MALUM günün en önemli konusu ‘‘Aldatmak’’.Kimin masasına baksam o kitap.
Fatih Altaylı'nın izniyle, konuya ben de bir yerinden gireceğim.
Ama biraz hüzünlü tarafından.
Benimki tarihin bilinmeyen sayfalarında kalmış acıklı bir aldatma hikáyesi.
* * *
Olay, Osmanlı döneminde geçiyor.
Kahramanı, genç ve güzel bir kadın.
Adı, Efrosin.
İyonya Başpiskoposu Gabriel'in yeğeni.
Bir kilise büyüğünün ailesinden olduğu için tabii ki çok iyi eğitim almış.
Yunan klasiklerini neredeyse ezbere biliyor.
Kocası, sık sık iş seyahatine çıkan bir tüccar.
Kocasının iş seyahatleri sırasında o da, evini kültürlü Hıristiyan ve Müslüman genç erkeklere açar.
Kültür tartışmaları yapılır.
Bunlar arasında Ali Paşa'nın oğlu Muhtar da vardır.
Eve gelip giden Müslüman erkeklerin de hemen hepsi evlidir.
Böylece kültür tartışmaları yavaş yavaş cinsel bir ilişki ortamına doğru da yönelir.
Anlayacağınız, Efrosin'in evi, bir tür cinsel özgürlük vahası haline dönüşür.
Evli Hıristiyan kadınlarla evli Müslüman erkekler bu vahada cinselliğin yasak meyvelerini yerler.
Efrosin, artık bir tür seks tarikatı oluşturmuştur.
Dışardan bakan biri, onda zenginlerle ve aristokratlarla yatan müstesna bir fahişe görebilir.
Ama onun yaptığı, aldatmayı, cinsel bir tarikatın ayinine dönüştürmekten başka bir şey değildir.
* * *
Bu yasak aşk tarikatı hızla büyür.
Civardaki birçok evli Hıristiyan kadın ve Müslüman erkek bu tarikatın müritleri haline gelirler.
Hatta evli bazı Müslüman kadınlar da bu özgür aşk tarikatına katılır.
Tabii bu durum kısa zamanda duyulur.
Aldatılan Hıristiyan kocalarla, eşleri Efrosin ve arkadaşlarının sevgilisi haline gelen Müslüman kadınlar stratejik bir ittifak kurarlar.
Sonunda olay Ali Paşa'ya aktarılır.
İddiaya göre, bunu Ali Paşa'ya ihbar eden kişi, Muhtar'ın karısıdır.
Yani Ali Paşa'nın gelini...
Ali Paşa o gün bu kadınların arasından 17'sini seçerek tutuklatır.
Ve onları ölüme mahkûm eder.
Ama kafasında öldürme fikri yoktur.
En azından kadınların kocalarının, kardeşlerinin, anne veya babalarının kan parası verip bunları kurtarmaya çalışacağına güvenir.
Ama ne gelen olur, ne soran...
Ne Hıristiyan ne de Müslüman kocalardan hiçbiri karısını kurtarmaya kalkışmaz. Böylece Ali Paşa'ya ölüm emrini uygulatmaktan başka yol kalmaz.
* * *
17 kadın o gece elleri bağlanarak bir tekneye konulur ve civardaki gölün ortasına götürülür.
Kafaları suya batırılarak öldürülecektir.
Bir bölümü bunu alın yazısı olarak kabul edip sessizce ölümü kabullenir.
Bazıları ise son nefeslerine kadar çırpınır, kurtulmaya çalışır.
Çığlıkları gölün kenarındaki köyden işitilir.
Özgür kadınların cesetlerinin toplanması günlerce sürer.
Bu olay karşısında Muhtar'ın ne yaptığına dair pek bilgi yoktur.
Bilgi olmadığına göre, bu olayı sessizce seyrettiği düşünülebilir.
Yasak aşk meyvelerinin yendiği tarikatın erkek tarafına bir şey olmaz.
Bedeli sadece kadınlar öder.
Yıllar sonra Ali Paşa bu olayda bazı kişilerin kendisini yanılttığını söyleyecektir.
Ama aldatılan erkeklerden birisinin bile gelip karısının affını istememesini de, kendisi için hafifletici bir neden olarak tarihe geçirmek isteyecektir.
* * *
Herkesten söz ettik de, bu tarikatın kurucusu Efrosin'in akıbeti hakkında tek kelime etmedik.
Efrosin ne oldu?
O gece gölde boğdurulanlardan biri de oydu.
Ama yıllar sonra Yunanistan, 1830 yılında Osmanlı egemenliğinden kurtulup bağımsızlığını aldığında bazıları Efrosin'i hatırlayacaktır.
Geleceğin insanları, o gece put kesilen kocası kadar korkak ve gaddar değildir.
Güzel Efrosin, Yunan tarihine yüksek bir fahişe olarak değil, milli bir kahraman olarak geçecektir.
Çünkü zaman, aldatılan bir kocadan daha affedici ve yücelticidir.
Not: Andre Gerolymatos'un ‘‘The Balkan Wars’’kitabından.