Paylaş
Tabiatın ve sosyal hayatın değiştirilemez bir ‘Kazanova kanunu’ var.
Dünyanın en çapkın erkeği de günün birinde duvara tosluyor.
Kadından kadına dolaştıktan sonra, günün birinde öyle bir kadınla karşılaşıyor ki...
O andan itibaren hayatı kararıyor.
Çünkü artık ‘son durak kadınına’ gelmiştir.
Gidecek başka bir yer kalmamıştır.
TABİATIN VE HAYATIN KAZANOVA KANUNU
Ama bir Kazanova için, daha güç durumlar da vardır.
Hiç düşündünüz mü, çok çapkın bir erkek, karısının veya sevgilisinin de aynı şeyi yaptığı an ne hisseder?
Kendisi de yaptığı için, anlayışla karşılaması gerekmez mi?
İşte öyle olmuyor.
En çapkın erkek bile, kendine hak gördüğü şeyi, karısına hak olarak görmüyor, göremiyor.
Örnek mi?
Dominique Strauss-Kahn.
Hani, şu Fransa’nın her çapkınlıkta başını belaya sokan ünlü ekonomisti.
Dünya Para Fonu IMF’nin eski başkanı.
Her gördüğü kadına sarkan bu adamın, meğer eşi de küçük bir ‘affair’, Türkçe deyişle ‘ilişki’ yaşamış.
Global çapkın, bunu öğrenince tepkisi ne olmuş biliyor musunuz?
Acayip bir kıskançlık krizi yaşamış ve evi terk etmiş.
Ne soylu bir erkek davranışı değil mi?
Gelin size bu olayın hikâyesini anlatayım.
KOCAMIN ÇAPKINLIKLARIYLA GURUR DUYUYORUM
Fransa’da yeni bir kitap yayımlandı.
Adı ‘Les Strauss-Kahn’...(*)
Türkçeye ‘Strauss Kahn Ailesi’ diye çevirebilirsiniz.
Dominique Strauss-Kahn, eşi Anne Sinclair’le, onun sunuculuğunu yaptığı bir televizyon programında tanışıyor.
Ertesi gün öğle yemeğini bile bekleyemeden, kahvaltıda buluşuyorlar. Büyük aşk, 1991’de evlilikle sonuçlanıyor.
Evlilikten kısa süre sonra Stauss-Kahn’ın çapkınlıkları başlıyor.
Bazı arkadaşları Anne Sinclair’e duyduklarını anlatıyor ama o, kocasına toz kondurmuyor.
Ancak kocasının çapkınlıkları herkesin diline düşünce, bu defa başka bir tutum sergiliyor.
“Kocamın çapkınlık şöhretiyle gurur duyuyorum” diye açıklama yapıyor.
Tabii herkes buna şaşırıyor.
Bir kadın böyle bir şeyi nasıl söyleyebilir diyenler giderek çoğalıyor.
Bu vurdumduymazlığın arkasında başka nedenler arayan da çıkıyor. Ama kimsenin aklına başka bir şey gelmiyor.
Taa ki, yukarda bahsettiğim kitap yayınlanana kadar.
MEĞER ONUN DA AİLE DOSTU PATRONLA İLİŞKİSİ VARMIŞ
Dünyanın en ünlü çapkınlarından Dominique Strauss-Kahn, 2002’de karısının, aile dostu bir işadamıyla ilişkisi olduğunu öğreniyor.
Çılgına dönüyor.
Evi terk ediyor.
Karısına yapmadığını bırakmıyor.
Görüyor musunuz kadından kadına koşan Kazanova’nın düştüğü hali?
Dedim ya, tabiatın ve hayatın acaip bir ‘Kazanova kanunu’ var.
Türkiye’nin evli çapkınlarına duyururum.
EN GÜZEL KADIN GAZETECİ HANGİSİ
Bu arada benden duymuş olmayın, size küçük bir Fransız dedikodusu daha...
Anne Sinclair’in, kocasının bütün bu ‘affair’lerine dayanmasının gerçek nedeni, kendisinin ilişkisi değilmiş.
İlle de First Lady olmak istiyormuş.
Demek ki Fransa’da gazeteci kadınların böyle bir tutkuları var.
Son seçimde, yeni Cumhurbaşkanı Hollande’ın kadın arkadaşı Valerie Trierweiler’e birisi, “Paris’in en güzel gazetecisi nasıllar” diye takılmış.
O ne cevap vermiş biliyor musunuz:
“En güzel kadın gazetecinin Anne Sinclair olduğunu sanıyordum.”
Bir kadın gazetecinin tırnaklarından daha sivri ne olabilir?
Bir başka kadın gazetecinin tırnakları…
Şaka şaka, lütfen ciddiye almayın.
Kadınlardan korkarım, kadın gazetecilerden daha da fazla korkarım…
O yüzden bu dedikoduyu benden duymadınız, tamam mı…
(*) Raphaelle Bacque-Ariane Chemin: ‘Les Strauss-Kahn’, Editions Albin Michel, Paris, 2012
FIRST ARKADAŞ’IN İŞ KONTRATINI ELE GEÇİRDİM
Hazır Paris kulislerine dalmışken, size yeni First Lady ile ilgili öğrendiklerimi de anlatayım.
Bu kadın, çok esaslı…
Libe’ye (Biz Paris’te Libération gazetesine böyle diyoruz) verdiği demeçte, kendisine gıcık olan tutucu Fransızlara yapacağını yapmış.
Ne demiş biliyor musunuz?
“Bana alışacaklar…”
Bu cümlede, biraz, ‘Mecburen alışacaksınız’ tonu yok mu?
Yoksa bana mı öyle geldi?
Neyse ben asıl, Valerie Trierweiler’in, gazetecilik yapmaya devam edeceğini açıklamasıyla ilgiliyim.
Paris Match dergisinde gazeteciliğine devam edecekmiş. Bunun için dergiyle bir anlaşma yapmış.
Yine benden duymadınız, yeni First Arkadaş’ın, Paris Match’la yaptığı kontratı ele geçirdim.
Anlaşma üç maddeden oluşuyor:
- Derginin kültür bölümünde çalışacak. Ayda iki veya üç yazı yazacak, mülakat yapacak.
- Siyasi konulara hiç girmeyecek.
- Derginin politikalarına asla burnunu sokmayacak. Yani dergi isterse, Hollande ve onunla ilgili araştırmalar yapacak, haberleri yazacak. Beğenmediği haberler için ses çıkarmayacak. Çok uğraştım ama ne kadar para alacağını bulamadım.
AMA ASIL HABERİM BAŞKA O BOMBAYI DA PATLATIYORUM
Ama size asıl haberim başka.
Hani şu bize çok çektiren Mitterrand’ın eşi Madame vardı ya…
Onun bizi ifrit eden, Kürtlere hep arka çıkan ‘France Libertés’ diye bir vakfı vardı.
Hatırlayacaksınız, 1980’li, 1990’lı yıllarda bizi epey uğraştırmıştı.
Yeni First Arkadaş, işte bu vakfın çalışmalarını devam ettirecekmiş.
Ama şimdiden söyliyeyim.
Bu kadın bir felaket…
Dergiye yaptığı ilk iş ne olmuş bilmiyor musunuz? Eski Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Roosevelt’in eşi Eleanor Roosevelt’in yeni çıkan biyografisini yazmış.
Malum Eleanor Roosevelt de gazeteciydi ve kocası başkanken gazeteciliği bırakmamıştı. Yazısında şöyle bir cümleyi de araya sokuşturuvermiş:
“Hay Allah, bakıyor musunuz, gazeteci bir first lady, öyle yeni bir şey değilmiş…”
Diyorum ya, Elysée Sarayı’nda artık her saniye lafı sokuşturan zeki bir kadın oturuyor…
Amaan, tasası bize mi düşecek…
NOT: Bu yazı Fransız VSD dergisinden derlenmiştir.
Paylaş