LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
FRANKFURT Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde süren "Deniz Feneri" davası ile ilgili haberleri okurken, aklıma yine o fotoğraf geldi.
Kayseri’de bir cenaze namazı sırasında çekilen fotoğraf.
Hatırladınız mı, hani Hürriyet’te "Dört bakan var bir gören yok" manşeti ile çıkmıştı.
Yurtdışında para toplayarak insanları dolandıran şirketin yöneticisi cenaze namazında, hükümetin 4 bakanı ile birlikte saf tutuyordu.
Şimdi buna benzer başka bir olayla karşı karşıyayız.
Üstelik bu defa durum insani açıdan çok daha vahim.
Güya felakete uğrayanlara yardım amacıyla kurulmuş bir dernek Almanya’da para topluyor.
İnsanların vicdanlarına, yardımseverlik duygularına yönelik kampanyalar düzenleniyor.
Bazı sanatçılar, siyasetçiler iyi niyetle bu kampanyalara katılıyor.
Sonra toplanan paralar, kuryeler aracılığıyla Türkiye’ye gönderiliyor.
Meğer yardım toplama kisvesi altında neler oluyormuş neler.
Türkiye’de kimlerin cebine paralar giriyor, kimlere ne maaşlar ödeniyor, ne yayın organları finanse ediliyormuş.
Yani para her yere gidiyormuş da, gitmediği tek yer, felakete uğrayan insanlar oluyormuş.
* * *
İddia sahibi biz değiliz.
Alman yargısı.
Bunları anlatan, bu dehşet itirafları yapan kişi herhangi bir insan değil.
Almanya’daki derneğin en üst yöneticileri.
Tek tek isim vererek anlatıyor.
Kime ne maaş verildiğini kuruşuna kadar söylüyor.
Parayı kimin nasıl taşıdığını, adres belirterek veriyor.
Ortada, Mercümek olayından beter bir durum var.
Hocayı hapislere kadar götüren finansal dalavereler bunun yanında tinerci çocuk vakası kalır.
Tabii hepimiz soruyoruz.
Şimdi ne olacak?
Yimpaş olayındaki gibi "Görmedim, işitmedim, söylemedim"i mi oynayacağız?
Hadi Alman yargısı bunu yanlarında bırakmayacak.
Orada içimiz rahat.
Ya kendi ülkemizde?
Bunların uzantıları, kuryelerin adresleri? Onlar ne olacak?
Yine cenaze namazlarında birlikte saf mı tutulacak?
Merak ediyoruz, bekliyoruz.
* * *
Dün merak ettim sordum.
Frankfurt’ta görülen davaya Türk medyasının ilgisi neymiş?
Hayret.
Hürriyet ve Milliyet gazetelerinden başka muhabir gönderen gazete yokmuş.
Almanya’da afra tafra atan gazetelerin hiçbiri nedense ilgi göstermemiş.
Neden?
Konuşan dernek yöneticisinin Ergenekon davasını başlatan sözde haham kadar kıymeti yok mu?
Yoksa çocuklar "bizim mahalleden" olduğu için görmezden mi geliyoruz.
Oysa tam aksini yapmak lazım.
Binlerce insanın duyguları insafsızca sömürülmüş.
Hem de nasıl günlerde?
Bir yerde deprem olduğunda, bir yerleri sel götürdüğünde, bir köy, beş on mahalle toprak altında kaldığında.
Yani ülkenin bir köşesinden "Orda kimse var mı" feryatları yükselmeye başladığında ortaya çıkan baykuşlar, işte o vicdanları yiyip bitirmiş.
Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmeyeceğini söyleyen Başbakan’dan, acısı, vicdanı hortumlanan insanlarımızın da hakkını aramasını bekliyoruz.
Yimpaş olayında, "Bize ne, paranızı verirken bize mi sordunuz" dedik.
Eh, hadi öyle olsun.
Ama burada kimseye böyle bir şey söyleyebilir miyiz?
* * *
Dün baktım, Almanya’da inanılmaz itiraflar yapılıyor.
Vicdan sömürücüsü bir çetenin marifetleri tek tek ortaya dökülüyor.
Ama Türkiye’de yine ses yok.
Acaba bunu da mı Ergenekon savcısına yollasak?
Ne dersiniz...
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları