Allah Allah, nereden çıktı bu renkler

BAYRAMDAN önce yeni pasaport almak için Şişli Emniyet Amirliği’ne gittim.

Haberin Devamı

Mahkemeler dışında çok uzun süreden beri ilk defa bir devlet dairesine giriyorum.

Devlet dairesi benim için kasvetin, iç karartıcılığın öteki adıydı.

Ama orada beni, kafamdaki klişeyi kıracak bir sürprizler zinciri bekliyordu.

*  *  *

-İlk sürpriz duvarların rengiydi.
Devlet grisi gitmiş, yerine insanın içini açan pastel renkler gelmişti.

-İkinci sürpriz bankolardı. 
Hizmet almaya gelen vatandaşı ayakta bekleten yüksek banko sistemi terk edilmiş. Her memurun önünde iki koltuk var. Gelenler oraya oturuyor.

-Vatandaşla memur arasındaki cam paravan kaldırılmış.
Görüşme bir sohbet havasında geçiyor.

-Yeni fotoğrafın en çarpıcı unsuru ise kuyruklar.
Bankoların önünde kuyruk yok. Çünkü randevu sistemine geçilmiş. Pasaport çıkarmaya gelen vatandaş telefon ediyor, kendisine randevu veriliyor, o saatte
geliyor ve hiç beklemeden işlemi yapılıyor.

*  *  *

-Personele gelince...
Bir kere çok gençleşmiş. Hepsi çok bakımlı.

-Davranışları, konuşmaları gerçekten gelişmiş ülkelerde gördüğüm emniyet elemanlarından çok daha moderndi.

-Üniformalar çok güzeldi.
(Burada bir parantez açıp Mehmet Ağar’a bir selam göndereyim. Türk polisinin üniformalarının modernleşmesinde, genç “Yunus” profilinin ortaya çıkarılmasında onun inkâr edilemeyecek katkısı vardır.)

-Eskiden bildiğimiz o ağır koku gitmiş. Her şey tertemiz.
Bütün işlemler bilgisayarla yapılıyor.

*  *  *

Elektronik eğitimi almış genç bir memur işlemlerimi yapıyor. Bütün işlemler 10 dakikada tamamlanıyor. Teşekkür edip ayrılıyorum. 15 dakika sonra Fatih Sultan
Mehmet Köprüsü’nü geçerken cep telefonuma bir mesaj geliyor: “Şu tarihte pasaport almak üzere Şişli Emniyet Amirliği’ne yaptığınız başvuru şu numara ile işleme konmuştur. Pasaportun teslimi hakkında bilgi iletilecektir.” Araya bayram giriyor. Hemen ertesinde cep telefonuma bir mesaj daha geliyor.

Pasaportum hazır.

*  *  *

Rahmetli Özal’ın 1983 seçim kampanyasında kaldırmayı vaat ettiği bürokrasi 2012 yılında tamamen kalkmış. Bunu gerçekleştiren hükümeti ve İçişleri Bakanlığı’nı gönülden kutlarım.

Haberin Devamı

Feribota bindim, 45 dakika gittim, bakın neler gördüm

Haberin Devamı

BİR ay önce Çeşme limanından Sakız’a gidiyorum.

Çıkış limanı özelleştirilmiş ve Ulusoy şirketine verilmiş.

Her yer pırıl pırıl.

Emniyet ve gümrük personeli modern ve çok iyi görünümlü.

Muamele medeni.

BÖYLE FREE-SHOP ANCAK HAVALİMANINDA VARDIR

İşlem kulübeleri havaalanlarındaki gibi güzel.

Personel hızlı çalışıyor.

Yerler tertemiz, kapalı mekân olmasına rağmen ağır bir koku yok.

Free-shop, sunumu, görünümü, ürün çeşitliliği, personel kalitesi bakımından Avrupa’nın en modern havaalanlarını aratmayacak düzeyde. Bekleme alanlarında
modern bir kafe var.

YAHU NASIL OLUYOR BURASI BİZDEN 20 YIL GERİDE

Biraz ilerideki Çeşme Marina’nın en gelişmiş ülkelere meydan okuyan estetiği ve kalitesi buraya da uzamış. Bu özelleştirmeyi yapan hükümete, orayı işleten
şirkete helal olsun.

Oradan çıkıp feribota biniyoruz. 45 dakika sonra Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’ın giriş limanındayız.

Tek cümleyle özetleyeceğim:

Bizim 20 yıl önceki halimiz...

Ama fotoğrafın bir de öteki tarafı var.

Ne yazık ki kutuplaşmış bir ülkede yaşıyoruz.

Dilimiz çatallaşmış, hançeremiz gerilmiş.

Ellerimiz ise birbirimizin gırtlağında.

ŞU YUMRUKLAR BİRAZ GEVŞESE ŞU DİLE BIRAZ HÂKİM OLSAK

O dile biraz hâkim olabilsek, o hançereyi biraz yumuşatabilsek...

Gırtlağa sarılmış o elleri, sıkılmış yumrukları biraz gevşetebilsek...

Şöyle, hiç olmazsa birkaç yıllığına ateşkes ilan edebilsek...

İşte o zaman göreceğiz ki, yurdumuzda çok güzel şeyler de oluyor.

Göğsümüzü kabartacak, gururumuzu okşayacak, bizi ülkemize çok daha sıkı bağlayacak güzel şeyler.

Bütün mesele orada...

Dil, hançere...

Ve yumruk.

 

Yazarın Tüm Yazıları