Baykal'a türbanla ilgili iki soru

DÜN CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı arayarak, merak ettiğim bir soruyu sordum. Bir süre önce Milliyet Gazetesi'nde bir demeci yayınlandı.

Orada ‘‘Türbanlılardan da oy istiyorum’’ demişti.

Kafamda iki soru vardı.

TEPKİ VAR MI

Birincisi bu sözlerine partisinin tabanından veya öteki üyelerinden bir tepki gelmiş miydi?

‘‘Hayır bana yansıyan bir tepki yok’’ dedi.

Durum gerçekten böyleyse, CHP'nin klasik tabanında ciddi bir zihniyet değişikliği başlamış demektir.

Çünkü bu parti, bir zamanlar İsmet İnönü'ye, ‘‘Paşam ne olur konuşmanızda bir kere Allah adını telaffuz edin’’ diye yalvarıldığı bir gelenekten geliyor.

İnönü'nün cevabı da artık siyasi efsanelerimiz arasına girmiştir.

Çünkü o da güya ‘‘Allahaısmarladık’’ diyerek Allah adını telaffuz etmiş.

Kafamdaki ikinci soru da şuydu.

Siyasette oy, belli bir program karşılığı istenir.

Baykal türbanlılardan oy istediğine göre onlara vaat edeceği şey ne olacaktır?

Mesela türban yasağının kaldırılması gibi bir niyeti var mıdır?

CHP Genel Başkanı buna şu net cevabı veriyor:

‘‘Oy için bir pazarlık içinde olmam. Bizim programımız belli. Onları tatmin edecek bir siyaset içinde olamayız. Ben onlara sorununuzu çözerim de demiyorum. Ama şunu diyorum. Ben sizi ikinci sınıf vatandaş olarak, bir düşman olarak görmüyorum.’’

Bu yaklaşım türbanlıların oyunu getirebilir mi?

Ayrıca üniversite kapısında sorun yaratan türbanlı oyu kaçtır?

HAYIR DUASI

Resmi bilgilere bakılırsa, 500 bin üniversite öğrencisinden sadece 7 bini türbanlı.

Dolayısıyla Baykal'ın bu çağrısı ile almak istediği sonuç nedir?

Baykal, ‘‘Ben seçim sonrasını düşünüyorum. Bu oy bana asıl seçim sonrasında lazım’’ diyor.

İlk bakışta insanı şaşırtan bir cevap.

Baykal devam ediyor:

‘‘Türkiye çok ağır bir ekonomik krizden geçiyor. Toplum büyük bir çatışma içine girdi. Bu krizi çözmek için kuvvetli bir sandalye farkı ile iktidara gelmek lazım. Ama bu da yetmez. Bu çatışma devam ettiği sürece krizi çözmek de mümkün değil. O nedenle benim muhalefetteki insanların hayır dualarına da ihtiyacım var.’’

Baykal
işte bu nedenle seçim öncesi bir ‘‘barışma programı’’ sunmak istiyor.

Artık ‘‘kimlik siyaseti’’ yapmak istemiyor.

Çünkü toplumun bir kesimi çıkıp, ‘‘Benim kimliğim şu’’ diye diretince, öteki kısmı ‘‘Öyleyse benim kimliğim de bu’’ diyerek karşı mevziye giriyor.

Bu da toplumda kamplaşmaya yol açıyor.

SİYASİ SADAKAT

‘‘Dolayısıyla ben, benim dışımdaki kimlikleri yok saymıyorum. O nedenle iddia ediyorum ki, hem HADEP'ten, hem MHP'den, hem AKP'den, hem ANAP'tan ve SP'den oy alacağız’’
diyor.

Neye güvenerek bunu söylüyorsunuz dediğimde ise siyaset bilimci tarafı cevap veriyor:

‘‘Ekonomik kriz insanların siyasi sadakatlerinde büyük deprem yarattı. Dürüstlük fevkalade önemli bir erdem haline geldi. Yani artık kimsenin oyu cepte keklik değildir.’’

Gelelim bu yazımın asıl eksenine...

Bir süredir ‘‘Türban sorununu laikler çözsün’’ fikri tartışılıyor.

Baykal'ın çıkışını da bu çerçevede değerlendiriyorum. Ayrıca Murat Karayalçın da türban konusunda yumuşak mesajlar veriyor.

Ecevit zaten 12 Eylül döneminden beri bu konuda yumuşak bir politika izliyordu. Yani sosyal demokrat kanat katı tavrını esnetiyor.

KAŞIMAYALIM

Ama bu yumuşak yaklaşım, türban tartışmasını ortadan kaldırabilir mi?

Kolay değil. Çünkü hálá bazı siyasetçiler ve gruplar türban üzerinden siyaset yapmaya devam ediyor.

Ve bu devam ettikçe sorun da sürecek.

Baykal işte bu ihtimale karşı şunu öneriyor:

‘‘Türbanı bir süre konuşmayalım. Bu sorunu kaşımayalım. Çatışma konusu olmaktan çıkarıp, daha serinkanlı düşünme iklimi yaratalım.’’

Bu öneriye ben de gönülden katılıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları