı, ancak ilerde, bugünküne benzer davalar açıldığında, daha doğrusu açılabildiğinde alabileceğimi de çok iyi biliyorum.
* * *
Bugün için söyleyebileceğim tek şey var.
Ey siyasiler, ey bürokratlar, ey aydınlar.
28 Şubat’ta “durumdan vazife çıkaranlar” vardı.
Bugün de, şöhret uğruna, ikbal uğruna “durumdan vazife çıkaranlar” var.
Sakın bana bugün yaşananların, ancak ilkel kabilelerde görülen bir kan davası olmadığını söylemeyin.
Bugünlerde herkese tavsiye ediyorum.
Şezlongu alıp, nehrin kenarına geçin.
Oradan her şey çok daha açık görünüyor.
Şu sıralar, fikir söylemeyip, sadece seyretme zamanı.
Her şey, her gerçek önünüzden akıp geçiyor.
Yapacağınız tek şey, soruları sorup, o sulara atmak.
Paylaş