Paylaş
Yani etik davranmak için. Ne olduğunu da birazdan açıklayacağım.
Ama önce asıl meselemizi anlatayım.
* * *
Yazar Orhan Miroğlu, dünkü Akşam gazetesinde yayınlanan mülakatında ilginç bir fikir ortaya atmış.
Burcu Bulut’a verdiği mülakatta, “Kürtler, zenciler gibi pozitif ayrımcılık bekliyor” diyor. Aynen aktarıyorum:
“Amerika’da 1960’lı yıllarda zenci toplumunun durumunu iyileştirmek için pozitif ayrımcılık yapıldı. Affirmativ action dedikleri politika... Yani böylesi bir pozitif ayrımcılık belli bir dönem için bence yapılabilir.”
* * *
Miroğlu, açıkça Kürtlere “zenci” imtiyazı istiyor.
Ben “Zenci Kürt” kavramı yerine “Afrika kökenli Kürt” kavramını kullanmayı tercih ederim.
Malum Amerika’da “zenci” kelimesi artık aşağılayıcı bir sıfat olarak kabul ediliyor.
Tabii bu işin şaka yanı.
Ciddi tarafına gelince, bu sözlerin altında çok ciddi bir teklif yatıyor.
Miroğlu, görüşünü daha da açıyor ve konuyu çok hassas bir noktaya getiriyor:
Vergi meselesine...
* * *
O bölümü de aktarıyorum:
“Türkiye’nin neredeyse bütün vergileri (yüzde 80) zaten Kocaeli, İzmir, Adapazarı, İstanbul’da toplanıyor. Dolayısıyla geriye kalan illerden hiç vergi almasak da bu büyük açık olmaz. Kürt şehirlerinin hali ortada.”
Hadi “Afrikalı Kürtleri” bir yana bıraktım, aynı kontenjandan yararlanan, Gaziantep, Ankara, Denizli, Kayseri...
Bütün Anadolu kaplanları...
Hani o, “İzmir geri kalıyor, onlar gelişiyor” denilen bütün o “tiger city”ler...
Garibim İzmir, hem her gün “geri kalıyor diye” dayak yiyecek, aşağılanacak; bir yandan da verdiği vergilerle ülkenin geri kalanını beslemeye devam edecek.
“Romus ve Romulus’u besleyen anakent...”
* * *
Bir yandan “demokratik özerklik”.
Öte yandan “pozitif ayrımcılık”.
Yani “vergi almamak...”
Daha başka neler...
Devlet memurluklarına girişte “Kürt kontenjanı”, üniversite giriş sınavlarında “Kürt öğrencilere ekstra puan”...
Peki bütün bunları, Türkiye’nin geri kalanına nasıl anlatacaksınız?
Belki daha da önemlisi şu:
Bu düşünce ile vergisini ödeyen insanlar üzerine bir de ağır “vicdan vergisi” yüklüyorsunuz.
“Siz Türkler yüzyıllardır Kürtleri ezdiniz. Hadi bakalım şimdi vergisini ödeyin.”
* * *
Kusura bakmayın; bu kafayla Kürt sorunu çözülmez.
Tam aksine, vergisini ödeyen Türklerle, vergi ödemeyecek Kürtler arasındaki zaten yeterince yüksek duvarları Çin Seddi’ne çevirirsiniz.
Bu sorun “hep alan Kürt” karşısında “hep veren Türk” terazisiyle çözülemez.
Kürt sorunu sadece Kürtlerin meselesinden ibaret değil.
Bu ülkenin giderek kabaran bir de “Türk sorunu” var.
Biliyorum artık bu “teşhisi söylemek” bile tehlikeli.
Ülkenin alikıran başkesen yeni demokratlarının kılıcı kellenizin üzerinde daireler çizmeye başlar.
* * *
Türkiye yeniden inşa ediliyorsa, edilecekse; bunu Türkler ve Kürtler birlikte inşa edecektir.
Toplumun bir bölümüne, inşaatın maliyetini sadece sen ödeyeceksin, ötekiler aidat da ödemeyecek derseniz, o düzenin adı, “adil düzen” olmaz.
O düzenin adı olsa olsa, “adaletsiz manevi federasyon” olur ki, yaşaması da mümkün değildir.
O nedenle gelin Kürt sorununu zaten ülkenin orasında burasında var olan negatif eşitsizliklerin üzerine bir de pozitif eşitsizlikler ekleyerek değil, tam aksine gerçek bir eşitlik temeli üzerinde konuşalım.
Ancak o zihniyet kalıcı bir çözüm getirir.
Paylaş