Paylaş
Şimdi anlatacağım olay çok özel.
Hayatım, çevremdeki Good Fellas’la (Sıkı dostlarla) konuşarak geçti, şimdi ağzı gevşek olmayan bir dosta ihtiyacım var.
Lütfen aramızda kalsın.
Çok özel bir mesele...
Genel yayın yönetmenliğinden ayrıldığım günlerdi.
Psikiyatr bir dostum aradı ve “Hemen bir psikiyatra git” dedi.
“Neden, öyle bir halim mi var?” deyince şu cevabı verdi:
“Hayır ama yepyeni bir hayat başlıyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kendini hazırlaman lazım. Bunun için de psikolojik yardım almalısın.”
Hah...
Benim gibi bir egoya söylenebilecek en son söz:
“Psikolojik yardım al...”
İçimden “Gel ben sana psikolojik yardım vereyim” dedim ve tabii ki gitmedim.
1982’de ağır bir depresyon geçirmiş ve Hacettepe Üniversitesi’ne gitmiştim.
Harika bir kadın doçent, belki de hayatımı kurtarmıştı.
Ama o zamanlar ne ben bendim; ne de bu harika egom, bu egoydu.
Araya 20 yıllık Hürriyet genel yayın yönetmenliği girdi.
Ben istemesem de bana amiral gemisinin kaptanı muamelesi yaptılar.
İnsan bu...
Direniyor direniyor, sonra bir gün geliyor, “Ya galiba gerçekten öyleyim” diyor.
Çok aramızda, ben her yaşıma biraz geç girdim.
Arkadaşlarım mastürbasyon yaşına geldiğinde hâlâ kovboyculuk oynuyordum.
O nedenle bu “Amiral gemisinin kaptanı olma hali” de bana sonradan geldi.
Görevdeyken hiç öyle bir şey hissetmiyordum da son iki yılda öyle şeyler yazıldı çizildi ki...
“Ben gerçekten bu geminin kaptanıymışım” demeye başladım.
Neyse meselem o değil.
Palo Alto’dan karmakarışık duygularla döndüm.
Hiç nedenini bilmiyorum.
Üç gün boyunca uyku ilacı aldım, sakinleştirici aldım, bir dakika uyuyamadım.
Bunun üzerine süklüm püklüm psikiyatr arkadaşın kapısını çaldım.
Size o konuşmayı kelimesi kelimesine aktaracağım.
Aramızda kalacak değil mi?
Çünkü geçenlerde çok iyi bir arkadaşım, “Sen gerçek bir ruh hastasısın” dedi.
Öylesine güvendiğim bir arkadaşım ki, doğru olabilir diye düşündüm.
Ama şimdi aktaracağım, konuşmanın zabıtları lütfen aramızda kalsın.
Böylesine güçlü bir kamusal figürün arkasında bu kadar küçük bir insanın bulunduğunun, kamuoyunca bilinmesini istemem.
Ne de olsa benim de bir imajım var. Kariyerimi etkileyebilir.
Bu arada psikiyatr arkadaşımın adı Serpil...
Lacan’ın dersine girmiş adamım hangi psikiyatr çözebilir beni?
SERPİL: Düştün mü elime…
- BEN: Diline düşmek daha da koyuyor.
“Ne oldu?”
- Dipteyim. Ölüyorum. Nefesim kesiliyor.
Bunlar bir psikiyatr için hiçbir şey ifade etmez. Olay ne?
- Görünürde bir şey yok. İçimde bir sıkıntı var. Sanki bir dönüm noktasındayım da kabullenemiyorum gibi. Ama nedenini bilmiyorum, adını koyamıyorum.
28 Şubat meselesi mi?
- Yok, Allah’tan başka kimseden korkum yok. İçimdeki şey korku değil. Korku, bilebileceğim ve itiraf edebileceğim bir duygu. Korku yönetebileceğim bir şey, uykumu kaçırmaz.
ÖYLE BİR EGON VAR Kİ BALON YAPMIŞ LASTİK GİBİ
Tam psikiyatra gidecek zaman.
- Sana onun için geldim. Hadi yatır beni divana. Hemen şimdi.
Ben senin arkadaşınım. Psikiyatrın olamam.
- Ben de başkasına gidemem.
Neden?
- Yahu ben doktoramı yaparken Sorbonne’da Jacques Lacan’ın derslerini izlemiş adamım. Freud’u, onun psikanalizini yapacak kadar okudum. William Reich’ı hatim indirdim. Dünyada dilini bildiğim bütün psikoloji dergilerini son satırına kadar okuyorum. Yani hangi psikiyatr çözecek beni?
Bence bu söylediğin, psikiyatra gitmeme gerekçen olamaz. Tam aksine neden gitmen gerektiğini gösteren en belirgin sendrom.
- Neymiş o?
O Allah’ın belası egon. Başka ne olacak? Her şeyi kendinin bildiğini, en büyüğün sen olduğunu sanan o balon yapmış sibobu bozuk lastik.
- Teşekkür ederim. Harika bir psikiyatrsın.
TENEFFÜSTE ZENGİN KIZIN ELİNİ ANİDEN NEDEN BIRAKTIM
Bence psikiyatra gitmeni engelleyen asıl sebep bu olamaz.
- Bence bu ama başka nedenler de var tabii... Gel kostümlü bir prova yapalım. Ne anlatacağım ona?
Konuş diyecek.
- “Ben çocukluğumda” diye başlayacak bir sohbet benim için gereksiz bir başlangıç. Sorunum daha yakın ve daha acil. Acelem var. Baştan başlarsam, okul bahçesinde zengin ve güzel kızla ele ele dönerken neden aniden elini bıraktım ve kızcağız duvara çakıldı, onu anlatmam lazım. Ben neden bıraktığımı biliyorum zaten.
Neden?
- Çok güzeldi. İzmir’in varlıklı mahallesindendi. Bense Kahramanlar’dandım. Ve benimle ilgilenmez diye düşünüyordum.
E bu önemli değil mi sence?
- Ya arkadaş tamam da bugün acil bir sorunum var. Uyuyamıyorum. Allah kahretsin, tonlarca sakinleştirici, uyku hapı alıyorum, uyuyamıyorum. Psikiyatrik MED olsa, hemen ambülansı çağırıp, soluğu acilde alacağım.
YA ANLATTIKLARIMI YEMEKTE ARKADAŞINA ANLATIRSA
O zaman acilen bir pisikiyatra git.
- Gidemiyorum. Şöhretli adamım. Ya psikiyatr anlattıklarımı dinleyip sonra gidip birine anlatırsa? Bu korkuyu içimden atamıyorum. Düşünsene, psikiyatrım beni dinlemiş. Ben ona içimdeki her şeyi anlatmışım. Küçücük yanlarımı, alçakça yanlarımı her şeyi dökmüşüm. O da bir akşam yemeğinde arkadaşlarıyla birlikte. Hop konu bana geliyor.
Bir psikiyatr asla böyle bir şey yapmaz.
- Yok ya… Kaç tane psikiyatrın kitabını okuduk. Çeşitli vakaları anlatıyorlar. Güya isim vermiyorlar ama Google Maps gibi adres var. Birazcık düşünsen kim olduğunu çıkarırsın.
YABANCI DİLDE SEVİŞEMEM DERDİMİ ANLATAMAM
Yabancı bir psikiyatra git.
- Bak o hiç mümkün değil.
Neden?
- Hayatta iki şey var ki ancak anadilimde yapabilirim. Sevişmek ve derdimi anlatmak. Ayrıca bir şey daha var. Kendime anlatamadığım bir şeyi, psikiyatra nasıl anlatacağım?
- Senin durumun gerçekten vahim. Haklısın sen ego ötesine geçmişsin. Yapacak bir şey yok. Allah yardım etsin.
Psikiyatra gidemeyenler için güzel bir repertuvar
(*) Herman’s Hermits: I’m Henry the Eight
(*) Rolling Stones: 19th Nervous Breakdown
(*) Rolling Stones: Little Red Rooster
Paylaş