Paylaş
Dünyanın en yaygın ve çok üyeli gazetecilik meslek örgütü olan WAN-IFRA’nın (World Association of Newspaper) yıllık kongresi burada yapılıyor.
800’den fazla gazete sahibi ve editör burada.
*
Şimdi vereceğim haberi, belki de bu yorumuyla ilk benden okuyacaksınız.
Haber ve yorumum şu:
Amerikan gazetecilik kuruluşları ve gazeteleri, yıllardır ihmal ettikleri gazetecilik meslek örgütlerine yeniden dönüyor.
*
İşte bunun iki çarpıcı örneği.
Dünyada 14 bine yakın gazete, dergi ve yayın kuruluşunun temsil edildiği Dünya Yayıncılar Birliği’nin başkanlığına önceki günden itibaren bir Amerikalı getirildi.
*
Hem de öyle böyle bir Amerikalı değil.
Adı Michael Golden...
Geçen yılın sonuna kadar New York Times’ın başkan yardımcısıydı.
2003 yılından beri her gün Türkiye’de de yayınlanan International New York Times’ın yayıncısıydı.
New York Times’ın sahibi olan Ochs-Sulzberger ailesinin dördüncü kuşaktan bir üyesi.
Amerikalıların gazetecilik örgütlerine dönüşünü gösteren ikinci işaret ise yine Durban’da geldi.
Dünyanın en yaygın editörler kuruluşu olan WEF’in (Dünya Editörler Forumu) başkanlığına da yine bir Amerikalı gazeteci geldi.
*
Onun adı da Dave Galloway...
Gazeteciliğe muhabirlikten başlamış. Çin’in Gezi olayları sayılan Tiananmen Meydanı olayından 2 ay önce Bejing’de gazetesinin ofisini açmış.
USA Today gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yaptı.
Daha sonra TheStreet adlı bir ekonomi sitesi kurmak için o görevinden ayrıldı.
*
Ayrıca bu yıl Dünya Editörler Forumu’nun yönetim kuruluna 5 yeni üst düzey gazeteci ve teknoloji şirketi yöneticisi katıldı.
Aralarında USA Today’in yeni genel yayın yönetmeni olan Joanne Lipman da var.
‘BASIN HALKIN DÜŞMANI’ LAFINI İLK KİM KULLANDI
HEM Amerikan gazetecileri, hem de öteki ülkelerden gelen gazeteciler Başkan Trump’ın şu sözüne takılmışlar:
“Basın halkın düşmanıdır.”
*
Dediğim gibi Amerikalılar Trump etkisini hissetmeye başlamışlar.
Önceki akşamki WAN Yönetim Kurulu yemeğinde Amerikalı bir gazete sahibi şunu söyledi:
“Özellikle iki gazete topun ağzında. Trump bir gün New York Times’a takıyor, bir gün Washington Post’a...”
*
Dünkü oturumda bir başka Amerikalı gazeteci ise ilginç bir bilgi verdi.
“Basın halkın düşmanıdır” lafını ilk kullanan eski Venezuela diktatörü Chavez’miş. Trump ondan kopya etmiş...
*
Vay vay vay, demek ki diktatörlükler artık Amerika’ya kavram ve ideoloji ihraç etmeye başlamış...
ANALİZ: AMERİKALILAR NEDEN DÖNDÜ
- BURADA benim ve yıllardır bu toplantıları izleyen gazeteci Garbis Keşişoğlu’nun izlenimi şu:
Dönüşün nedeni Trump faktörü...
Amerika’nın önde gelen medya kuruluşlarını alarma geçirdi.
Basın özgürlüğü kavramının tehdit altında olduğunu gördükleri için de gazetecilik meslek kuruluşlarına olan ilgileri arttı.
Çünkü baskıcı rejimlerin basın ve düşünce özgürlüklerine karşı başlattıkları uygulamalar giderek yayılıyor.
UYARI: GÜNEY AFRİKA’YA GİDECEK OLANLAR
BAYRAM yaklaşıyor, Güney Afrika’ya gidecekler olabilir.
İstanbul Atatürk Havalimanı’nda başıma gelen bir olayı sizinle paylaşayım.
Uçağa biniş kartımı uzattığımda görevli memur, pasaportuma
baktı ve “Sizi uçağa almayabiliriz” dedi.
Türk vatandaşları için Güney Afrika vize istemiyor.
Ama pasaportunuzda damga vurulacak bölümde en az 2 boş sayfa olmasını zorunlu tutuyormuş.
Benim pasaportumda zar
zor 2 boş sayfa bulduk ve o sayede gelebildim.
Turizm şirketleri bile henüz bunun farkında değil.
Güney Afrika’ya gideceklere duyururum.
CAN DÜNDAR ÖDÜLÜ ALDIKTAN SONRA NEDEN HEMEN LONDRA’YA UÇTU
DÜNYA Yayıncılar Birliği’nin bu yılki “Golden Pen” (Altın Kalem) ödülü, Tük gazeteci Can Dündar’a verildi.
Ödülü, Dünya Editörler Forumu’nun Amerikalı yeni başkanı Dave Galloway’in elinden aldı.
Galloway konuşmasında bu ödülün ilk defa 1961 yılında verildiğini, o yıl da bir başka Türk gazeteci olan Ahmet Emin Yalman’ın aldığını söyledi.
Can Dündar ödülü aldıktan sonra Londra’ya uçtu. Silivri’de yattığı günleri anlatan bir kitap yazmış. “Tutuklandık” isimli kitabı Almanca ve İngilizce’de de yayınlanmış.
Londra’da Shakespeare Company bu kitabı oyunlaştırmış.
Dündar’ı da oyunu seyretmesi için davet etmişler.
VASCO DA GAMA’NIN DEMİR ATTIĞI YER
PORTEKİZLİ ünlü kâşif Vasco da Gama 1497 yılında Hint Okyanusu’nun kenarındaki bu sahile demir attığında Noel, yani Hazreti İsa’nın doğum günüydü.
O nedenle bu sahile, Portekizce “doğum” anlamına gelen “Natal” adını verdi.
Durban şimdi “KwaZulu Natal” adı verilen bu bölgenin en büyük şehri. Bu şehir, Güney Afrika’yı yöneten ANC (African National Congress) partisinin kurucusu Isaka Seme’nin doğduğu bölge.
Ayrıca dünyada Avrupa ve Amerika dışından olan ve beyaz olmayıp ilk Nobel ödülünü alan Albert Lutuli de bu bölgeden.
GÖRDÜĞÜM EN GÜZEL DENİZ FENERİ
DURBAN’da ilk akşam WAN Yönetim Kurulu yemeği Hint Okyanusu kenarındaki Oyster Box Hotel’in restoranında verildi.
Restoranın balkonuna çıktığımda bu fotoğrafta gördüğünüz manzara ile karşılaştım.
Herhalde bugüne kadar gördüğüm en güzel deniz fenerlerinden biri buydu.
Adı “Umhlanga Lighthouse...”
Aklınızda olsun, romantik bir akşam için ideal. Restoranda deniz ürünleri var ama size bir tüyo.
Odun ateşinde çok değişik bir pizza yapıyorlar.
Paylaş