Paylaş
“Her azizin bir geçmişi, her günahkârın bir geleceği vardır...”
Ben de diyorum ki:
“Her insanın içinde bir aziz, bir de günahkâr vardır...”
Hayat dediğimiz şey de içimizdeki azizle günahkârın bitmeyen kavgası, bitmeyen hesaplaşmasıdır.
* * *
Bayram geliyor...
Biraz ara vereceğiz, soluk alacağız.
Meclis kapanacak, salı kâbusları bir haftalığına hayatımızdan çıkacak.
Başka hiçbir işi gücü olmayan, hayatlarını programlanmış plastik kavgalarla kazanan televizyonlardaki konuşan kafaların bile en azından bir bölümü tatile çıkacak.
Arkadan kurulmuş naylon silahşorlar ekrandan çekilince, meydan birkaç günlüğüne de olsa eğlenceye kalacak.
Kendimizi kendimizle baş başa bulacağız.
Biz baş başa kalınca, içimizdeki azizle günahkâr da baş başa kalacak.
Yani geçmişimizle geleceğimiz baş başa kalacak.
Konuşacaklar...
Ben de bu sessizlikten istifade ortaya atılıp avaz avaz konuşmaya, sormaya başlayacağım.
* * *
Kime mi?
Sivrilmiş kalemlerden, gerilmiş hançerelerden, öfkeden şişmiş diye suçlanan egolardan, ekranları parselleyip patlak gözlerle beynimize bağıran gürültü rantiyelerinden, patırtı mafyalarından, şamata derebeylerinden geriye kalan makul insanlara...
Onlara sesleneceğim.
Yani köşelerden, ekranlardan her gün kılıç şakırdatan, silah gösteren mahalli kabadayıların elinden kurtulanlara konuşacağım.
Onlara diyeceğim ki:
Ey arkadaş...
Sen, Türk, Kürt, Azeri, Arap, Rum, Yahudi...
Her kim isen...
Müslüman, Hıristiyan, Yahudi...
Zerdüşt, Yezidi diye suçlanan
Veya ateist diye horlanan...
Hangi inanç veya inançsızlıktan isen sen...
Hiç düşündüm mü?
Diyeceğim ve şunları soracağım.
Hadi buyurun küçük bir milli meditasyona.
Hazır demokrasi muskacıları da tatildeyken hayırlı bir iş yapalım.
Arkadaş hiç düşündün mü onlar niye öyle de biz böyleyiz
EVET hiç düşündün mü?
- Bunca İslam ülkesi, bunca batağın içindeyken, içsavaşlardan, istikrarsızlıklardan bitap düşmüşken, yerlerde sürünürken...
Nasıl olmuş da senin ülken Kurtuluş Savaşı’ndan beri iyi kötü bir huzuru yaşamış...
Hiç düşündün mü...
- Şu kadar İslam ülkesi, demokrasi denen şeyi zerre kadar tanımamışken, bahar diye karakışlara girmişken...
Nasıl olmuş da senin ülken, bir tek senin ülken, 90 yıl önce bir cumhuriyet kurup yarım asırdır çokpartili bir demokrasiyi yaşatabilmiş...
* * *
Hiç düşündün mü...
- Onca Müslüman ülkesi ya kendi içinde bir savaşı, ya şununla bununla bir dış savaşı bir türlü bitiremezken...
Nasıl olmuş da bir tek senin ülken içsavaşı yaşamadan, kardeşinin kanını dökmeden yoluna devam edebilmiş...
Hiç düşündün mü...
- Yakın çevrende petrol içinde yüzen İslam ülkeleri, Allah’ın verdiği bu nimete rağmen ekonomisini bir türlü rayına oturmadığı halde...
Yeraltı zenginliklerinden nasibini alamamış ülken, nasıl olup da iyi kötü 30 yıldır ekonomisini krizlerden çıkarabilmiş, rayına oturtabilmiş...
* * *
Hiç düşündün mü...
- Öteki İslam ülkelerinin babadan oğula geçen rejimleri hâlâ yerli yerinde dururken, Darbeyle gelen diktatörleri, yıllarca orada oturabilir, ancak başka darbelerle bile oradan gidemezken...
Nasıl oluyor da senin askerin darbe yaptığında bile, en çok 3 yıl sonra seçime gidip yerini sivile bırakmış...
Hiç düşündün mü...
- Öteki İslam ülkelerinde, daha dün, bahar meydanlarında el ele verip rejim devirenler, üç gün sonra kanlı bıçaklı hale gelirken...
Nasıl olur da senin ülkenin doğusunda 30 yıldan beri süren bir etnik savaş Türk’üyle Kürt’ünü hâlâ gırtlak gırtlağa getirememiş...
Mesela diyorum sakın şunlardan dolayı olmasın
ARKADAŞ sana bazı ipuçları vereyim:
- MESELA Sakın bunda senin atalarının daha 150 yıl önce yüzünü Batı’ya çevirmesinin etkisi olmasın...
- MESELA Sakın bunda, şimdi meydanı boş bulan bazı kendini bilmezlerin yerden yere vurduğu Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in, o Cumhuriyet’in bazı temel ilkelerinin etkisi olmasın.
- MESELA Sakın bunda, Cumhuriyet’in eşitlikçi ve parasız eğitime, özellikle de kadının eğitimine verdiği önemin payı olmasın.
- MESELA Sakın bunda, başında olduğu tek partinin en kuvvetli olduğu dönemde, çokpartili hayatın yollarını açan, seçimi kaybedince en küçük mızıkçılık yapmadan koltuğunu seçimle gelenlere bırakan, Cumhuriyet’in o kahraman kuşaklarının rolü olmasın.
- MESELA Sakın bunda dinin devletle ilişkisini iyi kötü tanzim edebilmemizin önemli bir payı olmasın.
- MESELA Sakın bunda, son yıllara kadar iyi kötü sahip olduğumuz ifade hürriyetinin, özgür basının, eleştirel ruhun etkisi olmasın.
- MESELA Sakın bunda Cumhuriyet’in 90 yılında oluşturduğumuz, iyi kötü yürüttüğümüz güçlü bir demokratik mutabakat bilincinin etkisi olmasın.
* * *
Sevgili kardeşim...
Türkiye 90 yıllık bu mutabakatı birlikte oluşturdu.
Kimse çıkıp bize muhafazakârı daha demokrattır, laiki daha askercidir gibi mavallar okumasın...
Ancak dar kafalı veya tarih şuurundan zerre kadar nasibini alamamış bir zihniyetin karakutusu kendini hazine diye yutturmaya çalışabilir.
Burası hepimizin ülkesidir ve kimse, kendi küçük dünyasına, gençlik ideallerine, hayat felsefesine göre bu ülkeye isim vermeye, lakap bulmaya, kendi kafasına göre intizam vermeye kalkmamalıdır.
İşte bayram...
Bir düşünün... Düşünelim...
Kıymetini bilmek, bu ülkeyi savaşlara sokmadan, sandığı hep ortada tutarak getiren nesillere hakkını vermek, demokrasi dediğimiz kültürün en sağlam ayağıdır.
Unutmayın, her azizin bir geçmişi varsa...
Her günahkârın da bir geleceği vardır...
Paylaş