Paylaş
Basın Yayın Yüksekokulu’nu bitirme sınavlarına giriyordum.
Güniz Sokak’taki küçük odamın duvarında üç poster asılıydı.
Karl Marx, Françoise Hardy ve Mick Jagger...
Rolling Stones hayranıydım ve bir yıl önce tanıştığım Tansu beni Mick Jagger’a benzettiği için çok mutluydum.
İdolleriyle, kahramanlarıyla yaşayan, onlara benzemeye çalışan harika bir maymundum.
Halamın oğlu Tuncay abimin kullanıp bana devrettiği blucin, Rolling Stones’un Aftermath albümünden sonra en kıymetli malvarlığımdı.
Tansu çok güzeldi ve kolej forması, dünyada başka hiçbir kızın üzerinde bu kadar güzel duramazdı.
Hayalperesttim... Türkiye değil, ama Fransa 1968’i bana, ‘Karayip Korsanları’ filminin son sahnesinde Kaptan Jack Sparrow’un o şahane cümlesini çoktan fısıldamıştı...
“Şimdi ufuklar benim” diyordum...
Rolling Stones’un gitaristi Brian Jones’un ölümü böyle bir günümde geldi.
Hayatımda kaybettiğim ilk idolümdü...
Hayalperest çocuklar romantiktir.
O gün çok ağladım...
Onu izleyen 2 yıl Paris’te daha da çok ağlayacağımı bilmiyordum.
* * *
Rolling Stones, Brian Jones’un ölümünden iki gün sonra Hyde Park’ta İngiltere tarihinin en büyük konserini verdi.
500 bine yakın insan, Brian Jones için dünyanın belki de en olağanüstü cenaze törenini yaptı.
Konser, ‘Jumpin Jack Flash’ şarkısıyla başladı, 18 dakikalık bir ‘Sympathy For The Devil’ şarkısıyla bitti.
Bu şarkıya, Afrikalı bir kabilenin davulcuları eşlik etti.
Konser sırasında Mick Jagger, Samy Davies Jr. için yapılmış beyaz bir elbise giydi.
Yüzünde ağır bir makyaj vardı.
O gün 2 bin beyaz Pierris Brassicae kelebeği Hyde Park üzerine bırakıldı.
Konserden sonra 5 bin ton çöpü gönüllüler topladı.
Her birine ‘Honky Tonk Woman’ plağı hediye edildi.
Yirmili yaşlarımın en büyük kahramanlarımın ölümleri bu cenaze töreniyle başladı.
Ertesi yıl, 18 Eylül 1970’te Jimi Hendrix öldü.
28 yaşındaydı.
Ondan 16 gün sonra Janis Joplin hayata veda etti.
27 yaşındaydı.
Bir yıl sonra yine bir 3 Temmuz günü Jim Morrison öldü.
27 yaşındaydı.
Neslimin ve kahramanlarımın üzerine sanki 27 yaş laneti çökmüştü.
Her ölümden sonra, çalmayı hiçbir zaman öğrenemediğim hayali bir Fender Stratocaster gitarı elime aldım, aynanın karşısına geçip onlar gibi çaldım.
Bu da benim küçük cenaze törenimdi.
* * *
Bugün 6 Temmuz 2013...
Akşam Londra Hyde Park’ta Rolling Stones konserinde olacağım.
Brian Jones konserinden tam 44 yıl sonra, yine onu anacağız.
O günü hatırlatmak için parka 25 metre boyunda dev suni ağaçlar dikildi. Bunların üzerine 2 bin dal eklendi.
Sadece kelebek uçurulmayacak.
Dünya değişiyor, çevrecilik ruhu herkesin karakteri haline geliyor.
* * *
Mick Jagger bir İngiliz gazetesine, “Hâlâ o gün giydiğim beyaz elbisenin içine girebilirim” demiş.
Geçen yıl Davos’ta gördüm, tığ gibiydi, gerçekten girebilir.
Bense o günden bu yana, üzerimde 15 kilo fazla taşıyorum. 28 olan blucin bedenim, 32’ye çıktı.
Yine de iyiyim.
Allah’ın bana bahşettiği bedene ihanet etmedim.
* * *
Mick Jagger 44 yıl önceki konserde, Shelley’in ölmüş bir şair için yazdığı ‘Adonais’ şiirinden parçalar okumuştu.
“Ben karanlıklar içinde, korkuyla dolarak
Uzaklara gidiyorum. Gökyüzünün
En derinliklerini bile yakan Adonais’in ruhu
Bir yıldız gibi beni Sonsuzların oturduğu yere çağırıyor.”
Mick Jagger’ı o gün daha da çok sevmiştim.
50 yıldan beri hep seviyorum.
* * *
Shelley, isyankârdı. “Ateizmin gerekliliği” konulu bir makalesi nedeniyle, Oxford’dan kovulmuştu.
İtalya’nın bir sahil kasabasında denizde boğulmuş ve orada yakılmıştı.
30 yaşındaydı.
Ondan bana, hâlâ içimde yanan isyan duygusu ve bir de insan bedeninin en estetik suretlerinden biri kaldı.
Kovulduğu üniversitenin bir salonuna konan, mermer zemin üzerinde yatan heykeli, erkek bedeninin en hünsa estetiği olarak görsel hatıra galerimin en mutena yerinde duruyor.
Benim için, narsisizmin meçhul olmayan en güzel abidesi budur.
* * *
Shelley’in, mezarının üzerinde Latince iki kelime var:
“Cor cordium...”
Yani “Kalplerin kalbi...”
Bu akşam, bende 44 yıldır borç kalan bir cenaze törenine gidiyorum.
Rolling Stones’u dinleyeceğim.
Shelley okuyacağım.
Onun mermer üzerinde yatan olağanüstü erkek bedenini hayranlıkla tekrar seyredeceğim.
Allah’a, bana verdiği bu olağanüstü hayat için bir kere daha şükredeceğim.
Ve hayatımın en sevdiğim aptal romantik dönemini kapatacağım.
Çünkü bir süredir büyüdüm, büyütüldüm...
Çeviriyi, Murat Seçkin’in “Adonais: Ölü Bir Şair Şiire Nasıl ‘Yeni Bir Parlaklık’ Kazandırır” adlı makalesinden aldım.
Paylaş