Altı günlük siyasi detoks

ALTI gündür Türkiye’den uzakta, tam anlamıyla bir ‘siyasi detoks” yaptım...

Haberin Devamı

Çünkü her gün, her konuda konuşan, ağzını her açtığında sadece öfke saçan, her kelimesinde toplumun bir bölümüne nefret kusan, onların değerlerine, hayat tarzlarına, kültürlerine durmadan hakaret eden ve kendi kendini her gün biraz daha “Yüzde 50’nin Cumhurbaşkanı” seviyesine tenzili rütbe eden bu belagat, beni de yordu, ruhumu zehirledi...
Gittiğim yerde ilk iki gün telefonlarım çalışmadı. Öteki üç gün de sadece akşamları kısa süre için açtım.
Yazıları önceden yazıp bıraktım.
Bıraktığım yazılara tek cümlelik bir ek yaptım o da Süleyman Şah Türbesi’nin taşınmasıydı.
Ve inanın bir hafta boyunca o sesi duymamak bana çok iyi geldi.
Hayatımın en güzel terapilerinden birini yaptım.

Siyasi detoks bünyede şu terapik etkileri yapıyor

Haberin Devamı


-O sesi duymayınca, sinirlerim yatıştı, 3 bin metre yüksekliğe tırmandığım halde, ne tansiyonum etkilendi, ne kendimi yorgun hissettim.
-O sesi duymayınca, kendimi dinledim. Kendimi dinledikçe, ihmal ettiklerimi, yanlışlıklarımı, başkalarına yaptığım haksızlıkları daha iyi gördüm.
-O sesi duymayınca, sessizliğin ülkeme ne kadar yakıştığını, gözümde ne kadar güzelleştirdiğini, sakinleştirdiğini hissettim.
-O sesi duymayınca, AKP’nin bu ülkeye yaptığı güzel şeyleri de gördüm.
-O sesi duymayınca, aslında ülkemde kimseyle kavgalı olmadığımı, parçalanmış ülkemin yeniden tek millet haline geldiğini gördüm.
-O toksik sesi duymayınca, karşı taraftaki toksik sesler de sustu ve detoksun etkisi iyice arttı. Anladım ki, toksin toksini besliyor, detoks detoksu davet ediyormuş...
-Yani arkadaş, o öfke, o nefret vuvuzelası, o ötekileştirme susunca, bu öfke, bu nefret vuvuzelası, bu ötekileştirme de susuyormuş.
-Son söz: Altı günlük Erdoğan detoksunda, bu ülkenin gerçek sorununun kaynağını da keşfettim.
Ne olduğunu söylememe gerek var mı...


Döndüğümde anladım ki gözü hâlâ Kadıköy vapurunda

Haberin Devamı

BAZI sözleri var ki, kendi kendime şöyle diyorum:
“Herhalde ağzından kaçtı. Eminim pişman olmuştur...”
Mesela Gezi olayları sırasında Fatih Altaylı’ya söyledikleri...
Hani Kadıköy vapurundan inen kadınlarla ilgili sözleri.
Etiyopya’dan döndüğümde gördüm ki, şimdi de mini etekli kızlara takmış.
O zaman anlıyorum ki o sözler ağzından falan kaçmamış.
2002 yılında “Milli Görüş gömleğimi çıkardım” diye bizi aldatırken, söyleneceği günleri beklemiş o sözler.
Şimdi o günler de geldi...
Gözü hâlâ Kadıköy vapurundan inen kadınlarda...
Tahammül edemiyor onlara...


‘Kleptokrasi’nin Büyük Türkçe Sözlük’teki anlamı

NEW York Times gazetesi yazarı Thomas Friedmann erken davranıp geçen çarşamba o kitabı benden önce yazdı.


* * *

Haberin Devamı


Kitabın adını Türkçeye şöyle çevirebilirim:
-“Devlet Hırsızları: Yolsuzluk Neden Küresel Güvenliği Tehdit Ediyor...”
Anafikri şu:
-“Afganistan’da Taliban’ı ortaya çıkaran asıl neden devlet içindeki yolsuzluklardır.”
Sonra öteki İslam ülkelerinden örnekler veriyor:
Mısır, Nijerya, Tunus, Özbekistan...


* * *


Okurken tabii ki Türkiye’de 1990’lardaki olayları hatırladım.
O günkü yolsuzluk iddialarının sonu, bugünkü AKP iktidarı oldu.
Ama son iki yıldır siyasi tarihimizin en ağır yolsuzluk iddialarıyla yaşıyoruz.
Ayakkabı kutuları, evlerdeki kasalar, sıfırlanamayan milyonlar, havuzlar...


* * *


Türkiye’de devlet ihale sistemi şöyle çalışıyor.
-‘Havuz’a ver, ihale al, sonra devlet sana garanti versin ve YAP,
-İktidar içindeki gizli ortaklarla İŞLET,
-Zamanı geldiğinde malı gerçek sahibine, yani gizli ortağına DEVRET.
Türkiye’de, eski yolsuzluklara tepki olarak gelenler, şimdi o dönemle kıyaslanamayacak kadar büyük bir kirlenme ve yolsuzluk iddiası altında...
Ancak üç yeni durum var.
-İlk defa İslami bir iktidar döneminde devasa yolsuzluk iddiaları ayyuka yükseliyor.
-Geçmiştekiler, yargı vardı, Yüce Divan’a gitmişti.
-Şimdi ise yargı yok, iddiaların üstü göz göre göre örtülüyor.


* * *

Haberin Devamı


Sarah Chayes, kitabında verdiği örnek ülkeleri
şöyle niteliyor: “Crony capitalism kleptocratic
structure.” (s. 85)
Türkçe karşılığı şu:
“Akraba-i taallukat kapitalizmi, kleptokratik yapı...”


* * *


“Akraba kayırmacılığının” anlamını biliyoruz.
“Kleptokrasi” kelimesinin tam karşılığını da Büyük Türkçe Sözlük’ten aktarayım:
“Ülkenin her türlü ulusal kaynağını ve hazinesini kendi çıkarları doğrultusunda kullanan diktatörlükleri tanımlamak üzere geliştirilen kavram..”


* * *


İşte o yüzden diyorum.
Son günlerde çok konuşulan bu kitabın yeni baskılarına Türkiye de bir örnek olarak girerse kimse şaşırmasın...

(*) Sarah Chayes: “Thieves of States: Why Corruption Threatens Global Security”, W.W. Norton and Company, 2015

Yazarın Tüm Yazıları