Allah’ın sevdiği gazeteci bu masaya düşer

ZANNETMEYİN ki genel yayın yönetmenliğinden ayrıldığım için dünyaya “sitcom” gözlüğü ile bakmaktan vazgeçeceğim.

Haberin Devamı

Allah’ın sevdiği gazeteci bu masaya düşer
Hayır asla.


Hayatım, dünyam, çalıştığım yer, ailem, arkadaşlarım....


Hepsi benim sitcom dünyam.


Çünkü bu yalan dünya böyle çok daha eğlenceli.

İŞTE SİZE DAHA DA GELENLER LİSTESİ

Önceki günden beri Davos’tayım.


Konuştuğum insanların çoğu bu yıl Davos’un geçen yıllara göre daha sönük geçtiği kanısında.


Tabii buradaki Türk topluluğunun hâlâ muzip kalabilenlerinin veya muzip olmayı göze alabilenlerinin tek esprisi şu:


“One minute etkisi...”


“Başbakan Erdoğan ‘Daha da gelmem’
deyince, Davos ruhu da çöktü.”


Önceki akşam Post Otel’de Coca-Cola’nın daveti vardı.


İki yıldan beri Coca-Cola Davos’a gelen Türklerin en rağbet ettiği gecelerden birini düzenliyor.

Haberin Devamı


Tabii Yönetim Kurulu Başkanı bir Türk ve o Türk de Muhtar Kent gibi parmak ucuyla bütün dünyaya dokunma sanatına sahip biri olunca bu ilginin sebebi de anlaşılıyor.


Coca-Cola gecesinde Türkler arasında konuşulan konu yine Davos’a gelen Türklerdi.


Tabii ki anında Davos’un “En cesur Türk’ü” seçildi.

TÜRK BÜROKRASİSİNDE EN CESUR YÖNETİCİ KİM

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz.


Üstelik sadece gelmemiş, bir de konuşma yaptı.


Başbakan bu yıl Davos’u boykot edince bütün Türk devleti de boykot etmiş.


Devletten gelen tek kişi o olmuş.


O yüzden kendisine iki koruma görevlisi vermişler, valizini taşımak istemişler ama o “Kendim taşırım” demiş.


Onun için söylenen şu:


“Helal olsun. Daha da geldi...”


İki numaralı cesur ise Başbakan’a çok yakın bir insan.


Cüneyt Zapsu.


Sakal bırakmış, içinde şöyle hafiften Kurtlar Vadisi tarzı beyaz bir gömlek.


Fena da gitmemiş yani.


O ve eşi de Davos’ta.


Yani o da“Daha da gelenlerden...”


Bazı işadamları Davos programını iptal etmiş.


Sakın üzülmeyin, sebebi sağlık falan değil.


Malum sebepten.


Buna karşılık bazı işadamları da gelmiş.


Kimler mi?


Boşverin, isimlerini vermeyeyim, gammazlığa girebilir.


Tabii kolayca anlayabileceğiniz gibi bunların hepsi gerçekten şaka.

Haberin Devamı


Herhalde Başbakan kimseye “Sakın oraya gitmeyin” dememiştir.

COCA-COLA GECESİNİN ÖNEMLİ KONUĞU KİM

Coca-Cola gecesinin çok önemli bir konuğu vardı.


ABD’nin eski Başkanı Bill Clinton.


Faça yine aynı faça.


Hiç bozulmamış.


Beyaz saçları, lacivert takım elbisenin üstünde çok daha çarpıcı biçimde duruyor.


Ama biraz yaşlanmış.


İnsanoğlu çok kötü.


(Veya sadece ben kötüyüm.)


Aynı yaşlarda birini biraz yaşlanmış görünce, sanki biraz seviniyor gibi oluyor.


Clinton konuşmasına başlarken Coca-Cola Başkanı’ndan “Muhtar” diye söz etti.


Belli ki aralarında arkadaşlık ilişkisi var.


Bir de Coca-Cola’yla ilgili güzel bir espri yaptı.


“Coca-Cola artık sadece kolalı içecek satmıyor. Aynı zamanda sanat eserleri satıyor”
dedi.

Haberin Devamı


Coca-Cola, yeni alüminyum şişeler çıkarmış.


Gerçekten Andy Warhol’vari küçük sanat eserleri olmuş.


Clinton Haiti depremi için Başkan Bush’la birlikte büyük bir yardım kampanyası düzenledi.


Haiti’de Devlet Başkanı ile dolaşmışlar.


Depremde yıkılan binalar arasında sömürge dönemlerinden kalmış kolonyal tarzda çok güzel tarihi binalar varmış.


Onlar da yıkılmış.


Haiti Devlet Başkanı, “Ama artık o binaları yeniden inşa etmeyeceğiz. Kendi düzeyimize, kendi imkânlarımıza uygun daha küçük ve mütevazı devlet binaları inşa edeceğiz” demiş.

AVATAR’IN YÖNETMENİ KONUŞURKEN DÜŞÜNÜYORUM

Benim için günün en eğlenceli ve güzel bölümü, akşam “Fluela” Oteli’ndeki yemekti.

Haberin Devamı


Dünyanın en etkili 100 medya mensubunu bir araya getiren yemeğin üç konuşmacısından biri “Avatar” filminin yönetmeni James Cameron’du.


İnsanın arkasında bir de “Titanic” filmi olunca ve filmlerinin hasılatı milyar doları geçince tabiatıyla Davos’un en başarılı işadamları listesine de giriyor.


Konuşmasının, Avatar kadar başarılı olduğunu söyleyemem.


Ne diyeceksiniz, Allah insana her zaman her şeyi vermiyor.


Kimi çok iyi konuşuyor, kimi çok iyi yapıyor.


İkinci konuşmacı, Jeff Kinsey’di.


Kinsey,
“Wimply Kid Inc.” adlı şirkette çocuk kitapları yazan çok ünlü bir kişi.


Oturumu yöneten Dow Jones’un genel yayın yönetmeni Robert Thomson, “Siz çocuklar için moral değerler yaratıyorsunuz” deyince, o şu cevabı verdi:

Haberin Devamı


“Hayır ben sadece çocukları eğlendiriyorum.”

Medyanın “eğlendirme” fonksiyonunun ne kadar önemli olduğunu her söylediğimde, kaşlarını çatarak bana şöyle küçümser nazarlar fırlatan meslektaşlarımı düşündüm.


Tabii ki, içimde epey güldüm, eğlendim.


Zaten bütün gece, medyanın giderek yükselen “eğlendirme” fonksiyonundan söz edildi.

ARKADAŞLAR ŞİMDİ DÂHİLER MASASINA GİDİYORUZ

Arkadaşlar şimdi geliyorum gecenin en eğlenceli masasına.


Aslında en durgun, en ifadesiz insanların oturduğu masa ama bu masa benim için çok eğlenceliydi.


Şimdi gözünüzü kapatın, sizi şöyle bir masaya davet ediyorum.


Başında genç bir adam oturuyor.


Gömleğini üzerine salmış, üstünde herhalde 60 dolara alınmış bir ceket.


Bu genç adam kim mi?


Youtube’un kurucu ortağı Chad Hurley.


Tam karşısında, hafif toplu, gözlüklü, durgun, 50 yaşlarında bir adam.


Eric Schmidt.

O da kim mi?


Her gün çoğumuzun en az bir defa girdiği arama motoru “Google’ın CEO’su.


Onun yanında ise hepsinden daha durgun, daha sessiz, henüz 40 yaşlarının başında görünen bir adam.

Evan Williams.


Son iki yılın internet fenomeni Twitter’ın kurucu ortağı.


Anlayacağınız üç internet dâhisi aynı masada oturuyor.


Bir “Facebook” eksik.


Bir gözlem.


Bu üç dâhi insan da, bütün gece ellerindeki BlackBerry’lerle oynuyorlardı.

HURLEY’E, NAZLI ILICAK’INEVİNDEKİ TWITTER GECESİ

Chad Hurley’e, “Youtube’un Türkiye’de sorunları var” diyorum.


Beni şaşırtan bir cevap veriyor:


“Ama başbakanınız kendisinin Youtube’a nasıl girileceğini bildiğini söyledi.”


Evan Williams’a “Geçen hafta ünlü bir Türk gazetecisinin (Nazlı Ilıcak) evinde Twitter partisi düzenledik. Türkiye’de epey takipçiniz var” diyorum.


Her dâhi gibi, sessiz ve çok saygılı biçimde dinliyor ve bize Uzakdoğulu eşini tanıtıyor.


Tabii anında Ahmet Hakan’a bir mesaj geçerek, “Şu an Twitter’ın kurucusu ile birlikteyim. Bunu herkese duyurabilirsin” diyorum.


Biraz da bizim masadan söz edeyim.


Tam karşımda, Jeff Jarvis oturuyor.


Jarvis,
öğretim üyesi ve dünyanın en ünlü blogcularından biri.


Elini sıkarken, “Geçenlerde Murdoch’u ağır biçimde eleştiren makalenizi okudum” diyorum.


Murdoch,
gazetelerinin içeriğini bedava kullanan Google’a karşı savaş açtı.


Jarvis,
“Bu savaşı kazanamazsınız” diye yazdı.


O bunu anlatırken, hemen yanında oturan Murdoch’un üst düzey bir yöneticisi de onu dinliyor.

ERDOĞAN EN ÜNLÜ BLOGCUYU DAVET EDİP SOHBET ETMİŞ

Sohbet sırasında Jarvis ilginç bir bilgi veriyor.


Geçen yıl Türkiye’ye gelmiş ve Başbakan Erdoğan onunla sohbet etmiş.


Erdoğan’
ı öteki liderlerden farklı kılan bir yanı bu.


Bu bakımdan rahmetli Özal’a benziyor diyebilirim.


Tabii ki, bu Davos sitcom’u arkadaşım Kai Diekmann’dan söz etmeden bitemez.


Kai’
le ben üç yıl önce kendimize birer internet sitesi açmaya karar vermiştik.


Kai
benden önce davrandı ve geçenlerde sitesini açtı.


Elinde küçük bir kamera her şeyi kaydediyor.


Arı gibi çalışıyor.

 

Anlayacağınız ben biraz tembel kaldım.


Ama ben de önümüzdeki günlerde sitemi açıyorum.


Yani sizleri “eğlendirmeye” devam edeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları